TYİH-KVC Kliniğinde 1977-31 Mayıs 1994 tarihleri arasında kardiyak kist hidatik tanısı ile 10 hasta opere edildi. Hastaların 5 tanesi erkek, 5 tanesi kadın idi. Yaşları 10-39 arasında (ortalama 27.5) değişmekteydi. Hastaların bir tanesi daha önce akciğer kist hidatiği nedeni ile ameliyat edilmişti. Tanı, fizik incelemeler, rutin göğüs filmleri, serolojik testler, ekokardiyografi ve gereken hastalara kompüterize tomografi, NMR veangiografi kullanılarak gerçekleştirildi. Kist hidatik olguların 1inde apikal ve perikardial, 1inde posterior sol ventrikül duvarında, 3ünde lateral sol vent. Duvarında, 1inde aortanın non-koroner sinüs valsalvasında, 1inde de multipl yerleşim gösteriyordu. Aortanın non-koroner sinüs valsalvasına yerleşen perfore dejenere kist non-koroner aortik kapakçığı deforme etmiş ve valsalvadan sol vetrikül rüptürü olmuştu. Aorta ile sol ventrikül arasında iştirak vardı. Olguların 2 tanesinde ilaveten karaciğede kist hidatik bulunuyordu. Olguların 7sinde kardiyopulmoner perfüzyona girilerek, 3ünde de aortik krosklemp konularak operasyon gerçekleştirildi. Son olgularda operasyon transözefagial ekokardiyografi eşliğinde yapıldı.
Kistler cerrahi olarak disseksiyona ortaya konulan organik birleşikleriyle öldürüldükten sonra çıkartıldı. Sol ventriküle prefore dejenere non-koroner sinüs valsalva kist çıkartılıp St. Jude mekanik kapak ile aort alv replasmanı yapıldı. Aortik kök Dacron yama ile restore edildi. Erken dönemde kistin IVS yerleşimi gösterdiği olgu, septum rüptürü nedeniyle kaybedildi. Diğer olguların postop. dönemi sorunsuz geçti, iyileşmiş olarak taburcu edildiler. Yaşayan 9 olgudan 8 tanesinin uzun dönem takiplerinde herhangi bir karışım ve rekürrens görülmedi. Kardiyak Kist Hidatikler tanı konulduğu anda zaman kaybedilmeden cerrahi girişime alınarak istenmeyen olası karışımlardan (komplikasyon) korunabilir.