Çalışma planı: Ocak 2002 - Haziran 2009 tarihleri arasında toplam 183 hasta (116 erkek, 67 kadın; ort. yaş 59±14 yıl; dağılım 23-82 yıl) çalışmaya alındı. Ameliyat öncesi risk faktörleri hastaların 159’unda (%86.8) hipertansiyon, 68’inde (%37.1) ileri yaş, 26’sında (%14.2) tip 2 diyabet, 23’ünde (%12.5) kronik obstrüktif akciğer hastalığı, 106’sında (%57.9) sigara içiciliği, 16’sında (%8.7) nefropati ve 14’ünde (%7.6) serebrovasküler hastalık idi. Koroner anjiyografi yapılmadan ameliyata alınan tip A diseksiyonlu 79 hasta hariç çıkan ve arkus anevrizmalı 104 hastanın 21’inde (%20.1) koroner arter hastalığı vardı. Hastaların yedisi (%3.8) daha önceden sternotomi gerektiren açık kalp ameliyatı geçirmişti. Çıkan aort patolojisi, patolojik segmente hangi düzeyde müdahale edildiği, kanülasyon teknikleri, serebral koruma yöntemleri ve hastalara ait ameliyat öncesi morbidite faktörleri ile ameliyata bağlı değişkenlerin mortalite ve morbiditeye olan etkileri değerlendirildi.
Bulgular: Hastane mortalite oranı tüm hasta grubunda %15.3 idi (diseksiyon hastalarında %20.2, anevrizma hastalarında %11.5). Çok değişkenli regresyon analizinde ileri yaş (4.31 kat), kronik obstrüktif akciğer hastalığı (2 kat), arkusa uzayan replasman (5.3 kat), uzamış kardiyopulmoner baypas süresi (4 kat), ameliyat öncesi hemodinamik instabilite (5.7 kat), ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası nefropati (1.6 ve 2.4 kat), santral nöropati (3.7 kat), ameliyat sonrası kalıcı nörolojik defisit (7.14 kat) ve vital organ malperfüzyonun (12.5 kat) mortaliteyi artırdığı bulundu.
Sonuç: Proksimal aort cerrahisi kabul edilebilir mortalite ve morbidite oranları ile uygulanmaktadır. Ancak çalışmamızda acil cerrahi girişim gerektiren akut tip A aort diseksiyonlu hastalarda ameliyat öncesi veya ameliyat sırası gelişen organ malperfüzyonunun cerrahi başarıyı belirgin olarak düşürdüğü gözlemlendi.