Çalışma planı: Eylül 2003 ve Nisan 2004 tarihleri arasında ardışık olarak KABG cerrahisi uygulanan 121 hasta (99 kadın, 22 erkek; ort. yaş 61.2±7.5; dağılım 39-78) çalışmaya alındı. Hastalar, KABG sonrası AF varlığı [grup-AF, n=29] ya da yokluğuna [grup-SR (sinus), n=92] göre iki gruba ayrıldı. Değişkenler, Fischer’s exact test, chi-square ve independent samples t-test ile kıyaslandı. Koroner arter bypass greftleme sonrası AF’nin bağımsız belirleyicilerini saptamak için multivaryans lojistik regresyon analizi yapıldı.
Bulgular: Hastaların %23.9’unda KABG sonrası AF saptandı. Ortalama yaş (66.6±7.2 ve 59.4±7.9, p=0.0001) ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı insidansı (%13.8 ve %2.2, p=0.012) grup-AF’de daha yüksekti. Altmış üç yaşından daha büyük olan hastalarda KABG sonrası AF anlamlı olarak daha yüksek prevalansa sahipti (%41.3 ve %13.3, p=0.0001, ROC eğrisi altında kalan alan = 0.748). β-bloker kullanmayan hastalarda AF sıklığı daha fazlaydı (%40 ve %19.8, p=0.035). Statin alan hastalarda AF, almayan hastalara oranla daha düşük oranlardaydı (%15.9 ve %34.6, p=0.017). β-bloker ve statini birlikte alan hastalarda, bu iki ilacı da almayan hastalara göre AF oldukça düşük oranda saptandı (%13.3 ve %43.8, p=0.015). Statin alan hastalarda, statin almayan hastalara oranla ameliyat sonrası ikinci gündeki lökosit sayısı (10618±3540 ve 13038±5661, p=0.005) daha düşüktü. Mediastinal drenaj (1048.6±776.2 ve 641.5±514.6, p=0.001), ameliyat sonrası ikinci gündeki lökosit sayısı (13210±5550 ve 11160±4320, p=0.041) ve serum BUN (33.8±32.5 ve 21.6±13, p=0.004) değerleri grup-AF’de daha yüksekti. Yoğun bakımda (69.8±47.1 saat ve 53.6±19.2 saat, p=0.008) ve hastanede kalış süresi (LOS >7 gün, %58.6 ve %37, p=0.039) grup-AF’de anlamlı olarak daha yüksek bulundu. İleri yaş (OR=1.099, p=0.018) ve ameliyat sonrası drenaj miktarı (OR=1.001, p=0.045) KABG sonrası AF için bağımsız belirleyiciler olarak saptandı.
Sonuç: Yaş ve ameliyat sonrası drenaj KABG sonrası AF için bağımsız belirleyicilerdir. β-bloker ve statinin birlikte kullanılması AF insidansını azaltan en iyi tedavi seçeneği gibi görünmektedir. Ancak, bu kombinasyon tedavisinin etkinliğini araştıran yeni prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.