Çalışma planı: Kliniğimizde Ocak 2004 - Aralık 2014 tarihleri arasında lobektomi veya pnömonektomi uygulanan 1520 hastadan takip sürecinde bronkoplevral fistül gelişen 50 hasta (48 erkek, 2 kadın; ort. yaş 57.9 yıl; dağılım 27-74 yıl) geriye dönük olarak incelendi. Hastalar; demografik verileri, bronşiyal kapama yöntemleri, bronkoplevral fistülün saptanma zamanı, rezeksiyon tipi ve bronkoplevral fistülün yönetimi açısından değerlendirildi.
Bulgular: Çalışmamızdaki toplam bronkoplevral fistül oranı %3.2, ortalama takip süresi 40.9 ay (dağılım 0-121 ay) idi. Elli hastanın 40’ına (%80) pnömonektomi, 10’una (%20) lobektomi yapılmış, bronş kapaması için ise 37 hastada (%74) stapler, 13 hastada (%26) manuel kapama yöntemi uygulanmış idi. Hastalar bronkoplevral fistülün saptanma zamanına göre akut (n=7), subakut (n=11) ve kronik (n=32) olmak üzere üç gruba ayrıldı. Otuz üç hasta (%66) takip sırasında öldü. Bronkoplevral fistül nedeniyle ölen hasta sayısı 14 (%28) idi. Akut ve subakut dönemde saptanan 10 hastaya (%20) tekrar torakotomi uygulandı. Bunlardan beşi ameliyat sonrası dönemde kaybedildi. Diğer beş hastanın üçünde ise nüks saptandı. İki hastada (%20) cerrahi müdahale başarılı idi. Yaşayan hasta sayısı 17 (%34), beş yıllık sağkalım oranı %39.5 idi.
Sonuç: Akciğer rezeksiyonu sonrası gelişen bronkoplevral fistüllerin yönetimi yüksek morbidite ve mortalite oranları nedeniyle yüz güldürücü sonuçlar vermemektedir. Erken dönemde uygulanan cerrahi girişimlerin bile başarı oranı düşüktür. Tedaviden ziyade, bronkoplevral fistüllerin gelişimini önlemek için azami özen gösterilmesi en önemli yönetim stratejisi olabilir.