Methods: This study included 55 patients (49 male and 6 female) who under went major lung resection. According to the results of the exercise tests, patients were divided into two groups as the ones with VO2max value lower (V1) or higher (V2) than 15 mL/kg/min. On the other hand, the results of the PFT lead to a segregation of patients as those whose FEV1 values were lower than 2 liters (S1) and those with FEV1 values higher than 2 liters (S1). The mean age of cases was 56 years (20-74).
Results: A total of 2 patients (3.6%) had mortality. A total of 19 patients (34.5%) had morbidity. None of the patients with VO2 max value higher than 20 mL/kg/min had mortality or morbidity.
Conclusions: Measurement of maximal oxygen consumption has successfully predicted postoperative mortality-morbidity.
Son zamanlarda daha spesifik yaklaşımlar geliştirilmiştir. Rezeksiyon planlanan olguların rezidüel akciğer fonksiyonları operasyondan önce hesaplanmalı, bölgesel akciğer fonksiyonları değerlendirilmeli ve klinik evreleme yapılmalıdır. Aynı zamanda bu hastalarda egzersiz toleransının analiz edilmesi olgunun tüm kardiyopulmoner durumu hakkında ayrıntılı bilgi sağlar [1,3]. Bazı cerrahlar bu testlerin ayrıntıları göstermediğine inanmalarına rağmen, çoğu cerrah maksimal oksijen tüketiminin (VO2max) ve laktik asidoz gelişiminin ölçülmesinin iyi bir gösterge olduğuna inanırlar [3,6].
Oksijen tüketim kapasitesinin tespiti sınırdaki olgularda önemli bir değerlendirme metodudur, ancak kabul edilmesi gereken alt sınır henüz tanımlanamamıştır [3]. Eugene nin temelini attığı maksimal oksijen tüketim kapasitesinin (VO2max) ölçümü postoperatif mortalitenin güçlü bir göstergesi olarak ortaya çıkmıştır [1].
Maximal oksijen tüketimi, artan iş yüküne karşı dokuların en yüksek oksijen alımının ölçülmesidir [7]. Ülkemizde major akciğer rezeksiyonu olarak kabul edilen lobektomi, bilobektomi ve pnömonektomi sıklıkla yapılmakta ve postoperatif komplikasyonlar önemli sorun olmaya devam etmektedir. Olguların preoperatif yeterli değerlendirilmesiyle bu komplikasyonların bir kısmı tahmin edilebilmekte ve gerekli önlemlerin alınmasıyla da önlenebilmektedir. Günümüzde bir çok çalışma ortaya çıkarmıştır ki, oksijen tüketim kapasitesinin tespiti hem daha az karmaşık ve kolay uygulanabilir, hem de postoperatif komplikasyonları daha iyi tahmin edebilmektedir [8]. Bu çalışmada biz daha önceki uluslararası yayınlarla kliniğimizdeki sonuçları karşılaştırmayı ve sınırdaki olguları değerlendirirken SFT ile maksimal oksijen tüketim kapasitesi ölçümü arasındaki ve bunların ayrı ayrı mortalite, postoperatif komplikasyonlar ve hastanede kalış süreleri arasındaki ilişkiyi değerlendirmeyi amaçladık.
Bu olguların tamamına ameliyat öncesi dönemde standart solunum fonksiyon testi ve maksimal egzersiz oksijen tüketim testi yapıldı. Standart solunum fonksiyon testi FUKUDA SANGYO ST300 (Japonya) spirometri cihazıyla aynı teknisyen tarafından yapıldı ve zorlu vital kapasite(FVC), zorlu eksprium volümünün 1. saniyedeki değeri (FEV1) ve maksimal istemli solunum (MVV) değerleri ölçüldü. FEV1 değeri 2 Lnin üzerinde olanlar (düşük risk grubu, S1 grubu) ve altında olanlar (yüksek risk grubu, S2 grubu) iki ayrı gruba ayrıldı.
