Çalışma planı: Eylül 2009 - Haziran 2013 tarihleri arasında toplam 161 hasta (156 erkek, 5 kadın; ort. yaş: 30.3±11.8 yıl; dağılım 8-80 yıl) vasküler yaralanma nedeniyle cerrahi olarak kliniğimizde tedavi edildi. Hastaların tümü klinik değerlendirme sonrası acil olarak veya Doppler ultrason, bilgisayarlı tomografi anjiyografi veya manyetik rezonans anjiyografi gibi tanısal görüntüleme sonrası ameliyata alındı.
Bulgular: Delici yaralanmalar (%89.4) daha sık olup, yaralanmaların büyük bir çoğunluğu üst ekstremite (%49.1) takiben alt ekstremiteyi (%41), batını (%5.6), boynu (%2.5) ve toraksı (%1.9) içermekteydi. Küçük damar yaralanmalarında basit bağlama tekniği kullanılırken (%14.3), daha karmaşık durumlarda uç uca anastomoz (%49.7) ve safen ven (%32.3) veya protez greft (%4.3) ile onarım yapıldı. On hastada (%6.2) mortalite gözlendi. Mortalite için majör risk faktörleri; yaralanmanın batını içermesi (p<0.001), başvuru sırasında hemodinamik instabilite (p<0.001) ve ameliyat öncesi düşük hematokrit değerleri (18.1±9.1’e kıyasla 33.4±5.6; p<0.001) idi.
Sonuç: Vasküler yaralanmalarda hızla tanı konulmalı ve tedavi başlanmalıdır. Başvuru sırasındaki klinik durum, yaralanmanın yeri, tanı ve tedavi seçeneklerinin farklılığı ve eşlik eden yaralanmalar dikkate alınması gereken önemli sorunlardır. Pek çok acil durumda yalnızca klinik değerlendirme yeterli olabilir. Hemodinamik instabilite ve ciddi kan kaybı olan hastalarda, hasta kaybını önlemek için, eş zamanlı cerrahi tedavi ve tıbbi resüsitasyon birlikte uygulanmalıdır.