Çalışma planı: Bu kesitsel, analitik çalışmaya yatarak tedavi gören 245 hasta (148 erkek, 97 kadın; ort. yaş 63.5±13.8 yıl; dağılım 20-98 yıl) dahil edildi. Tüm hastalara sosyodemografik bilgi formu ve hastane anksiyete ve depresyon ölçeği uygulandı. Sigara bağımlılığı Fagerström nikotin bağımlılık testi ile değerlendirildi.
Bulgular: Halen sigara içmekte olan hastaların Fagerström bağımlılık puan ortalaması 5.6±1.9 (dağılım 1-10) ve %40’ı orta bağımlılık düzeyinde idi. Erkek hastaların %45.9’u ve %17.6’sı sırasıyla miyokard enfarktüsü ve unstabil angina pektoris tanısı ile takip edilmekte idi. Kadın hastaların %30.9’u, %26.8’i ve %22.7’si sırasıyla aritmi, miyokard enfarktüsü ve kalp yetmezliği tanısı ile takip edilmekte idi. Hastaların %53.9’unda (n=132) ve %86.1’inde (n=211) sırasıyla anksiyete ve depresyon belirlendi. Yaş, ekonomik durum ve sigara kullanımı ile anksiyete ve depresyon puanları arasında anlamlı ilişki bulunmadı (p>0.05). Anksiyete puanları evli hastalarda (11.6±4.3) evli olmayan hastalardan (9.8±3.7) anlamlı derecede daha yüksek idi (p=0.008). Sırasıyla anksiyete ve depresyon puanları çalışan bireylerde (11.6±4.2-10.0±4.0; p=0.013) (12.0±3.8-9.7±3.9; p<0.001), ilkokul ve altı eğitimlilerde (11.7±4.3-10.1±3.9; p=0.009) (12.2±3.9-9.8±3.7; p<0.001) ve kadın cinsiyette (12.1±4.6-10.6±3.8; p=0.005) (12.3±4.2- 11.0±3.8; p=0.009) anlamlı derecede daha yüksek idi.
Sonuç: Anksiyete ve depresyon kardiyoloji yoğun bakım ünitesinde yatan hastalarda sık karşılaşılan sorunlardır. Hastalar klinisyenler tarafından biyopsikososyal özellikler yönünden bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Depresyon düzeylerinin ve ilişkili faktörlerin tespiti tedaviye uyumu kolaylaştırabilmekte, anksiyeteyi azaltabilmekte ve yaşam kalitesini artırabilmektedir.