Çalışma planı: Diyabet öyküsü olmayan ve sol ventrikül fonksiyonları normal olan 120 hasta randomize olarak üç gruba ayrıldı. Ameliyat sırasında grup 1 (n=40) ve 2’deki (n=40) hastalara 10 IU/L kristalize insülin ilave edilmiş kan kardiyoplejisi ve grup 3’deki (n=40) hastalara standart kan kardiyoplejisi uygulandı. Grup 2’de kros-klemp (KK) açılmadan önce ilave olarak GİK solüsyonu başlandı. Arteryel ve koroner sinüs kan örnekleri, KK uygulamasından önce (T0), KK açılmadan önce (T1) ve KK açıldıktan sonraki 0, 5, 10. ve 15. dakikalarda (T2-T3-T4-T5) alındı. Hemodinamik parametreler anestezi indüksiyonunu takiben 30. dakikada ve ameliyat sonrası 1. ve 24. saatlerde ölçüldü. Ameliyat sırası ve sonrasında, defibrilasyon gereksinimi, inotropik ve intraaortik balon pompası desteği, ameliyat sonrası aritmi insidansı, entübasyon süresi, yoğun bakım ve hastanede kalış süreleri kaydedildi.
Bulgular: Arteryel ve koroner sinüs laktat düzeyleri grup 3 ile karşılaştırıldığında grup 2’de 5, 10. ve 15. dakikalarda anlamlı şekilde düşük bulundu. Arteryel ve koroner sinüs kan glikoz seviyeleri grup 3’de anlamlı olarak yüksek bulundu. Ameliyat sonrası aritmi insidansı ve inotropik destek ihtiyacı grup 2’de, grup 1 ve grup 3’den daha düşük bulundu (p<0.05).
Sonuç: Koroner arter bypass greftleme sonrası reperfüzyon periyodunda persistan laktat salınımı ve yüksek laktat düzeyleri, miyokard korumasının yetersiz olduğunu ve aerobik metabolizmanın ameliyat sırası dönemde geriye dönüşünün yavaşladığını göstermektedir. İnsülin kardiyoplejisi ile birlikte uygulanan GİK solüsyonu miyokard laktat seviyesi, aritmi insidansını ve inotropik destek gereksinimini azaltır ve daha iyi miyokard koruması sağlar.