Egzersiz testi, kefeli bisiklet egzersiz ergometri cihazıyla (Ergomedic Monark 824E sveç), (Sensormedics 2900C, ABD) metabolik analizör ve Sensormedics pulse oksimetre cihazı kullanılarak aynı teknisyen tarafından semptom sınırlı egzersiz testi (breath by breath) yöntemiyle yapıldı. VO2max değerleri (mL/kg/dak) ve (%) cinsinden ölçüldü. Her test öncesi ortamın nemi, ısısı ve barometrik basıncı bilgisayara yüklenerek hesaplamalara dahil edildi. Test sırasında devamlı elektrokardiyografi (EKG) monitörizasyonu, parmaktan infrared pulse oksimetre probu yardımıyla devamlı oksijen satürasyonu ölçümü ve üç dakika arayla koldan arteriyel tansiyon ölçümü yapıldı. Submaksimal test sırasında sabit başlangıç yükü (0.5 kg) uygulandı ve üç dakika arayla 0.5 kg arttırıldı. Olgu devam edemeyeceğini bildirdiğinde, nabızda maksimal sayıya ulaşıldığında (220-yaş), arteriyel tansiyonda belirgin değişme olduğunda (diyastolik tansiyon 130 mmHgyı geçtiğinde veya sistolik tansiyon 90 mmHgnın altına düştüğünde), oksijen satürasyonunda belirgin düşme olduğunda (başlangıç değerinin 5 birim altına indiğinde), göğüs ağrısı ve/veya EKGde iskemi bulgularının ortaya çıkması durumunda, belirgin dispne hali geliştiğinde veya pedal çevirme dakika sayısı 55in altına indiğinde test sonlandırıldı. VO2max değerleri 15 mL/kg/daknın altında (yüksek risk grubu, V1 grubu) ve üstünde (düşük risk grubu, V2 grubu) olan olgular iki gruba ayrıldı.
Cerrahi teknik olarak tüm olgulara aynı cerrah tarafından posterior mini insizyon ile tüm kaslar korunarak torakotomi yapıldı. Ağrı kontrolü epidural veya paravertebral blok ile sağlandı. Bunun yapılamadığı olgulara intravenöz olgu kontrollü analjezi uygulandı. Aksine bir durum olmadıkça tüm olgular ameliyat sonrası ilk 6-12 saat içinde mobilize edildi. Hastanede yatış süresi içinde veya postoperatif ilk 30 gün içindeki ölümler veya komplikasyonlar cerrahi mortalite veya morbidite olarak kabul edildi. Cerrahi morbidite kriterleri Tablo 1de gösterilmiştir.
İstatistik
Cerrahi prosedürü takiben olguların hastanede kalış süreleri, mortalite ve morbiditeleri, bunların egzersiz testi ve SFT ile olan ilişkileri istatistiksel olarak analiz edildi. İstatistik yöntemi olarak x2 testi ve Fisher in kesin x2 testi kullanıldı ve P değeri 0.05den küçük olanlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Çalışmaya alınan 55 olgudan toplam 19unda (%34.5) komplikasyon gelişti (Tablo 2 ve 3). Pulmoner komplikasyonlar olarak kabul ettiğimiz pnömoni, atalektazi ve ampiyem 11 hastada gelişti ve hastaların tamamı V1 grubunda (%39) yer alıyordu. V2 grubundaki astaların hiçbirisinde pnömoni, atelektazi veya ampiyem gelişmedi (p < 0.05) (Tablo5). Mortalite gelişen 2 olgu dahil edilmediğinde ortalama postoperatif yatış süresi V1 grubunda 7.34 gün (4-20 gün), V2 grubunda 6.03 gün (3-15 gün) olarak bulundu (Tablo 6).
