ISSN : 1301-5680
e-ISSN : 2149-8156
Turkish Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery     
Comparison of Effccts of The Roller and The Centrifugal Pump on The Immune System
Mehmet Salih BİLAL, Osman BAYINDIR, Selim ERENTÜRK, Bekir KOCAZEYBEK, Özdem ANG, Işık YALÇIN, Aydın AYTAÇ, Cem'i DEMİROĞLU
İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü, İstanbul

Abstract

We plannet this study to evaluate how the centrifugal pump effect on the immune system compares with the roller pump. A Contrifugal pump was used in 10 patients with ischemic heart disease and a roller pump in another 10. Leucocyte count, leucocyte formula, opconication, NBT reduction test, bactrericidal test and complement level (C3 and C4) wcre measured to show the changes in the non-specific immune system. Changes in immunoglobulins (IgG, IgM and IgA) were determined for humoral immuniry and E-rozette and EAC-rozette for cellular immunity. We observed some disturbances in the immune system of all the patients during and after cardiopulmonary bypass. As a result, we couldn't determine any difference concerning non-specific, humoral and cellular immunity in the two groups. New methods preventing immunosupression are necessary and this is an important subject in the future of open heart surgery.

Kardiyopulmoner bypass (KPB) sırasında immun sistemin nonspesifik/ humoral ve sellüler komponentlerinin tümünün baskılanmış olduğu bilinmektedir[1].

Kanın pompa, oksijenatör ve tübing setin endotel-dışı yüzeyleriyle teması sonucu, spesifik (immun) ve nonspesifik (inflamasyon) yanıt mekanizmaları aktive olur. Spesifik immun yanıtlar yavaş gelişmekte ve KPB sonrası daha kritik sayılan ilk birkaç gün içinde bulgu vermemektedir. Non-spesifik inflamasyon ise hızlı olarak oluşmakta ve erken dönemde hastaları etkilemektedir[2].

Humoral reaksiyon, bazı özel plazma proteinlerinin yol açtığı olayların tümüne denilmekte olup, koagülasyon, komplement, kallikrein ve fibrinolitik sistemlerin aktivasyonu sonucu oluşan ürünler hem direkt olarak, hem de diğer sistem ve hücreler üzerinde güçlü fizyolojik etkilere sahiptir[2].

KPB uygulamalarının ilk başlatıldığı yıllardan beri kullanılan pompa sistemleri volüm deplasman tipindeki pompalar olup, bunun günümüzdeki örneği roller pompalardır. 1976 yılında geliştirilen ve kinetik pompa prensibi ile çalışan sentrifugal pompaların roller pompalara göre bazı üstünlükleri çeşitli araştırıcılar tarafından gösterilmiş ve günümüzde açık kalp cerrahisinde özellikle uzun sürecek olgularda tercih edilir bir duruma gelmiştir[3].

Postoperatif dönemde immun sistemi baskılanmış olan kardiyak hastalarda, yoğun bakım ünitesinde daha uzun süre kalmayı gerektirecek olaylar da ortaya çıkmışsa, infeksiyon sıklığında artış ve tedavi edilmesinde güçlükle karşılaşılmaktadır. Çalışmamızın amacı, kanın minimal travmaya maruz kaldığı öne sürülen sentrifugal pompa tekniğinin, immun sistem fonksiyonları üzerindeki etkilerinin daha olumlu olup olmadığının araştırılmasıdır.

Methods

Bu çalışma, İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı'nda, 1990-1992 yılları arasında koroner bypass ameliyatı yapılan 20 iskemik kalp hastası üzerine uygulanmıştır. Hastalar 10'ar olguluk iki grup halinde incelenmiştir. Grup l'deki olgularda roller pompa ve nonpulsatil akım (Stöckert Shiley Intrumente, Munich, Model:10-00-00, Seri:10 F 1408), Grup 2'deki olgularda santrifugal pompa (Bio- Medicus, Minnepolis, Minnesota, USA. Bio- Console TM, Extracorporeal Blood Pump, Model:540, Serial 3326) kullanılmıştır.

