Materyal ve Metod: Eylül 1995 Mayıs 2002 tarihleri arasında 25 hastaya David tekniği (Grup A) ve 24 hastaya modifiye neosinüs tekniği (Grup B) ile aort kök rekonstrüksiyonu uygulandı. Her iki grupta aort kapak muhafaza edilerek aort kökünün sentetik greft ile replasmanı sonrası suspense edildi ve koroner ostiumlar reimplante edildi. Transtorasik ve transözefageal çalışmalar intraoperatif, taburcu edilmeden önce ve 1 yıl sonra yapılarak üç grup karşılaştırıldı. Üçüncü bir grup kontrol grubu olarak (Grup C) ele alındı ve aort girişimi yapılmayan 25 hasta bu gruba dahil edildi.
Bulgular: Peroperatif mortalite 2 hastada (miyokard enfarktüsü ve mezentur embolisi) görüldü. İki hastada strok gelişti. Yirmialtı hasta 12 ay takip edildi ve bunların 22 tanesi fonksiyonel kapasite I, iki tanesi II ve iki tanesi III. sınıfta idi. Üç hasta postoperatif dönemde kaybedildi. Altı hastada minimal, 4 hastada hafif ve bir hastada orta derecede aort yetmezliği saptandı. Tromboembolik olay görülmedi. Ortalama transvalvuler gradiyent 3.5 ± 2.2 mmHg idi. Kapak açılım velositesi Grup Ada 61.3 ± 20.1 cm/sn, Grup Bde 46.3 ± 8 cm/sn ve Grup Cde 29.2 ± 9.8 cm/sn idi (Grup A ile B arasındaki p = 0.003, Grup A ile C arasındaki p < 0.001, Grup B ile C arasındaki p < 0.001). Kapanma velositesi Grup Ada 57.5 ± 23 cm/sn, Grup Bde 43.8 ± 7 cm/sn ve Grup Cde 23.6 ± 7 cm/sn idi (Grup A ile B arasında p = 0.012, Grup A ile C arasındaki p < 0.001, Grup B ile C arasındaki p < 0.001). Grup Adaki 7 hastada nativ aort yaprakçıkları sistolde prostetik aort duvarına çarpıyordu. Sonuç: Nativ aort kapağının prostetik greft içerisine reimplantasyonu, anormal açılım ve kapanma hızlarına neden olur. Konvansiyonel tekniğine nazaran sinus bombesi yaratılması daha fizyolojik kapak dinamiklerine neden olur. Orta dönem klinik gözlemler her iki tip yöntemde olumlu sonuçlar verse de, kapak durabilitesini devam ettirecek daha fizyolojik yaprakçık dinamiklerinin hangi teknikte olacağı konusunda uzun dönem takip sonuçlarına ihtiyaç vardır.