Solunum fonksiyon testine göre yapılan değerlendirme de ise morbidite dağılımı Tablo 4de gösterilmiştir. Mortalite gelişen 2 olgu dahil edilmediğinde S1 grubunda ortalama postoperatif yatış süresi 8.33 gün (4-20 gün) olarak bulunurken, S2 grubunda 5.82 gün (3-15 gün ) olarak bulundu (Tablo 6).
Cerrahi girişim düşünülen tüm olgularda öykü, fizik muayene, akciğer grafisi ve tarama spirometrisi yapılmalıdır. Eğer bu ilk değerlendirmeler normal veya hafif obstrüktif spirometrik değerlerdeyse, ya da eşlik eden hastalık durumları yoksa olgu düşük riskli durumdadır ve ameliyat sonrası komplikasyonlar basitçe tahmin edilebilir. Spirometrik olarak orta ve ya şiddetli obstrüksiyon bulguları, hiler ve ya plevral dolgunluk varsa olgu ventilasyon-perfüzyon sintigrafisiyle değerlendirilmelidir. Split akciğer fonksiyonlarına göre tahmini postoperatif FEV1 (ppoFEV1) değeri 0.8-1 litrenin altında olan olgulara cerrahi planlanmadan önce egzersiz kapasitesinin tespiti mutlaka yapılmalıdır [9]. Özellikle Eugenenin [10] raporundan sonra oksijen tüketim kapasitesinin tespitinin ameliyat öncesi değerlendirme konusundaki en iyi belirteçlerden olduğu ve postoperatif mortalite ve morbiditeyi iyi bir şekilde tahmin ettiğine dair inanışlar artmıştır.
Solunum fonksiyon testleriyle egzersiz testleri arasında ve olguların postoperatif performansları arasında çoğunlukla uyumsuzluk bulunmaktadır. Bu uyumsuzluğun sebebi egzersiz performansının akciğer fonksiyonları, kardiyak fonksiyon ve periferik oksijen kullanımı tarafından etkileşmesidir. Bu üç fonksiyondan birindeki yetmezlik diğerlerini de etkiler. Bununla beraber akciğer fonksiyonlarındaki sınırdaki düşüklük, kardiyak rezerv ve iyileştirilmiş periferik oksijen kullanımı sayesinde kompanse edilebilir. Standart solunum fonksiyon testinde sadece akciğer fonksiyonları değerlendirilir, kardiyak veya periferik oksijen kullanım kapasitesi hakkında bilgi edinilemez. Bu da özellikle sınırda solunum fonksiyonuna sahip olgularda ameliyat sonrası dönemdeki perfonması tahminde güçlükler meydana getirir. Bu nedenle tek başına SFT pulmoner rezeksiyonlar için tahmin kriteri olarak kullanılmamalıdır [11].
Çalışmamızdaki bir çok olguda gördük ki çok düşük FEV1 değerlerine sahip olgular oldukça sorunsuz bir postoperatif dönem geçirebilmektedirler. Buna karşılık 15 mL/kg/dakdan daha düşük VO2max değerine sahip olguların neredeyse yarısı pulmoner komplikasyonlarla karşılaşırken, bundan daha yüksek VO2max değerine sahip olan olguların hiç birinde bu komplikasyonlar gelişmemiştir. Bu fark egzersiz testinin SFTye göre bariz olarak postoperatif dönemi daha iyi tahmin ettiğini göstermektedir. Benzer şekilde Pate ve arkadaşları [12] yüksek riskli olgu grubunda yaptıkları çalışmada FEV1 değerlerinin ameliyat sonrası komplikasyonları tahminde yeterli olmadığını ve bu olguların egzersiz testiyle değerlendirilmeleri gerektiğini yayınlamışlardır.
