Hastalar, preoperatif (yaş, vücut yüzeyleri, ventrikül fonksiyonları vb.) ve peroperatif (KPB ve iskemi süreleri vb.) özellikleri açısından birbirine benzer olan ve herbiri 10 hastayı içeren iki ayrı gruba ayrılmışlardır. İskemik dönemden sonra TSKK uygulanan hastaların tümünde (Grup I) aort klempi %80inde bu dönemde ventriküler fibrilasyon oluşmuştur. Yine TSKK grubunda hiçbir hastaya postoperatif dönemde inotropik destek gerekmezken kontrol grubundaki 4 hastaya orta dozdan inotropik destek uygulamak zorunlu olmuştur. Her iki grupta da hiçbir hastada postoperatif ciddi aritmi, ileti bozukluğu ve myokard infarktüsü bulguları saptanmamıştır. TSKK uygulanmayan, normal kanla reperfüzyon sağlanan kontrol grubundaik hastaların postoperatif erken dönemde, özellikle ½. Saatte, kalp debisi (KD), kardiyak indeks (Kİ) ve sol ventrikül stroke work indeks (SIVSWİ) değerlerinde önemli düşmeler saptanmıştır. Ancak TSKK uygulanan hastalarda ise postoperatif dönemde bu değerlerde hiçbir düşme olmamış ve sol ventrikül performansları daha iyi seyretmiştir. İki grup arasındaki, sol ventrikül performanslarının postoperatif seyirleri açısından bu farklılık çok anlamlı bulunmuştur (P 0.01). Kontrol grubu hastalarının postoperatif 18.saatte ölçülen SGOT, CPK ve CPK-MB enzim değerlerinin, TSKK uygulanan hastaların enzim değerlerine oranla anlamlı ölçüde yüksek olduğu görülmüştür. LDH düzeylerinde ise anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. TSKK uygulanan hastaların postoperatif ventrikül fonksiyonlarının daha iyi, enzim değerlerinin daha düşük seyretmesi, TSKKnın reperfüzyon hasarını önlemedeki etkinliğini kanıtlamaktadır.