Çalışma planı: Ocak 2018 - Aralık 2019 tarihleri arasında merkezimizde doğumsal kalp hastalığı nedeniyle ameliyat edilen toplam 1 053 h asta ( 606 e rkek, 4 47 k adın; m edyan y aş: 1 2 a y; dağılım, 3 gün - 48 yıl) retrospektif olarak incelendi. Şilotorakslı hastalar belirlendi ve bu grubun verileri, tüm çalışma popülasyonu ile karşılaştırıldı. Şilotoraks tanısı sonrasında tüm hastalara standardize edilmiş bir tedavi protokolü uygulandı.
Bulgular: Ameliyat edilen 1053 hastanın 78"ine (%7.4) şilotoraks tanısı kondu. Tek değişkenli analizde genç yaş, periton diyalizi gereksinimi, cerrahi öncesi mekanik ventilasyon ihtiyacı, cerrahi kompleksite, sternumun geç kapatılması, ameliyat sonrası ilk 24 saatte yüksek vazoaktif inotrop skoru, yeniden ameliyat gerektiren ilave veya rezidü kardiyak lezyonlar şilotoraksın risk faktörleri olarak bulundu (p<0.05). Çok değişkenli analizde ise, bu ilişki yalnızca genç yaş, enfeksiyonlar ve periton diyaliz gereksinimi ile izlendi (p<0.05). Şilotoraks grubunda ventilasyon süresi daha uzun ve yeniden entübasyon ve enfeksiyon oranı daha fazla idi (p<0.05). Bu hasta grubunda yoğun bakım ünitesi ve hastanede kalış süresi anlamlı olarak daha uzun olmasına rağmen, şilotoraks gelişimi ve hastane mortalitesi arasında anlamlı bir ilişki gözlenmedi (p>0.05).
Sonuç: Doğumsal kalp cerrahisi sonrası şilotoraks hastanede kalış süresini uzatan ve enfeksiyon oranını artıran ciddi bir problemdir. Erken yaşta cerrahi gerektiren kompleks kardiyak patolojiler ve yeniden ameliyat gereksinimi şilotoraksın risk faktörleridir. Optimum tedavi protokolüne ilişkin bir konsensüs olmamakla birlikte, tedavi protokollerinin standardize edilmesi sonuçları iyileştirebilir.