Diabet veya diğer önemli bir sistemik hastalığı olanlar ve yakın zamanda kortikosteroid tedavisi görmüş hastalar, çalışmaya dahil edilmemiştir. Hastalara ait özellikler tablo l'de gösterilmiş olup, iki grup arasında yaş, vücut yüzey alanı (VYA), KPB süresi, aort klemp zamanı (AKZ) ve total debi yönünden anlamlı fark yoktur.

Tüm olgularda diazepam, fentanyl, pancuronium bromide, enfluran ve morfin ile anestezi sağlanmıştır. Pompa başlangıç solüsyonuna 200 ml mannitol, 50 ml sodyum bikarbonat ve 1cc heparin ilave edilmiştir. KPB sonrası her l mg heparin için 1.5 mg protamin verilmiştir. Tüm olgular membran oksijenatör (Maxima, Bentley MCM 7 Dideco Compactflow) ile polyvinil klorid tubing set (Bıçakçılar PVC-Tubing, Seri no: M 018. 100591) kullanılmıştır.

Bütün olgulara antibiyotik profilaksisi için cefazolin sodium ve tobramycin sulphate kombinasyonu uygulanmıştır.

Değerlendirmede Kullanılan Testler
l- Nonspesifik İmmunite
a) Lökosit sayısı: Periferik kanda l mm3'deki sayı
b) Lökosit formülü: l mm3 kandaki 100 lökositin değerlendirilmesiyle saptanmıştır.
c) Opsoninleşme testi (Opsonik aktivite veya fagositik indeks): Sağlıklı bir donörden alınan polimorfonüveli lökositler tarafından fagosite edilen maya partilüllerini opsonize edecek hasta serumunun yeteneğine bağlıdır. Yüz nötrofilin herbirinin sitoplazması içine aldığı maya hücreleri sayılarak toplanır ve 100'e bölünerek fagositik indeks elde edilir. 1.7 ve altındaki değerler patolojik kabul edilmektedir[4].
d) NBT testi: NBT redüksiyonu polimorfonüveli lökositlerin heksozmonofosfat şantımn çalışmasına bağlı olarak peroksid ve süperoksit oluşumu ile gelişir. Kullandığımız Slide testinde siyah renkli boya birikintisi (NBT boyası) taşıyan pozitif hücrenin yüzdesi saptandı[5,6]. Sağlıklı kişilerde bu oran %1-10 arasındadır.
c) Bakterisidal test: Bakterisidal test polimorfonüveli lökositlerin bakteriyi öldürme yeteneğini kontrol amacıyla yapılmaktadır. Bu test için stafilokokus aureus suşu kullanılmıştır. 0.2'den büyük değerler lökositlerin bakterileri öldürme yeteneğinin bozulduğunu göstermektedir[7].
f) Komplement tayini: Türbidimetrik yöntem uygulanmıştır. (Normal değerler; C3: 60-150 mg/ dl, C4:16-38 mg/dl)

2-Humoral İmmünite
İmmunglobulin düzeyleri: Türbidimetrik yöntemle ölçülmüştür. (Normal değerler; IgG: 700- 1700 mg/dl, IgM: 50-300 mg/dl, IgA: 60-380 mg/ dl)

3-Hücresel İmmünite
a) E-rozet testi: Bu test, T-lenfosit sayısını verir. Test sonucunda etrafına 3 veya daha fazla koyun eritrositi yapışmış bulunan lenfositler spontan rozet kabul edildi. Her hasta için 100 lenfosit sayıldı e sonuç rozet yapan lenfosit yüzdesi olarak belirlendi[8]. (Normal >%40)
b) EAC-rozet testi: Bu test B-lenfosit sayımını verir. Amboceptör kullanılarak yapılmıştır[9]. (Normal >%20)

