Çalışma planı: Çalışmaya Haziran 2009 - Nisan 2011 tarihleri arasında kliniğimizde endovasküler stent-greft ameliyatı yapılan aort anevrizması ve tip B diseksiyonlu 19 hasta (15 erkek, 4 kadın; ort. yaş 70.9±6.9; dağılım 47-82 yıl) dahil edildi. Sekiz hastada sol subklaviyan arter kapatıldı. Bunların üçüne sol karotikosubklaviyan baypas uygulandı.
Bulgular: Torakal stent greftlemelerinin yedisi genel anestezi, 10’u epidural anestezi ve ikisi lokal anestezi altında gerçekleştirildi. Hastaların 17’si tip B diseksiyon, ikisi anevrizma idi. Diseksiyon hastalarından birinde sağ arkus aort diseksiyonu mevcut idi. Diğer bir hasta ise periferik girişime izin vermeyecek derecede ileri ve komplike bir diseksiyon olduğundan, minimal sternotomi sonrasında çıkan aorta konulan bir Dacron greftten ters olarak gönderilen bir greft stentle ameliyat edilebildi. Hasta ameliyat sonrası 1. gün yoğun bakımda takip edildi. Hastaların hiçbirinde mortalite, stent migrasyonu, femoral/iliyak arter perforasyonu, cerrahi yara yeri enfeksiyonu veya hematom gözlenmedi. Torasik endovasküler aort tamiri (TEVAR) yapılan bir hastada ameliyat sonrası 1. ay kontrol bilgisayarlı tomografisinde (BT) tip 1 sızıntı (endoleak) saptandı. Üçüncü ayda çekilen kontrol BT’sinde ise sızıntının kaybolduğu görüldü.
Sonuç: Tüm hastalar cerrahi öncesi endovasküler tedavi açısından mutlaka değerlendirilmelidir. Endovasküler tedavinin mortalite, morbidite, maliyet etkinliği ve konfor açısından cerrahi girişime üstün olduğu ve seçilmiş hasta gruplarında ilk seçenek olması gerektiği inancındayız.