Çalışma planı: Ocak 2014 - Ocak 2024 tarihleri arasında üç farklı merkezde travmatik diyafram rüptürü nedeniyle ameliyat edilen toplam 35 hasta (27 erkek, 8 kadın; ort. yaş: 45.3±14.2 yıl; dağılım, 13-68 yıl) retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik özellikleri, tıbbi öyküsü, travma türü, klinik bulguları, ameliyat öncesi kullanılan tanı yöntemleri, ameliyat öncesi girişimler, ameliyat sırası konulan tanı, ilişkili organ hasarları, diyafram rüptürünün yeri, cerrahi işlem türü, ameliyat sonrası komplikasyonlar ve hastanede kalış süresi dahil olmak üzere veriler kaydedildi.
Bulgular: Olgular arasında penetran travma en sık görülen mekanizmaydı (%62.9). Bilgisayarlı tomografi çekilen 25 hastanın 14"üne (%56) ameliyat öncesi diyafram rüptürü tanısı konuldu. Künt travmalarda diyafragmadaki medyan defekt çapı 5.7 cm iken, penetran travmalarda 4.04 cm idi. Morbidite oranı %40 ve mortalite oranı %5.7 idi. Cerrahi uygulanan hastaların ameliyat sonrası hastanede kalış süreleri 4 ila 16 gün arasında değişiklik gösterdi. Laparotomi ve torakotomi grupları karşılaştırıldığında, laparotomi grubunun hastanede kalış süresi istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha uzundu (p=0.017) ve multidisipliner cerrahiye katılım açısından istatistiksel olarak anlamlı verilere sahipti (p=0.001).
Sonuç: Yüksek enerjili künt travmalara eşlik eden, özellikle çoklu alt seviye kosta fraktürleri, karaciğer ve dalak laserasyonları veya torakoabdominal bölgeye penetran travma öyküsü ile başvurularda diyafram rüptürü akla gelmelidir. Tanı ve tedavideki gecikmeler morbidite ve mortaliteyi artırabileceğinden, erken tanı ve hızlı tedavi esastır. Cerrahi işlem seçimi, eşlik eden yaralanmaların varlığına veya yokluğuna göre şekillenmelidir.