Testler için kan örnekleri preoperatif dönemde radyal arterden, KPB sırasında oksijenatörden, postoperatif dönemde radyal arterden alınmıştır. KPB sırasında alınan örneklerden kalitatif testlerde elde edilen sayısal veriler hemodilüsyon sabitesine göre düzeltilmiştir (IgG, IgM, IgA, C3, C4 ve lökosit sayıları için). (Düzeltilmiş sayı= ölçülen sayı* (KPB öncesi hemoglobin/KPB sırasındaki hemoglobin)

Ayrıca preoperatif boğaz ve burun salgısı, şalgam, idrar ve dışkı kültürleri, intraoperatif mediasten kültürleri ve postoperatif l., 2., 3. ve 4. günlerde insizyon, balgam ve tracheal aspirasyon materyali, kan, santral venöz kateter ve arter kanülü giriş yeri, idrar ve dışkı kültürleri alınmış ve hastalar servise alındıktan sonra infeksiyon yönünden yakın izlem altında tutulmuşlardır.

İstatistiksel Değerlendirme
Elde edilen sayısal verilerin aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları hesaplanmış iki grup arasında karşılaştırmalar student-t testiyle yapılmıştır. KPB öncesi ve sonrası değerlerin karşılaştırılması için Paired-t testi kullanılmıştır. Klinik verilerin karşılaştırılmasında Fisher ki-kare testi uygulanmıştır.

Results

l- Nonspesifik İmmünite ile İlgili Testler
a) Lökosit sayısı: Lökosit sayısı, 1. grupta KPB sırasında 10. ve 40. dakikalarda ameliyat öncesi değerlere göre anlamlı şekilde düşmüştür (p<0.0l). Postoperatif 1. ve 7. gün seviyeleri preoperatif değerlere göre biraz yüksek olmasına karşın, fark anlamlı değildir (p>0.05). Grup 2'deki değişiklikler de grup l'dekine benzer olarak saptanmıştır (tablo 2).


b) Lökosit formülü:Nötrofil sayısı, 1. grupta 10. ve 40. dakikalarda preoperatif düzeye göre anlamlı bir şekilde düşmüştür (p<0.01). Postoperatif 1. ve 7. gün ise preoperatif değerlere göre anlamlı bir şekilde yükselmiştir (p<0.01). Grup 2'de de benzer sonuçlar elde edilmiştir (tablo 2 ve şekil 1).

Lenfosit sayısı, 1. grupta 10. ve 40. dakikalarda preoperatif değerlere göre giderek azalmış (p<0.01), postoperatif 1. gün yükselmeye başlamış ve 7. gün preoperatif değerlere yaklaşmıştır (p>0.05) (tablo 2 ve şekil 2).

Eozinofil sayısı, 1. grupta KPB sırasında 10. ve 40. dakikalarda giderek düşmüş (p<0.05, p<0.001), postoperatif 1. gün yükselmeye başlamıştır. 2. grupta KPB sırasında eozinofil sayısı giderek düşmüş (10.dk'da p<0.001,40. dk'da p<0.01), postoperatif 1. ve 7. gün normal seviyelerde bulunmuştur (p>0.05) (tablo 2 ve şekil 3).

Monosit sayısında, 1. grupta KPB sırasında 10. ve 40. dakikalarda preoperatif değerlere göre azalma kaydedilmiş (p<0.05), postoperatif 1. ve 7. gün normal düzeyde olduğu saptanmıştır. 2. grupta KPB sırasındaki düşme daha belirgin bulunmuştur (p<0.01) (tablo 2 ve şekil 4).

Lökosit formülü yönünden iki grup karşılaştırıldığında, lenfosit sayısının 2. grupta postoperatif 1. günde düşük seviyede kalması dışında iki grup arasında anlamlı fark bulunmadığı saptanmıştır.

c) Opsoninleşme testi: Grup 1'de KPB sırasında anlamlı bir fark yaratmaksızın düşmüş, postoperatif 1. gün normal seviyelerde seyretmiştir. Grup 2'de de aynı durum gözlenmiştir. İki grup arasında anlamlı farklılık yoktur (p>0.05) (tablo 3 ve şekil 5).


