Rutin laboratuvar incelemelerinden EKG'de ritm sinüs, 76/dk, sol atrial dilatasyon ve sol ventrikül hipertrofisi bulguları saptandı.
Teleradyografisinde sol akciğer hiperlüsent görünümündeydi. Her iki diyafragmada düzleşme, sol hilusta pulmoner vasküler dallanmada ani kesilme, kardiyotorasik indekste kalp lehine artış, sol ventrikül eğiminde artma ve çift kontur mevcuttu. Pulmoner konus belirgindi (Resim 1).
Ekokardiyografide ejeksiyon fraksiyonu %75, sol ventrikül konsantrik hipertrofisi, 3. derece aort yetmezliği, aort darlığı (sol ventrikül - aorta gradienti 80 mmHg), ağır mitral darlığı (sol atrium-sol ventrikül gradienti 14 mmHg) ve pulmoner hipertansiyon (50 mmHg) bulundu.
Solunum fonksiyon testleri ciddi obstrüktif akciğer hastalığı olarak saptandı.
Bronkoskopide endobronşiyal patoloji saptanmadı. Bronşiyal lavajda kronik bronşit ile uyumlu görüntü vardı.
Akciğer perfüzyon sintigrafisinde, sol akciğerde perfüzyon ve difüzyon kayıpları vardı (Resim 2) ve bu bulgular eşliğinde hastaya pulmoner anjiyografi yapıldı.
Pulmoner anjiyografide sağ pulmoner arterin normal, sol pulmoner arter dallarının ise hipoplazik olduğu görüldü (Resim 3).
Arteriyel kan gazında pCO2: 40 mmHg, pO2: 60 mmHg idi. Klinik olarak belirgin solunum güçlüğü olan ve sadece tek akciğeri fonksiyonel olan hasta MacLeod sendromu olarak değerlendirildi ve aort darlığı, aort yetmezliği ve mitral darlığı nedeniyle açık kalp ameliyatına alındı. Standart açık kalp tekniği ile 21 R Numara Carbomedics bileaflet mekanik aort kapağı ile 25 Numara Carbomedics bileaflet mitral kapak replasmanı yapıldı.
Ameliyat sırasında pozitif inotrop ve vazodilatör desteği alan hastaya yoğun bakımda intraaortik balon (İABP) yerleştirildi. Yedi gün respiratör
desteği gerektiren hasta düşük kalp debisinin
düzelmesi ve kan gazı değerlerinin olağan sınırlara
dönmesi ile ekstübe edildi ve intraaortik balonu
çekildi. 10. gün tüm pozitif inotrop ve vazodilatör
desteği kesilerek servise alındı. 20. gün iyileşme ile
taburcu edilen hasta birbuçuk yıldır sağ ve sağlıklı
olarak kontrollerine gelmektedir.
Genellikle adült çağda asemptomatik olmakla birlikte öksürük, azalmış egzersiz toleransı, hemoptizi ve kronik akciğer enfeksiyonları ile hastaneye başvuran hastalar da vardır[7]. Bizim hastamız, kapak hastalığının başladığı beş yıl öncesine kadar asemptomatik olarak seyretmiş. Bu nedenle sonraları başlayan dispne ve egzersiz intoleransının MacLeod sendromu ile ilgili olmadığını düşünüyoruz. Hastamızın 5-6 yaşlarında geçirmiş olduğunu söylediği pnömoninin MacLeod sendromu gelişimine neden olduğunu düşünüyoruz.
Bu hastalığın radyografik bulguları lobar veya ünilateral hiperlüsent akciğer, azalmış santral ve periferik pulmoner sirkülasyon ve inspiriumda azalmış akciğer volümü olup[1,4,5,7] bütün bulgular bizim hastamızda mevcuttu.
Radyografik bulguların ayırıcı tanısında endo- bronşiyal tümörler, yabancı cisim aspirasyonları, ünilateral büllöz hastalıklar ve pulmoner arter has- talıkları araştırılmalıdır[1,4,5,7]. Bronkoskopi ve Kompüterize Toraks Tomografisi (CT) iyi birer ayırıcı tanı yöntemi olup[1,4,5,7], bizim hastamızda da uygulanmıştı. Bu sayade endobronşiyal kitle ekarte edildi. CT'de pulmoner arter dallarının hi- poplazisi ve akciğerde havalanma fazlalığın olası MacLeod sendromu lehine değerlendirildi.
Ayırıcı tanıda önerilen bir başka teknik de pul- moner arter anjiyografisi olup[1,5], hastamızda uy- gulanmış ve sol pulmoner arter dallarının sağa göre hipoplazik olduğu ve periferik vasküler dallan- manın azaldığı gösterilmiştir.
MacLeod sendromunda saptanan bozulmuş akciğer perfüzyon ve ventilasyon sintigrafisi[1,7], bizim hastamızda da vardı.
MacLeod sendromlu hastalarda hipoksemi ve pulmoner hipertansiyon, ancak kontrlateral akciğerin kronik obstrüktif akciğer hastalığı olduğu durumlarda görülür[5]. 30 yıldır günde l paket sigara içen hastamızda arteriyel kan gazı ve solunum fonksiyon testleri sonucunda ciddi obstrüktif akciğer hastalığı saptanmıştı; ancak ölçülmüş olan 50 mmHg'lik pulmoner arter basıncının hastanın kapak hastalığına sekonder olarak ortaya çıktığını düşünüyoruz.
Literatür incelemelerimizde, herhangi bir nedenle açık kalp ameliyatına alınmış MacLeod sendromlu bir hastaya rastlamadık. Bu olguda edindiğimiz izlenime göre MacLeod sendromu tek başına açık kalp ameliyatları için bir kontrendikasyon teşkil etmemektedir. Ancak bu hastaların azalmış inspiratuar kapasiteleri ve bozulmuş akciğer difüzyon ve perfüzyonları nedeniyle postoperatif yoğun bakım periyodunda respiratuar problemlere aday olabileceklerini düşünüyoruz. Bu nedenle özellikle sigara kullanan MacLeod sendromlu hastalarda, iyi bir preoperatif ve postoperatif solunum sistemi değerlendirmesi ve rehabilitasyon öneriyoruz.
1) Moore ADA, Godwin JD, Dietrich PA, Verschekalen
JA, Hendersonn WJ: Swyer-James syndrome. CT findings in eight paticnts. AJR 158:1211-15,1992.
2) Piovan M, Vallis G, Sanson A, Milani LAD: Echocardiographic findings in one case of Swyer-James
syndrome. Cin Cardiol 14(4): 352-4,1991.
3) Snider CL: Chronic bronchitis and emphysema. In
Murray I, Nadcl JA (ods.): Tcxtbook of respiratory
medecine. Philadelphia, WB Saunders Co, p. 1069-
1106,1988.
4) Storn EJ, Samples TL; Dynamic ultrafast high resolution CT findings in a case of Swyer-James syndrome.
Pcdiatr Radiol 22:350-352,1992.
5) Unilateral or lobar emphysema (Swyer-James or
MacLeod Syndrome). In Fraser RG, Pare PJA, Pare
PD, Fraser RS (eds.): Diagnosis of disease of the
chest. Philadelphia, W B Saunders Co, p. 2177-2186,
1990.