Ameliyat sonrası yedinci günde taburcu edilen hasta, bu tarihten iki ay sonra, nefes almakla göğüste batma tarzında ağrı yakınmasıyla tekrar başvurdu. Ekokardiyografide birinci derece mitral yetmezlik, hafif mitral darlık (ort. 5 mmHg gradiyent), 0.7 cm perikardiyal ve sol plevral efüzyon saptanması üzerine tekrar yatırıldı. Öncelikle postperikardiyektomi sendromu düşünülerek yapılan incelemelerde hematokrit %21, hemoglobin 7.0 mg/dl bulundu ve anemi üzerine yoğunlaşıldı. Oral warfarin sodyum kullanan hasta (INR 1.8) kanama açısından araştırıldı; ancak, herhangi bir odak bulunamadı. Hematoloji bölümüyle değerlendirmeler sonucunda hemolizden şüphelenildi ve indirekt bilirubin değerlerinde yükselme (LDH 2359 U/l; normal değer 230-460 U/l) ve diğer hematolojik incelemeler ışığında hemolitik anemi tanısı kondu. Direkt Coombs testi negatif bulundu. Toplam dört ünite eritrosit süspansiyonu transfüzyonu, diüretik, demir ve antiinflamatuvar tedavi sonucunda hastanın klinik ve laboratuvar değerlerinde düzelme ile birlikte hematokrit %35e yükseldi.
Taburcu edilen hastanın iki ay sonra yapılan kontrolünde asemptomatik olduğu görüldü; hematokrit %32, indirekt bilirubin 0.4 mg/dl bulundu. Hematolojik incelemelerde lökosit 4820/mm3, formül normal, trombosit 250000/mm3, hemoglobin 9.9 mg/dl, hematokrit %30.9, MCV 89 fl, retikülosit %5, periferik yaymada eritrositler NN, anizositoz ve seyrek fragmante eritrosit (%1), eritrosit sedimantasyon hızı 7 mm/saat, LDH 1618 U/l, demir 57 mcg/dl, TDBK 240 mcg/dl, B12 düzeyi 112 pg/ml saptandı. B12 düzeyi hafif düşük olduğu için, makrositozu olmamasına karşın B12 eksikliğine bağlı anemiyi dışlamak için 1000 µg B12 vitamini (siyanokobalamin, 10 amp) intramusküler uygulandı; ancak, üç hafta sonraki kontrolde anemide düzelme saptanmadı (hemoglobin 9.7 mg/dl, hematokrit %31, retikülosit %5.5, LDH 1559 U/l, periferik yaymada %1 fragmante eritrosit). İdrarda hemosiderin pozitif bulundu. Hastada retikülositoz varlığı, sürekli LDH yüksekliği, düşük oranda olmasına karşın periferik kanda fragmante eritrositlerin varlığı ve intravasküler hemolizin kesin bir göstergesi olan idrarda hemosiderin varlığı tanı koydurucu laboratuvar bulgularıydı. Ayırıcı tanıda yeralan diğer patolojiler (B12 eksikliği, sferositoz, paroksismal noktürnal hemoglobunüri, glukoz-6-fosfat dehidrogenaz) periferik yaymada sferositoz görülmemesi, makrositoz saptanmaması, ameliyat öncesi hematolojik incelemelerin normal olması ve öykünün cerrahi sonrasında başlaması nedeniyle elenerek, intravasküler hemolizin kesin bulgusu olan idrarda hemosiderin varlığının belirlenmesiyle birlikte etyolojik nedenin halka annuloplasti olduğuna karar verildi. Kontrollerde anemide ilerleme gözlenmedi ve hasta asemptomatik olarak izlemeye alındı.
Tamir sonrası gelişen hemolitik aneminin tekrar ameliyat sonrasında düzeldiği[1-4] bildirilmişse de, bu durum olgu sayısının azlığı nedeniyle henüz açıklık kazanmamıştır. Protez kapak hemolizine bağlı anemi oral demir tedavisiyle olguların büyük çoğunluğunda kontrol altına alınabilirken, bazı olgularda aneminin düzelmemesi nedeniyle tekrar ameliyat gerekmektedir. Olgumuzda, başka bir ameliyata gerek kalmaksızın, anemi erken dönemde kan transfüzyonu ile düzeltilmiş ve hasta izleme alınmıştır.
Tartışmalı olmakla birlikte, beta-bloker tedavisi ile ardyükün azaltılmasının shear stresi ve dolayısıyla hemolizi de azaltabileceği öne sürülmüştür.[4] Halka endotelizasyonu ise bu konudaki en önemli çözüm olarak görünmektedir. Yeo va ark.[5] yeniden ameliyat ettikleri 12 olgunun 11inde cerrahi sırasında yetersiz endotelizasyon saptamışlardır. İkinci ameliyata kadar geçen süre ortalama 2.9 aydır ve bu dönemde ekokardiyografi ile yetersiz endotelizasyon saptanamamıştır. Inoue ve ark.nın[6] tarafından bildirilen bir olguda, başlangıçtaki ağır hemolize rağmen ameliyattan aylar sonra hemoliz giderek azalmış ve kontrol altına alınmıştır. Yazarlar, bu düzelmenin endotelizasyona bağlı olabileceğini ileri sürmüşlerdir.
Tedaviye yanıt vermeyen ağır anemide ameliyat için fazla beklenmemesi yerinde olabilir. Ancak, endotelizasyonu kısmen engelleyen regürjitan akım jeti çok fazla değilse, mitral yetmezlik ve inkomplet tamir tekrar ameliyat için endikasyon olarak düşünülmüyorsa, destek tedavisi ile birlikte endotelizasyonun beklenmesi iyi bir seçenek olabilir.
1) Stoschitzky K, Starz I, Anelli-Monti M, Rigler B, Bauer F, Klein W. Transfusion-requiring haemolytic anaemia after mitral-valve repair. Lancet 1996;347:765.
2) Mestres CA, Soo CS, Sim EK, Adebo OA, Yan P, Lee CN. Intravascular hemolysis after mitral valve repair: a word of caution. Eur J Cardiothorac Surg 1992;6:103-5.
3) Mok P, Lieberman EH, Lilly LS, Schafer AI, DiSesa VJ, Rutherford CR. Severe hemolytic anemia following mitral valve repair. Am Heart J 1989;117:1171-3.
4) Okita Y, Miki S, Kusuhara K, Ueda Y, Tahata T, Yamanaka K. Propranolol for intractable hemolysis after open heart operation. Ann Thorac Surg 1991;52:1158-60.