Karaciğeri ve kemik iliğini aynı anda tutabilecek diğer viral infeksiyonlar (HBV, HCV, HIV, CMV) veya hematolojik hastalıklar (TTP, Hemolitik Üremik Sendrom) yapılan incelemelerle ekarte edildi. Ayrıca bu hastalıklarda görülen deri döküntülerinin purpura şeklinde olduğu ve bu döküntülerin patolojik incelemelerinin GVHH gibi tipik bulgular vermediği bilinmektedir. Graft versus host hastalığında ise klinik tablo ve deri biyopsisi tanı koydurucudur.[4] Purpura ve ekimozlarla seyreden trombotik trombositopenik purpura hastalığında periferik kan yayması yapıldığında mikroanjiopatik hemolitik anemi ile uyumlu bulgular saptanır. Hemolitik üremik sendrom ise genellikle çocuklarda görülür ve ishal sonrası hemoliz, böbrek yetersizliği ve purpura ile karakterizedir. Olgumuzun klinik ve laboratuvar bulguları GVHH ile uyumlu olduğundan dolayı tanıyı doğrulayabilmek amacıyla deri biyopsisi yapıldı ve biyopsi sonucunda GVHH ile uyumlu bulgular tespit edildi.
Graft versus host hastalığı genel olarak ateş, deri döküntüsü, ishal ve karaciğer fonksiyonlarında bozulma, renal yetersizlik, pansitopeni bulguları ile ortaya çıkar ve 3-4 hafta içinde infeksiyona bağlı ölümle sonuçlanır. Yüksek ateş; deri döküntüsünden sonraki en sık bulgudur. Ölüm riski %100’e yakın olduğundan hastalığın gelişimini önceden engelleme önem taşır.[1,3] Risk taşıyan transfüzyonlarda 25 Gy dozunda gama ışınlama yapmak gerekir.
Literatürde dokuz aylık bir bebeğe anne ve babasından yapılan iki ünite kan transfüzyonu sonucu TA-GVHH geliştiği ve bebeğin 10 gün içinde öldüğü bildirilmiştir.[5] Graft versus host hastalığının kök hücre nakli sonrası gelişen GVHH’den önemli bir farkı kemik iliği hipoplazisine bağlı pansitopeni geliştirmesidir.[1,6] Kemik iliği hücreleri alıcı kaynaklı olduğundan bu hücreler immün ataktan etkilenmektedir. Olgumuzda da pansitopeni gelişti. Histolojik tanı için deri biyopsileri önerilmektedir. Biyopsi spesifik tanı koydurucu olmamakla beraber epidermal hücre diskeratozu, satelit hücre nekrozu ve dermal mononükleer hücre infiltrasyonunun varlığı GVHH’yi kuvvetle düşündürmektedir.[1,3,7] Olgumuzda da yüzeyde parakeratoz ve hafif spongiozis gösteren hiperplastik çok katlı yassı epitel izlendi. Epitel içinde fokal nötrofil lökositler, çok sayıda diskeratotik hücre ve yaygın bazal vakuoler değişiklikler görüldü. Epitel altında stromada kapillerler çevresinde lenfosit ağırlıklı inflamatuvar hücre infiltrasyonu fokusları görüldü ve akut GVHH’nin grade 2 ile uyumlu olduğu bildirildi.
Kesin tanı için alıcı dokularında verici kaynaklı hücrelerin gösterilmesi gerekmektedir. İnsan lökosit antijeni (HLA) tiplendirmesinde alıcı ile verici arasında benzerlik olduğundan yeterli olmamaktadır. İnsan lökosit antijeni dışı polimorfizmi gösteren mini satelit problar veya alıcı ile verici arasında VNTR (variable number tandem repeat) profillerin karşılaştırılması gibi yöntemlerle kesin tanı konur.[1]
Koroner arter baypas greftleme ve diğer kardiyovasküler cerrahilerde kardiyopulmoner baypas gereksiniminin hastalar immün açıdan yeterli dahi olsa TA-GVHH gelişimi açısından risk oluşturduğu bildirilmiştir.[10,11] Bunun nedeni tam olarak bilinmese de daha genç lenfositlerin bulunduğu göreceli taze kanın kullanılmasının hastalık gelişimi ihtimalini artırdığı öne sürülmektedir.[11] Transfüzyon ilişkili graft versus host hastalığı için standart bir tedavi yöntemi yoktur. Japonya’da yapılan deneysel çalışmalarda klorokin ve nafomostat mesilate adlı ilaçların kombine kullanılması ile etkili olabileceği yönünde ipuçları bulunmaktadır.[1,3] Olgumuzda antibiyotik tedavisi, taze dondurulmuş plazma, sıvı elektrolit tedavisi ve hipotansiyon geliştiğinden kardiyotonik ilaç tedavisi uygulandı. Bütün bu destek tedavilerine rağmen hasta yoğun bakıma alındığının 4. gününde kaybedildi.
Günümüzde TA-GVHH’yi önlemede en etkili yol akrabadan kan transfüzyonu yapmamak veya kan komponentleri içindeki lenfositlerin üremesine engel olabilecek gama ışınlaması yapmaktır.[1,2,3,8] Torbalara en az 25 Gy dozda gama ışını verilmelidir. 50 Gy üzerindeki dozlar hücre hasarına neden olacağından bu sınır aşılmamalıdır. Bu ışınlamayı yapmayan ülkelerden TA-GVHH olguları bildirilmektedir.[3,6-9]
Kan transfüzyonu, olgumuzun bize başvurusundan önce yapıldığından önleme imkanımız olmadı. Bu olgu ile birlikte akrabadan kan nakli yapılmaması gerektiği, çok lüzumlu hallerde gama ışınları ile ışınlandıktan sonra yapılması gerektiği bir kez daha vurgulanmıştır.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Karadoğan İ. Transfüzyon ve immünomodülasyon. V.
Çukurova Anestezi Günleri 28-29 Mayıs 2004 Adana.
2) Kanter MH. Transfusion-associated graft-versus-host disease:
do transfusions from second-degree relatives pose a greater
risk than those from first-degree relatives? Transfusion
1992;32:323-7.
3) Oto OA, Paydas S, Baslamisli F, Tuncer I, Ergin M, Kalakoc
E, et al. Transfusion-associated graft-versus-host disease.
Eur J Intern Med 2006;17:151-6.
4) Galel S, Malone III JM, Viele MK. Transfusion medicine. In:
Greer JP, Foerster J, Lukens JN, editors. Wintrobe’s clinical
hematology. 11th ed. Philadelphia: Lippincott Williams &
Wilkins; 2004. p. 862-63.
5) Allanki SD, Shailesh RS, Dandamudi R. Transfusion associated
graft versus host disease in an immunocompetent individual.
Indian Journal of Critical Care Medicine 2006;10:47-9.
6) Aydogdu I, Kaya E, Kulu I. Transfüzyon ilişkili graft versus
host hastalığı: Beş olgunun sunumu. Turkish Journal of
Haemotology (Suppl 3) 2003;20:87.
7) Ahya R, Douglas JG, Watson HG. Transfusion associated
graft versus host disease in an immunocompetent
individual following coronary artery bypass grafting. Heart
1998;80:299-300.
8) Spector D. Transfusion-associated graft-versus-host disease:
an overview and two case reports. Oncol Nurs Forum
1995;22:97-101.
9) Yasuura K, Okamoto H, Matsuura A. Transfusion-associated
graft-versus-host disease with transfusion practice in cardiac
surgery. J Cardiovasc Surg (Torino) 2000;41:377-80.