Çalışma planı: Mitral kapak cerrahisine alınan ardışık 30 hasta çalışmaya dahil edildi. Kalıcı AFsi olan 11 hasta (6 erkek, 5 kadın; ort. yaş 57.7±13.1 yıl; dağılım 36-76 yıl) AF grubunu, normal sinüs ritmindeki 19 hasta (11 erkek, 8 kadın; ort. yaş; 64.1±8.4 yıl; dağılım 48-77 yıl) ise kontrol grubunu oluşturdu. Ekokardiyografi ile ölçülen ortalama sol atriyum çapı, AF grubundaki hastalarda 54.8±3.4 mm; kontrollerde ise 40.7±4.1 mm olarak belirlendi (p=0.001). Tüm hastalarda sağ atriyal doku örnekleri ekstrakorporeal dolaşıma girilmeden önce alındı. Atriyal dokularda apoptozisin belirlenmesi için TUNEL yöntemi ile in situ DNA fragmantasyon analizi yapıldı. Bunlara ek olarak anti-apoptotik Bcl-2 ve pro-apoptotik Bax proteinleri immünohistokimyasal yöntemle araştırıldı.
Bulgular: Bax ve Bcl-2 protein ifadeleri AF grubu ve kontrollerde benzer oranlarda bulundu (sırasıyla ortalama, %16.2ye karşın %15.1, p=0.73; %14.6ya karşın %16.1, p=0.64). Ancak, kontrollerle kıyaslandığında atriyal miyosit apoptozis, AF grubunda anlamlı derecede (sırasıyla, ortalama apoptotik indeks %21.9a karşın %11.8; p=0.002) yüksek idi. Atriyal dokusu kalıcı AFden etkilenmiş olan hastaların atriyal miyosit çekirdekleri belirgin şekilde TUNEL pozitifliği gösterirken, kontrol grubundaki hastaların büyük çoğunluğu TUNEL negatif veya düşük yoğunlukta TUNEL pozitifliği paterni sergiledi.
Sonuç: Bu pilot çalışmayla, apoptozisin terminal belirteci olan DNA fragmantasyonu ile AF arasında pozitif ilişki olduğu gösterildi. Bu sonuçlar, kalıcı AF patogenezinde atriyal miyosit apoptozisinin rolü olduğunu düşündürmektedir. Anti-apoptotik hedefli stratejilerin atriyal yeniden biçimlenme ve fibrozisin önlenmesi açısından klinik bir önemi olabilir.