d) NBT testi: Grup l'de KPB sırasında anlamlı bir fark yaratmaksızın düşmüştür (p>0.05). Grup 2'de bir değişiklik olmamıştır. İki grup arasında anlamlı farklılık yoktur (p>0.05) (tablo 3 ve şekil 6).

e) Bakterisidal test: 1. ve 2. gruplarda KPB sırasında ve postoperatif olarak anlamlı bir değişiklik görülmemiştir (tablo 3 ve şekil 7).

f) C3; Grup l'de KPB sırasında anlamlı bir fark yaratacak şekilde düşmüş (p<0.05), postoperatif 1. gün yükselmeye başlamış, 7. gün normal düzeye gelmiştir. Grup 2'de C3 seviyesi KPB sırasında giderek artan bir şekilde düşmüş (p<0.05, p<0.01), postoperatif 1. gün yükselerek, 7. gün normal seviyelere ulaşmıştır. İki grup arasında anlamlı fark yoktur (p>0.05). Her iki grupta C3 seviyesi protamin verildikten sonra KPB'nın 40. dakikasında yapılan ölçüme göre anlamlı olmayan bir şekilde düşmektedir(p>0.05) (tablo 4 ve şekil 8).

C4 düzeyi, 1. grupta KPB sırasında preoperatif değerlere göre anlamlı bir şekilde azalmakta (p<0.001), postoperatif 1. gün yükselmekte (p>0.05) ve 7. gün normal değerlere ulaşmaktadır. Grup 2'de KPB sırasında 10. ve 40. dakikalarda giderek düşmekte (p<0.05, p<0.00l) postoperatif 1. gün yükselmeye başlamakta (p>0.05) ve 7. gün normal seviyelere ulaşmaktadır. İki grup karşılaştırıldığında preoperatif değerlere göre KPB sırasında 10. dakikada azalmanın 1. grupta daha fazla olduğu saptanmıştır (p<0.05). Her iki grupta C4 düzeyi protamin verildikten sonra KPB'nin 40. dakikasına göre anlamlı olmayan bir düşme göstermektedir (p>0.05) (tablo 4 ve şekil 9).



2- Humoral İmmünite ile İlgili Testler
a) IgG düzeyi, 1. grupta KPB sırasında 10. ve 40. dakikalarda anlamlı bir şekilde düşmüştür (p<0.01). IgG düzeyi postoperatif 1. gün düşük kalmakta (p<0.05)/ 7. gün normale yaklaşmaktadır (p>0.05). Grup 2'de KPB sırasında 10. ve 40. dakikalarda preoperatif değerlere göre anlamlı bir düşme görülmüştür (p<0.05). Postoperatif 1. gün IgG düzeyi düşük kalmakta, ancak preoperatif değerlere göre anlamlı fark yaratmamaktadır (p>0.05). Postoperatif 7. gün normal seviyelere ulaşmaktadır. İki grup karşılaştırıldığında, 1. grupta IgG düzeyinin 2. gruptan farklı olarak postoperatif 1. günde anlamlı şekilde düşük kaldığı gözlenmektedir (tablo 5 ve şekil 10).


b) IgM düzeyi, 1. grupta preoperatif değerlere göre KPB sırasında 10. ve 40. dakikalarda ve postoperatif 1. gün anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0.05, p<0.001, p<0.05). Postoperatif 7. gün normal seviyeye yaklaştığı görülmüştür (p>0.05). 2. grupta da aynı durum gözlenmiştir, iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır (tablo 5 ve şekil 11).

c) IgA düzeyinin 1. grupta preoperatif değerlere göre KPB sırasında 10. ve 40. dakikalarda anlamlı bir şekilde düştüğü (p<0.01, p<0.01), postoperatif 1. gün düşük kaldığı (p>0.05) ancak anlamlı fark oluşturmadığı ve 7. gün normal seviyelere yaklaştığı saptanmıştır. Grup 2'de de aynı durum gözlenmiştir. İki grup arasında anlamlı fark bulunmamaktadır (tablo 5 ve şekil 12).