Bizim çalışmamızda mortalite gelişen iki olgu da 15 mL/kg/daknın altında maksimal oksijen tüketim kapasitesine sahiptiler ve postoperatif dönemde gelişen pulmoner komplikasyonlar nedeniyle kaybedildiler. Bununla beraber iki olgunın da FEV1 değerleri SFTye göre hafif-orta dereceli koroner obstrüktif akciğer hastalığı grubunda yer alıyordu ve pulmoner rezeksiyon açısından düşük riskli grupta görülmekteydiler. Maksimal oksijen tüketiminin 15 mL/kg/daknın altında olduğu grupta mortalite %7.1 olarak bulunurken, 15 mL/kg/daknın üzerinde olduğu grupta mortalite gelişmedi. Oksijen tüketim kapasitesinin ölçümü mortaliteyi SFTye göre daha iyi bir şekilde tahmin etmiştir. Bu sonuçlar Simith ve arkadaşları [13], Walsh ve arkadaşları [14] ile Bolliger ve arkadaşlarının [15] sonuçlarıyla uygun bulundu. Maksimal oksijen tüketimi 20 mL/kg/daknın üstünde olan 8 olgunun hiçbirinde komplikasyon gelişmemiştir. Postoperatif gelişen pulmoner komplikasyonların (atalektazi, pnömoni ve ampiyem) tümü VO2max değerleri 15 mL/kg/daknın altında olan olgularda meydana gelmiştir. Böylece maksimal oksijen tüketim kapasitesinin ölçümü bazı yayınların aksine [16,17,18], mortalite yanında ve hatta daha fazla olarak postoperatif pulmoner komplikasyonları da tahmin etmiştir ki, bu sonuçlarda diğer araştırmacıların sonuçları ile paraleldir [3,14,15]. Smith ve arkadaşlarının [15] yaptığı çalışmada 15 mL/kg/daknın altında oksijen tüketimi olan tüm olgularda pulmoner komplikasyon gelişmiş, bununla beraber 20 mL/kg/daknın üzerinde oksijen tüketimi olan olguların sadece birinde komplikasyon gelişmiştir. Yine bu çalışmada 15 mL/kg/daknın altındaki gerçek VO2max değerleri sadece mortaliteyi değil, aynı zamanda potansiyel komplikasyonları da (aritmi, pnömoni, atalektazi) tahmin etmiştir [13]. Bizim serimizde daha dramatik olarak 15 mL/kg/daknın üzerinde VO2max değerine sahip olan olgularda hiç pulmoner komplikasyon ve mortalite gelişmemiştir.
Oksijen tüketimi 15 mL/kg/dakdan az olan grup diğer gruba oranla hastanede 1.3 gün daha fazla (%17.6) kalmışlardır. Böylece oksijen tüketim kapasitesinin ölçümü hastanede kalış süresi ve belki de hastane masraflarını tahminde de yardımcı olabilecektir.
Gilbert ve arkadaşları [19] yaptıkları başka bir çalışmada FEV1 değeri 2 Lnin altında olan olguları, VO2max değeri 15 mL/kg/daknın altında olan olgularla karşılaştırmışlar ve sonuç olarak egzresiz testinin erken komplikasyonları olmasa bile, uzun dönem sağkalımı tahminde daha başarılı olduğunu yayınlamışlardır. Bunda etken olarak da egzersiz testinin sadece bölgesel akciğer fonksiyonunu değil, aynı zamanda toplam kardiyopulmoner fonksiyonu da göstermesinin rolü olduğunu öne sürmüşlerdir. Egzersizdeki azalmış VO1 değerleri ciddi akciğer hastalığı olanlarda postoperatif mortaliteyi en iyi şekilde tahmin etmesine rağmen daha sağlıklı olgularda morbiditeyi olduğundan daha yüksek tahmin edebilir [6]. Ancak bizim çalışmamızda bu yönde bir sonuç elde edilmemiştir.
Çalışmamızda postoperatif mortalite ve pulmoner komplikasyonlarla maximal oksijen tüketimindeki düşüklük arasında belirgin bağlantı olduğu görülmüştür. Bu bağlantı standart solunum fonksiyon testinde bulunmamaktaydı.
