Devamlı retrograd koroner sinüs kardiyoplejisinin tıkalı koroner arter sahalarında antegrad uygulamaya göre daha homojen dağılım sağlıyor olması retrograd perfüzyonun bir avantajı olmakla birlikte anatomik olarak sağ ventrikülün büyük kısmının venöz drenajının koroner sinüs yoluyla olmaması, bu yöntemle özellikle sağ ventrikülün yeterli korunmadığı şüphesi doğurmaktadır ve bu nedenle antegrad-retrograd dönüşümlü kardiyopleji infüzyonu tavsiye edilmektedir. Devamlı retrograd isotermik (pompa perfüzat ve kan kardiyoplejik solusyonunun ısısının aynı olması) kan kardiyoplejisi uygulamasının sağ ventrikül fonksiyonlarına etkisini araştırmak amacıyla tümü üç damar hastası, ventrikül fonksiyonları kötü olmayan 30 koroner arter hastanın 15inde antegrad komponentsiz sadece devamlı retrograd isotermik kan kardioplejisi (Grup A), 15inde önce antegrad yolla kardiyoplejik indüksiyon, idame olarak dönüşümlü antegrad/retrograd devamlı isotermik kan kardiyoplejisi uyguladık (Grup B). Tüm hastalarda anestezik indüksiyon sonrası kardiyopulmoner bypassdan ayrıldıktan 10 dakika sonra ve postoperatif 8. saatte olmak üzere kalp atım sayısı (KH), ortalama kan basıncı (OAB), sağ atrium basıncı (SAB), pulmoner arter basıncı (PAB), pulmoner kapiller wedge basıncı (PKWB),kardiyak indeks (KI), stroke indekx (Sİ), sağ ve sol ventrikül stroke work indekx (SWI) değerleri kaydedildi.Krosklemp öncesi ve sonrası alınan koroner sinüs kan örneklerinde malodialdehit varlığı ve CPK-MB düzeyleri ölçüldü.
Her üç ölçümde gruplar arasında SAB, PAB, PKWB, Kİ değerlerinin farklılık göstermedi. Her iki grupta sol ventrikül SWİ ve sağ ventrikül SWİ indüksiyon ve perfüzyon sonrası ortalama değerleri karşılaştırıldığında, perfüzyon sonrası değerlerde hafif bir düşme kaydedildi (p<0.01). Bu değerler her üç aşamada gruplar arasında karşılaştırıldığında istatistiki olarak anlamlı farklılık tespit edilemedi. Her iki grupta da krosklemp öncesi ve sonrası alınan koroner sinüs kan örneklerinde malondialdehit varlığına rastlanmadı.
Bu bulgular ışığında izotermik retrograd devamlı kan kardiyoplejisi uygulamasının antegrad komponenti olmaksızın da kororner revaskülarizasyon ameliyatlarında gerek sağ, gerekse sol ventrikülü yeterince koruduğu görüşündeyiz.