3- Hücresel İmmünite ile İlgili Testler
a) E-rozet testinde her iki grupta da KPB sırasında ve postoperatif dönemde anlamlı bir değişiklik saptanmamıştır, iki grup arasında anlamlı bir farklılık mevcut değildir (tablo 6 ve şekil 13).



b) EAC-rozet testinde her iki grupta anlamlı bir değişiklik saptanmamıştır, iki grup arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (tablo 6 ve şekil 14).

Mikrobiyolojik incelemelerde 1. grupta l olguda 7. gün balgam kültürü pozitif bulundu. Bu hastada alt solunum yolu infeksiyonu gelişti ve antibiyotik tedavisiyle düzeldi. 2. grupta 1 olguda balgam kültürü pozitif bulundu, klinik yönden infeksiyon gözlenmedi.

Discussion

KPB uygulanan açık kalp ameliyatları sonrası infeksiyon oranı, KPB kullanılmayan diğer cerrahi prosedürlere göre daha yüksektir[10]. KPB sırasında meydana gelen immünolojik değişimlerle ilgili çeşitli çalışmalar yapılmıştır.

İnsan vücudunun strese karşı cevabında birçok immünolojik reaksiyon başlatılır. Lökositler mobilize olur. Makrofajlar ve özel T hücreleri oluşturulur. Karaciğerde akut faz plazma proteinleri sentez edilir. İnflamasyon hücreleri hasar görmüş bölgeye gider ve bu bölge etrafında bir savunma yaratılarak ölü hücreler ve diğer yara materyalleri yutularak temizlenir. KPB ile birlikte görülen bu fenomen, sadece KPB'ın kendi yaratmış olduğu hasara bağlı olmayıp, aynı zamanda strese karşı vücudun reaksiyonlarını da içine almaktadır[2]. Anestezi, antikor değişimi, lökosit migrasyonu ve mobilizasyonu, fagositlerde ingestif kapasitede azalma, lenfosit transformasyonunun inhibisyonu gibi immünite değişikliklerine neden olabilmektedir[11].

Son yıllarda yaygın kullanım alanı bulan santrifugal pompaların bu konuda roller pompalara üstünlüklerinin olup olmadığına dair henüz elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Pompalar ve aspirasyon sistemlerinde kanın ani hızlanması ve yavaşlaması, arteryel kanülün ucu etrafında havitasyon oluşmasıyla kan elemanları üzerinde travma oluşmaktadır. Lökositler kanın en büyük şekilli elemanları olduklarından bundan özellikle etkilenirler. Martin, bu olayın yalnız lökosit parçalanmasına değil, aynı zamanda parçalanmamış lökositlerde degranülasyona, agregasyona ve kemotaksik migrasyon ve fagositozda azalmaya yolaçtığını göstermiştir[2].

KPB sırasında lökositlerin sayısında önemli değişiklikler olmaktadır. KPB sırasında Önce hafif bir lökopeni gelişmekte ve kısa sürede normale dönmektedir. Benzer değişiklikler oksijenatör bulunmaması halinde de gösterilmiştir. Bu durum lökositlerin geçici olarak vasküler sistemin dışına hareketlerinin sonucudur. KPB'ın sonunda lökositoz gelişmekte ve özellikle matür segmentli aktive edilmiş nötrofillerin sayıları artmaktadır[2,10,12]. Kirklin ve ark., KPB sonrası 30. dakikadan itibaren granülosit ve trombositlerdeki yükselmeye neden olarak kemik iliği elementlerinin direkt salınımını ve beyaz kan hücrelerinin demarginizasyonunu göstermişlerdir[10]. Postoperatif 24-28 saat sonra lökosit sayısı 12.000-24.000'e ulaşmaktadır. T ve B lenfosit sayıları KPB'dan hemen sonraki dönemde düşük seyretmekte ve T-lenfosit fonksiyonlarında azalma oluşmaktadır[2].

