Çalışma planı: Bu prospektif çalışmaya Ocak 2013 ve Mart 2019 tarihleri arasında üçüncü basamak hastanede aortoiliyak TASC II tip D lezyonları nedeni ile elektif revaskülarizasyon yapılan toplam 66 ardışık hasta (62 erkek, 4 kadın; ort. yaş 62.5±8.2 yıl) alındı. Hastalarda açık cerrahi veya endovasküler yaklaşım ile revaskülarizasyon planlandı. Ameliyat sonrası dönemde kardiyak troponinler rutin olarak çalışıldı. Non-kardiyak cerrahi sonrası miyokard hasarı, üst referans sınırın 99. yüzdeliğinin üzerinde en az bir değerde kardiyak troponin artışı olarak tanımlandı. Ameliyat sonrasında ve takip sırasında miyokard hasarı, akut kalp yetmezliği, inme, majör advers kardiyovasküler olaylar, majör advers ekstremite olayları ve tüm nedenlere bağlı mortalite değerlendirildi.
Bulgular: Non-kardiyak cerrahi sonrası miyokard hasarı insidansı %25.8 idi. Çok değişkenli analizde, kronik kalp yetmezliği, non-kardiyak cerrahi sonrası miyokard hasarında anlamlı bir risk faktörü olarak bulundu (olasılık oranı: 10.3; %95 güven aralığı 1.00-106.8, p=0.018). Revaskülarizasyondan 12 ay sonra, non-kardiyak cerrahi sonrası miyokard hasarı tanısı, miyokard enfarktüsü, inme, majör advers kardiyovasküler olaylar, majör advers ekstremite olayları ve tüm nedenlere bağlı mortalite ile anlamlı düzeyde ilişkili bulundu. Revaskülarizasyondan 12 ay sonra, non-kardiyak cerrahi sonrası miyokard hasarı tanısı, miyokard infarktüsü (log-rank p=0.002), inme (log-rank p=0.007), majör advers kardiyovasküler olaylar (log-rank p=0.000), majör advers ekstremite olayları (log-rank p=0.007) ve tüm nedenlere bağlı mortalite (log-rank p=0.000) ile anlamlı düzeyde ilişkili bulundu.
Sonuç: Çalışma sonuçlarımız, non-kardiyak cerrahi sonrası miyokard hasarının, kompleks aortoiliyak revaskülarizasyonu takiben kardiyovasküler komorbiditeler ve mortalitenin anlamlı bir öngördürücüsü olarak bir rol oynadığını göstermektedir. Kronik kalp yetmezliği varlığı da, aortoiliyak TASC II tip D lezyonların revaskülarizasyonu sonrasında yüksek miyokard hasarı ile ilişkilidir. Bu nedenle, bu hastaları tespit ve tedavi etmek üzere öncelikli stratejiler belirlenmelidir.