Materyal ve Metod: Otuzüç olgu çift kör randomize olarak iki gruba ayrıldı. Hemodilüsyon grubundaki (G1, n = 16) olgulardan, anestezi indüksiyonunu takiben hemotokrit < %35 oluncaya kadar bir veya iki ünite kan alındı. Aynı anda periferik venden kolloid infüzyonu ile volüm replasmanı sağlandı. Kontrol grubuna (G2, n = 17) ek işlem yapılmadı. Hemodinamik, oksijenizasyon ve hematolojik parametreler indüksiyon öncesi, pulmoner arter kateteri takıldıktan sonra, kan alma işlemi bittikten 5 dakika sonra veya kontrol grubunda indüksiyondan 40 dakika sonra, protamin sonrası, postoperatif 6. ve 24. saatte değerlendirildi.
Bulgular: Veriler neticesinde pompa öncesi %29-30, pompa sırasında %18-20, pompa çıkışı ve operasyon sonrası dönemde ise %24-26 hemotokritin tolere edilebileceği görüldü. Hemodilüsyon ile paralel olarak pulmoner ve sistemik vasküler rezistansların düştüğü, kalp hızı artışı olmaksızın kardiyak indeks artışının gerçekleştiği gözlendi. Hemodilüsyon sonrasında erken dönemde doku oksijenizasyonunun bozulmadan korunduğu, ekstübasyon sonrası dönemlerde ise kontrol grubunda daha fazla olmak üzere, laktat değerlerinde artmalar, mikst venöz oksijen satürasyonunda ise azalmalar olduğu kaydedildi. İstatistiksel olarak farklılık olmamasına rağmen, G1 ile kıyaslandığında G2de mediastinal drenaj %11.3, allojenik kan transfüzyonu ihtiyacı ise %31.5 oranında daha fazla bulundu.
Sonuç: Koroner arter bypass cerrahisi geçirecek olgularda akut normovolemik hemodilüsyonun, hemodinami ve oksijenizasyonda ek bozulmalara yol açmadan kullanılabileceği kanısına varıldı.