Nötrofiller, KPB'a karşı gelişen reaksiyonda majör rol oynamaktadırlar. Nötrofiller, komplement ve diğer İnflamasyon medyatörleri tarafından aktive edilirler. Aktive olduklarında daha yüksek komplement konsantrasyonu olan alanlara göç ederler. Bu nedenle KPB sırasında nötrofillerin pulmoner sekestrasyonu gözlenmektedir. Bunların aktivasyonu ile akciğerlerde endotel hasarı ve vasküler permeabilitede artış olur. Şekilleri değişerek daha adheziv hale gelirler ve geçici agregasyon göstererek birbirlerine ve vasküler endotelyal hücreler gibi diğer hücrelere yapışırlar. Bu agregasyon ve yapışma olayının hızlı gelişmesinde hücre adhezyon molekülleri (CAMs) rol oynar. Bu olay inflamatuar ve immun reaksiyonların gelişiminde kritik bir adım olarak nitelendirilmektedir (p4). Serbest oksijen radikalleri de dahil olmak üzere sitotoksik maddeler salgılayarak KPB'ın zararlı etkilerine katkıda bulunurlar. KPB sırasında meydana gelen hücresel ve humoral reaksiyonlara rağmen birçok hastanın KPB sonrası dönemde problemsiz seyretmesinin nedeni olarak komplementin nötrofiller tarafından desensitize edilmesi görüşü ileri sürülmektedir (d20). Nötrofiller kallikrein gibi kandaki diğer humoral ajanlar ve hücreler tarafından oluşturulan tümör nekrozis faktör (TNF), trombosit aktive edici faktör (PAF) tarafından da aktive olmaktadır. Bu moleküller KPB sırasında ve KPB'dan hemen sonra artmış miktarlarda saptanmaktadır[2].

Wheeldon ve ark., vortex pompa ve roller pompa kullanılan iki hasta grubu arasında yaptıkları randomize bir çalışmada, roller pompa grubunda postoperatif lökositozisin diğer gruba göre daha belirgin olduğunu ve komplement aktivasyonunun daha fazla geliştiğini saptamışlardır[13]. Jacop ve ark. santrifugal pompa ve roller pompa kullandıkları iki grup arasında yaptıkları çalışmada polimorfonuklear elastez yönünden bir farklılık olmadığını saptamışlardır[14]. Çalışmamızda KPB'nin 10. ve 40. dakikalarında lökosit ve nötrofil sayılan anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Postoperatif 1. günde ise bu sayılar anlamlı derecede yüksek olarak saptanmıştır.

Lenfositlerin KPB'a karşı gelişen immünolojik reaksiyonlarda spesifik immun sistemin bir parçası olarak önemli rollerinin olmadığı düşünülmektedir[2]. KPB sırasında akut inflamasyon alanlarında yer alan diğer hücreler de genel olarak T-lenfositler tarafından oluşturulan interlökinleri oluşturabilmektedir. İnterlökinler vücut ısısını yükseltme özelliğine sahiptir. İnterlökinler aynı zamanda inflamasyonun diğer medyatörlerini (TNF ve PAF gibi) etkileyebilmektedirler. İnterlökin-1 uyarılan mononükleer fagositlerden kaynaklanan intrasellüler bir maddedir. Ateş dışında, endotelyal hücre fonksiyonu ve permeabilitesinde değişikliklere yol açmakta ve vasküler rezistansı azaltmaktadır. Bu maddenin KPB sırasında ve sonrasında monositlerde konsantrasyonunun yükseldiği saptanmıştır [15]. Eozinofillerin KPB'a karşı gelişen immun yanıtta önemli rollerinin olmadığı, Bazofillerin (mast hücreleri) ve Natural Killer hücrelerinin mekanizmaları iyi bilinmemekle birlikte daha belirgin rol oynayabileceği sanılmaktadır[2].

Çalışmamızda KPB sırasında lenfosit, eozinofil ve monosit sayılarında anlamlı düşüşler mevcut tur. Postoperatif 1. gün bu elemanların sayılarında yükselmeler saptanmıştır.

