Tartışma
Periferik damarların ateşli silahla yaralanmalarında en büyük tecrübeler savaşlar sırasında elde edilmiştir. İlk başlarda
ligasyonun tek tedavi şekli olduğu damar yaralanmalarında rekonstrüktif girişimler 20. yüzyılın ilk yarısında tek tük
uygulanmışsa da, yara infeksiyonları başarıyı büyük ölçüde engellemiştir. Ancak, Balkan ve 1. Dünya savaşlarında
amputasyon oranı %51 iken, 2. Dünya savaşında %36, Kore savaşında %13 ve nihayet Vietnamda %3.8e kadar düşmüştür [
7]. Klinik istatistiklere göre barışta ve savaştaki damar
yaralanmaları bütün yaralanmaların %1-4ünü oluşturmaktadır [
8].
Anatomik lokalizasyonuna ve travmanın izlediği yola göre, arter yaralanmalarının %50-60ı komşu ven, %20-30u sinir, %30-40ı tendon ile kas ve %10-20si kemikte tahribat ile
birliktedir. Bizim sunduğumuz vakada kurşun, ilginç bir tesadüf olarak, femoral arterin tam ortasından geçmiş ve çevredeki diğer önemli yapılara bir zarar vermemişti.
Künt travmaların aksine delici travmalarda arteriyel lezyon adventisiadan intimaya, yani dıştan içe doğru meydana gelir. Etkenin şiddetine göre lezyon üç derecede sınıflandırılabilir [
9]:
1. derece: Ya yalnız adventisia, ya da adventisia ile birlikte media tabakası da zedelenmiştir. Damar lümeni açılmamıştır. Kanama ve periferik iskemi yoktur. Ancak damarın sekonder rüptürü sonucu kanama ve psödoanevrizma oluşma tehlikesi vardır. Klinikte yaralının başka bir sebepten ameliyat edilmesi sırasında tesadüfen farkedilir. Geç dönemde ise kanama veya yalancı anevrizmanın kendisini göstermesi ile tanınır.
2. derece: Damarın bütün tabakaları kesilmiş veya duvarda bir delik meydana gelmiştir, ancak devamlılığı bozulmamıştır. Klinik olarak kanama ile kendisini gösterir. Damar duvarının elastik tabakasının içeri doğru kıvrılıp lümeni tıkaması sonucu periferik iskemi belirtileri görülebilir.
3. derece: Arter tamamen kesilmiş veya kopmuştur. Orta çaplı ve musküler arterlerde kopma bölgesinde vazokonstruksiyon olur. Böylece kanama kısa sürede azalıp tamamen durabilir. Ancak vakaların hepsinde periferik iskemi vardır.
Sunduğumuz vakadaki yaralanma 2. ile 3. derece arasındaki bir yere uymaktadır. Çünkü arterin ön ve arka duvarı hemen tümüyle yok olduğu halde psödoanevrizma kapsülünün her iki taraftan yalancı bir lümenin sınırlarını oluşturması nedeniyle kan akımının devamlılığında ciddi bir kesinti olmamıştır.
Bir merminin giriş deliğinin büyüklüğü o merminin hızı, kitlesi, çapı ve hedefin kendisine göstereceği dirençle ters orantı
gösterir [
7]. İnsan vücut dokularının mermilerin etkisine göstereceği direnç ve reaksiyon, çeşitli vücut dokularının
birbirinden ayrı karakter taşıması nedeniyle çok değişiktir. Bunda özellikle elastik ve elastik olmayan dokuların oranı önem taşır. Örneğin deriyi deler, fasya ve eklem kapsülü gibi fibröz örgüleri yırtar, adaleleri patlatır ve parçalar.
Damarlar elastik dokulardan yapılmışlardır. Kendi çaplarından küçük mermilerle yaralandıkları taktirde çeşitli, yıldız şeklinde mermi delikleri meydana gelir [
7]. Mermi çapından daha dar olan arterlerde düğme iliği şeklinde delikler çok özel bir istisna arz etmektedir. Bu hal, merminin delip geçişi sırasında damarın yeteri kadar esneyip genişlemesiyle izah edilebildiği gibi, damarın mermi önünden sıyrılıp kurtulduğu ve bunun
merminin yan çarpma tesiri ile, oluştuğu yani damarın tam olarak mermi yolu önünde bulunmadığı şeklinde de basit olarak izah edilebilir. Buna benzer yaralanmalar sinirlerde de görülebilir. Diğer taraftan damar yakınına olan
isabetlerde merminin yan çarpma etkisiyle çoklukla intima harabiyeti meydana getirdiği ve bunun da dissekan
anevrizma tehlikesi yarattığı görülmektedir. Bununla birlikte, komşu damarları birlikte harabiyete uğratan mermi
yaralanmalarında da anevrizmalar sık olarak meydana gelebilir.
Genellikle vasküler yaralanmaya muskuloskeletal yaralanma da eşlik edebilir. Özellikle yüksek hızlı (velositeli) mermilerde, kemik yapılarının fragmantasyonuna, patlama etkisine veya çevre dokular tarafından absorbe edilen enerjiye bağlı olarak vasküler yapılar hasar görür [
10].
Minimal, tıkayıcı olmayan ve asemptomatik seyreden
arteriyografi ile teşhis edilmiş arteriyel yaralanmalarda
genellikle iki yaklaşımdan biri tercih edilir: 1- cerrahi tedavi [
11,
12], ya da koil veya balonla transkateter embolizasyon [
13]; 2- medikal takip [
14-
16]. Düşük hızlı mermilerle meydana gelen yaralanma, minimal arteriyel duvar bozukluğu (intimal defekt) (5 mmden kısa), intakt distal sirkulasyon ve aktif hemorajinin olmaması medikal tedavi endikasyonlarıdır.
Cerrahi teknik olarak bir özellik arz etmese de, periferik damar yaralanmalarında ilk anda yapılan muayene yanıltıcı
olabilir. Bu tür vakaların genellikle adli özellik de taşımasından dolayı, vasküler patolojiyi tamamen elimine etmek için sadece fizik muayene değil, olası komplikasyonları düşünerek
noninvaziv ve gerekirse de invaziv tekniklere başvurmaktan çekinmemek gereklidir.