Biz hekimler, çıktığımız uzun yolda, belki de ancak çok yakınlarımızın bile çok az bir kısmına tanık olduğu, bilebildiği, sıkıntılarımızla, zorluklarımızla ve kaygılarımızla yaşarız. Toplumun, bizden beklentisi hep büyüktür. Bu beklentilerin etkisinde kalırız çoğu zaman. Bir de cerrahi bir disiplini seçmişseniz, feragat edeceğiniz çok daha fazla şeyler çıkar karşınıza. Uykusuz gecelerden başlayarak, artık sizin kontrol edemediğiniz bir hayatın içinde olursunuz. Kişiliğiniz, sorumluluk duygunuz ve insani yönünüz belirler artık sonrasını.
Türk Göğüs Cerrahisi Camiası, son yıllarda görevi başında, üç değerli mensubunu kaybetti, şehit verdi. Prof. Dr. N. Göksel Kalaycı, Op. Dr. Ersin Arslan ve Op. Dr. Kamil Furtun'u mesleklerinin verimli dönemlerinde aldı bizden, hain eller. Göksel hoca, benim de içinde olduğum, çok sayıda akademisyene, uzmana, asistana ve binlerce öğrenciye ışık tutmuş, el vermiş meslek öğretmiş, camiamızın önde gelen değerlerinden biri idi. Bugün onun yetiştirdiği çok sayıda göğüs cerrahı ülkemiz sınırlarını aşan çalışmaları ve ünleri ile bizleri “Türkiye'yi” şerefle temsil etmektedir. Sevgili merhum Ersin Arslan, parlak asistanlık dönemini takiben, Gaziantep'te başladığı mecburi hizmet yükümlülüğünün henüz başlarında iken, menfur bir saldırı ile uçtu gitti ellerimizden. Onu yetiştirenlerden biri olarak diyebilirdim ki, dünyaya bir göğüs cerrahı olarak gönderilmişti sanki. Allah vergisi bir yetenekti. Birlikte, umut ve hayallerimiz yıkıldı gitti. Kaybettiklerimiz, sadece birer vücut olmanın çok ötesindedir. Her kayıp, bizleri biraz daha umutsuzluğa, mutsuzluğa, kedere ve öfkeye götürmektedir. Kızıyoruz, bizlere sahip çıkılmadığı için. Mutsuzuz, toplumun bu değerlerine saygı duyulmamasından ve yeterince sahip çıkmamasından ötürü. Kaygılıyız, gelecek günlerin daha da karanlık olabileceği duygusu ile.
Son kaybımız, Kamil Furtun, görev yaptığı hastanede, bir hiç uğruna, hunharca katledildi. Sağlık dünyası ve Göğüs cerrahisi, bu kayıpla, bir kez daha sarsıldı. Yılların emekleri ve bir değer yok edildi. Değerli eşi aslında biz hekimlerin durumunu ifade eder biçimde “Kendi hayatını hiç yaşamadı ki, kendisi için hiç yaşamadı. Kendisi için yaşamasını isterdim” demiştir. Yaşatırken ölmek veya daha doğru ifade ile öldürülmek, hiç de hak etmediğimiz bir şey.
Türk Tıbbı ve hekimler, meslek onuruna gölge düşürmeden, şehitlerinin yasını tuttu ve gerekli tepkiyi gösterdi. Ancak görülmektedir ki sağlık mensuplarına olan şiddet azalmamıştır. Toplum bütünüyle gergindir ve bundan en çok zararı da biz hekimler ve sağlık çalışanları görmekteyiz. Çünkü sağlıktaki sıkıntılar ve sorunlar nedeniyle, toplumla en kolay yüz yüze gelen grup, biz hekimleriz. Üstelik korumasız ve yalın olarak. Devletin her sorumlu kurumu, bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Sağlıktaki şiddet yönünden, toplum sürekli olarak etkin bir şekilde eğitilmelidir. Devletin en üst makamından, en alt kademeye kadar sorumlu kurumlar, bizlere sahip çıkıldığını, değer verildiğini ve bize yönelik her saldırıya karşı tolerans gösterilmeden işlem yapılacağına toplumu inandırmalıdır. Sağlık sınıfına karşı yapılan olumsuzlukların kınanacağı ve hatta lanetleneceği algısının topluma verilmesini bekliyoruz.
Ülke geleceğini tüketmemelidir. Yakın zamanda, belki de Göğüs Cerrahisi gibi birçok riskli cerrahi Bilim dallarında, nitelikli ve kaliteli doktor bulunamaz hale gelecektir. Gelecekte, sağlığımızı emanet edeceğimiz güvenli elleri bulamamak gibi, bir tehlike ile karşı karşıya kalabiliriz. Toplumu ve bizleri bekleyen sıkıntılardan biri de bu olabilir.
Derin acılarını içimizde hissettiğimiz tüm görev şehidi hekimlerimizi saygıyla ve özlemle anıyoruz. Mekânları cennet olsun…
Prof. Dr. Levent Elbeyli
Türk Göğüs Cerrahisi Derneği Başkanı