Komplement dolaşımda yer alan bir grup glikoproteine denilmektedir. Bunlar travmatik, immunolojik veya yabana doku gibi değişik etkenlere karşı vücutta gelişen reaksiyonun bir parçası olarak fonksiyon görmektedirler[16]. Komplement sistemi kanın biyolojik olmayan yüzeylere teması sonucu aktive olabilmektedir. Aktivasyon muhtemelen Haegeman faktör, plazmin ve trombin tarafından gerçekleştirilmektedir[2].

KPB sırasında, bir komplement yıkım ürünü olan C3a'nın vücut temperatürü ve pompa akım hızı ile ilişkisi olduğu gösterilmiştir[17]. KPB sırasında komplement aktivasyonu alternatif yolla oluşmaktadır. Protamin verilmesiyle ayrıca klasik yolla aktivasyon meydana gelir[18]. KPB sırasında birçok faktör komplement aktivasyonunun derecesini etkilemektedir[19]. Naylon özellikle güçlü bir komplement aktivatörüdür. Gerçek silastik membran oksijenatörler, bubble oksijenatörlere göre daha zayıf aktivasyon yaratırlar. KPB'ın süresi zayıf olarak etkilemekte, protamin ise güçlü etkiye yolaçmaktadır[20]. Komplement aktivasyonunun zararlı etkileri, normal immun cevapta gerekli olan bu maddenin tüketilmesine ve oluşan C3a ve C5a gibi güçlü anaflotoksinlerin yaratmış olduğu etkilere bağlıdır[2].

KPB sırasında komplement aktivasyonu sonucu organ disfonksiyonlarmın görüldüğü, infeksiyona hassasiyetin arttığı, sistemik olarak inflamasyon oluşarak ödem geliştiği ve açık kalp ameliyatı olan olguların %3-5'inde yaygın doku hasarının klinik olarak görülebildiği bildirilmiştir[20,21,22]. Bu fizyopatolojik durum postperfüzyon sendromu olarak bilinmektedir[20,22]. Postperfüzyon sendromunun en önemli sonuçları akut respiratuar sendrom ve şoktur[23]. Craddok ve ark., ileri derecedeki pulmoner vasküler lökositozisin pulmoner fonksiyonu bozduğunu göstermişlerdir[24]. Komplement aktivasyonu sonrası lökositlerin aktivasyonu, degranülasyonu ve elastaz salgılaması, miyeloperaksidaz ve laktoferrin ortaya çıkarak pulmoner endotel hücrelere yapışmaları ve bu hücrelerin hasara uğradığı gösterilmiştir[22,23,25,26]. Chenoweth ve ark., C3a ve C5a'nın postperfüzyon sendromunda sorumlu olduğunu bildirmişlerdir[17].

Çalışmamızda tüm olgularda membran oksijenator ve PVC tüpler kullanılmıştır. Sonuçlarımıza göre serum C3 ve C4 seviyesi her iki grupta KPB sırasında 10. ve 40. dakikalarda anlamlı bir şekilde düşmüş, postoperatif 1. günde yükselmiş ve 7. gün normal seviyelere yükselmiştir. İki grup arasında C3 ve C4 seviyeleri arasında anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir. Bu durum komplement aktivasyonunda nonendotelyal yüzeylerinin etkisinin travmadan daha önemli olduğunu düşündürmektedir. Subramanian ve ark., KPB sonrası sıçan kanlarında opsonik aktivitenin azaldığını tespit etmişlerdir[27], KPB sırasında hemoglobin-demir transport protein sisteminin dilüsyon ve kaybı, opsonik glikoprotein ve fibrinaktin kaybının enfeksiyon riskini arttırdığına dair çalışmalar mevcuttur[27]. Çalışmamızda her iki grupta KPB sırasında opsoninleşme aktivitesi istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yaratmaksızın düşmüş, KPB'dan sonra normal değerine ulaşmıştır. İki grup arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır.

