Çalışma planı: 1985 ile 2004 yılları arasında 75 hasta (27 kadın, 48 erkek; ort. yaş 21.05±11.9; dağılım 2 ay-54 yıl) aort koarktasyonu tanısıyla ameliyat edildi. Yedi hasta (%9) infantil dönemdeyken, 40 yaş ve üzeri altı hasta (%8) bulunmaktaydı. En sık başvuru yakınması halsizlikti. En sık rastlanan ek kardiyak patoloji (12 hasta) aort kapakla ilgiliydi. Kırk bir hastada (%54) teflon yamayla greft aortoplasti, 28 hastada (%37) tübüler PTFE greftle bypass, bir hastada (%1.3) PTFE tübüler greft interpozisyonu, beş hastada (%6.6) rezeksiyon ve uç uca anastomoz yöntemleri kullanıldı. Hastaların 12sinde posterior duvardaki membran rezeksiyonu yapıldı.
Bulgular: İki hastada (%2.6) erken, iki hastada (%2.6) geç mortalite gözlendi. İki hastada enfeksiyon nedeniyle yara iyileşmesi gecikti. Bir hastada şilotoraks, bir hastada pnömotoraks gelişimi oldu. İki hasta anastomoz yerinde kanama nedeniyle revizyona alındı. Bir hasta rekoarktasyon nedeniyle dört yıl sonra tekrar ameliyat edildi. Hastanede kalış süresi ortalama 7.53±5.83 gün, takip süresi 62.31±53.96 hasta-ayı olarak bulundu. Ameliyat öncesi dönemde 57 hastada (%76) hipertansiyon varken, ameliyat sonrası dönemde sadece 10 hastada (%13) tedavi gerektiren hipertansiyon saptandı.
Sonuç: Ülkemizde aort koarktasyonu nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan hastaların yaş ortalamasının yüksek olduğu gözlenmektedir. İleri yaşta olmanın aort koarktasyonu cerrahi tedavisinde önemli sorun oluşturmadığını ve bu hastaların cerrahiden fayda gördüğünü düşünmekteyiz. Ancak cerrahi girişim sonrası geç dönemde gelişebilecek komplikasyonlar yönünden bu hastalar düzenli kontrol altında olmalıdırlar.