Özetle küratif cerrahi rezeksiyon şansı olan olguların fizyolojik inoperabilitesine özellikle sınırda akciğer fonksiyonuna sahip olgular için egzersiz testi olmaksızın karar verilemez, çünkü SFTye göre fizyolojik inoperabl gibi görülen ancak egzersiz testi sonuçları daha iyi durumda çıkan bir çok olgu oldukça sorunsuz bir postoperatif dönem geçirebilirler [11]. Bunun yanında egzersiz testi sadece operabilite kararı vermek için değil, aynı zamanda postoperatif komplikasyonları da tahmin edebilmek amacıyla kullanılmaktadır [8,11].
Sonuç olarak, maksimal oksijen tüketim kapasitesinin ölçümü akciğer rezeksiyonunu tolere edebilecek sınırdaki olguların seçilmesini sağlamada ve postoperatif mortalite ve morbiditeyi tahminde çok değerli bir testtir.
1) Olsen GN . Pulmonary physiologic assessment of operative
risk. In: Shields TW, LoCiceroIII J, Ponn RB, eds. General
Thoracic Surgery. New York: Lipincott Williams,
2000;297-304.
2) Karadağ M. Akciğerlerin preoperatif değerlendirilmesi.
Özyardımcı N, ed. Nonspesifik Akciğer Hastalıkları.
Bursa: Uludağ Üniversitesi Basım Evi, 1999;273-87.
3) Smith PK, Wolfe WG. Preoperative assessment of
pulmonary function: Quantitative evaluation of ventilation
and blood gas exchange. In: Sabiston DC, Spancer FC, eds.
Surgery of the Chest. Philadelphia: WB Saunders
Company, 1995;1-21.
4) Gass GD, Olsen GN. Preoperative pulmonary function
testing predict postoperative morbidity and mortality. Chest
1986;89:127-35.
5) Ninan M, Sommers KE, Landrenau RJ, et al. Standardized
exercise oximetry predicts postpneumonectomy outcome.
Ann Thorac Surg 1997;64:328-33.
6) Nakagawa K, Nakahara K, Miyoshi S, Kawashima Y.
Oxygen transport during incremental exercise load as a
predictor of operative risk in lung cancer patients. Chest
1992;101:1369-75.
7) Ferguson MK. Preoperative assessment of pulmonary risk.
Chest 1999;115:58-63.
8) Olsen GN. The evolving role of exercise testing prior to
lung resection. Chest 1989;95:218-25.
9) Reilly JJ. Preoperative and postoperative care of standart
and high-risk surgical patients. Hematol Oncol Clin North
Am 1997;11:449-59.
10) Tisi GM. Preoperative identification and evaluation of the
patient with lung disease. Med Clin North Am
1987;71:399-412.
11) Walsh GL, Rodolfo CM, Putnam JB, et al. Resection of
lung cancer is justified in high-risk patients selected by
exercise oxygen consumption. Ann Thorac Surg
1994;58:704-11.
12) Pate P, Tenholder MF, Griffin JP, Eastridge CE, Weisman
DS. Preoperative assessment of the high-risk patient for
lung resection. Ann Thorac Surg 1996;61:1494-500.
13) Smith TP, Kinasewits GT, Tucker WY, Spillers WP, George
RB. Exercise capacity as a predictor of post-thoracotomy
morbidity. Am Rev Respir Dis 1984;129:730-34.
14) Walsh GL, Rodolfo CM, Putnam JB. Resection of lung
cancer is justified in high-risk patient selected by exercise
consumption. Ann Thorac Surg 1994;58:704-11.
15) Bolliger CT, Soler M, Stults P. Evaluation of high-risk lung
resection candidates: Pulmonary hemodynamics versus
exercise testing. Respiration 1994;61:181-6.
16) Eugene J. Maximum oxygene consumption: A phisiologic
guide to pulmonary resection. Surg Forum 1982;33:260-2.
17) Bechard D, Wetstein L. Assessment of exercise oxygene
consumption as preoperative criterion for lung resection.
Ann Thorac Surg 1987;44:344-9.