Nitrobluetetrazolium (NBT) indirekt olarak fagositlerdeki ve diğer dokulardaki oksidatif mekanizmayı ölçmektedir. NBT testi granülositopatinin tanısında bakterisidal testten daha sensitiftir. NBT redüksiyonunda değişme ve fagositik defans mekanizması arasında korelasyon vardır[13]. Silva ve ark. KPB sırasında NBT'de azalma tespit etmişler; fakat bunun KP'nın normal seyri esnasında hızla normale döndüğünü saptamışlardır[11]. İnhalasyon anesteziklerinin NBT azalmasına neden olabileceği bildirilmiştir[11]. Çalışmamızda NBT testi 1. grupta 10. ve 40. dakikalarda anlamlı bir fark yaratmaksızın düşmüş, 1. gün yükselmiştir. 2. grupta bir değişiklik görülmemiştir. Aralarında anlamlı bir farklılık yoktur. Bakterisidal test her iki grupta değişmemiştir. Elde ettiğimiz sonuçlar KPB sırasında fagositik sistemin fazla değişikliğe uğramadığını göstermektedir.

Proteinler, KPB sırasında bubble oksijenatörlerde kan ve gaz teması sonucu denatüre olmaktadır[20,28]. Hairston ve ark., KPB sırasında immunglobulinlerin azaldığını göstermişlerdir. Postoperatif 5-7. günlerde değerler normale dönmektedir[29]. Parker ve ark., IgG ve serum protein konsantrasyonlarının KPB sırasında anlamlı fark yaratacak şekilde düştüğünü ve 8. gün normal değerlere ulaştığını, IgM ve IgA düzeylerindeki düşmelerin anlamlı fark yaratacak düzeyde olmadığını saptamışlardır[30]. Gerçek membran ve mikroporlu oksijenatörlerde denatürasyon belirgin biçimde azalmaktadır[31]. İmmunoglobulinlerin parçalanması sonucu komplement sistemini aktive eden parçalanma ürünleri ortaya çıkmaktadır[32]. Çalışmamızda IgG düzeyi her iki grupta 10. ve 40. dakikalarda anlamlı bir şekilde düşük bulunmuştur. Her iki grupta bu değerler postoperatif 1. gün düşük kalmakta, ancak preoperatif değerlere göre anlamlı bir fark oluşturmamaktadır. IgG düzeyleri postoperatif 7. gün normal değerlere ulaşmaktadır. Çalışmamızda KPB sırasında IgG düzeyi değişimi iki grup arasında farklı değildir. Çalışmamızda benzer değişiklikler IgM ve IgA düzeylerinde de gözlenmiştir. Bu sonuçlar, her iki pompa tipinin KPE sırasında immunglobulinlerin azalmasında farklılık yaratmadığını göstermektedir.

Rychly ve ark., açık kalp ameliyatları sonrası l, günde T hücrelerinde azalma, monositler ve immatür T hücrelerinde nisbi artışlar saptamışlardır[33]. Ryhanen ve ark., kalp kapak operasyonlarından sonra 1. günde E-rozet ve EAC-rozet testlerinde düşüşler belirlemişler ve bu testlerin postoperatif 7. gün normale döndüğünü tespit etmişlerdir[34]. Ayrıca lenfositlerin phytohemagglutinin (PHA) ve polceweedmitogan (PWM) cevaplarının postoperatif 2. günde belirgin olarak azaldığını saptamışlardır[34]. KPB sonrası lenfositlerin PPD cevabının 14. güne kadar uzun bir sürede deprese olduğu bildirilmiştir[34]. Çalışmamızda her iki grupta E-rozet EAC-rozet testlerinde KPB sırasında anlamlı farklılık saptanmamıştır.

Tüm olgular birlikte değerlendirildiğinde, açık kalp cerrahisinde KPB sırasında ve sonrasında immün sistemin etkilendiği ve bozulduğu görülmektedir. İmmun sistemin harabiyetini önleyici birtakım düzenlemelerin üzerinde çalışılması açık kalp cerrahisinin geleceğinde önemli bir konudur.

Çalışmamızda santrifugal pompa ve roller pompa kullanılan gruplar arasında nonspesifik, humoral ve hücresel immünite ve infeksiyon yönünden belirgin bir farklılık bulunmamıştır.