Çalışma planı: Otuz iki Wistar albino sıçan (200-250 g ağırlığında) dört eşit gruba randomize edildi. Kontrol (sham) grubunda laparotomi ve oklüzyon olmaksızın infrarenal abdominal aort diseksiyonu uygulandı. Kontrol+ozon grubunda 10 gün 1 mg/kg/gün intraperitoneal ozon uygulandı. Daha sonra, kontrol+ozon grubunda laparotomi ve oklüzyon olmaksızın infrarenal abdominal aort diseksiyonu uygulandı. Aortik iskemi reperfüzyon ve aortik iskemi reperfüzyon+ozon gruplarında infrarenal abdominal aort diseksiyonu uygulandı, takiben infrarenal abdominal aorta 60 dakika krosklemp konularak ve 60 dakika kros-klemp kaldırılarak sırasıyla iskemi ve reperfüzyon gerçekleştirildi. Miyokardiyal örneklerde dokulardaki malondialdehit düzeyleri ve süperoksit dismutaz, katalaz ve myeloperoksidaz aktivite düzeyleri ölçüldü. Plazma tümör nekroz faktörü, interlökin-6 ve troponin-I düzeyleri ölçüldü. Miyokardiyal örneklerin histopatolojik incelemesi yapıldı.
Bulgular: Biyokimyasal analiz; ozonun doku süperoksit dismutaz ve katalaz düzeylerini ve plazma troponin-I düzeyini anlamlı olarak azaltırken (aortik iskemi reperfüzyona karşı p<0.05) aortik iskemi reperfüzyonun anlamlı olarak artırdığını gösterdi (kontrole karşı p<0.05). Histopatolojik olarak aortik iskemi reperfüzyon grubundaki myokardiyal doku örneklerinde myokardiyal disorganizasyon, myofibriler şişme ve myofibriler eozinofili kontrol grubuna kıyasla anlamlı olarak arttı (kontrole karşı p<0.05). Bununla birlikte, aortik İR+ozon grubunda histopatolojik değişiklikler aortik iskemi reperfüzyon grubuna göre azaldı.
Sonuç: Bu deneysel çalışmanın sonuçları ozonun infrarenal aortik iskemi reperfüzyon sonrası oluşan miyokardiyal hasarı ve oksidatif stresi üç temel belirteçle azaltabileceğini gösterdi: (i) azalmış doku süperoksit dismutaz ve katalaz düzeyleri, (ii) azalmış plazma troponin-I düzeyleri ve (iii) istatistiksel olarak anlamlı olmamakla beraber azalmış histopatolojik değişiklikler.