Methods: Forty-five children (30 girls, 15 boys; mean age 9.4±5.0 months) with common atrioventricular defect were randomized for total correction by two separate teams. Group I (31 children) was assigned to traditional double patch repair and group II (14 children) was assigned to the modified single patch technique called the Australian repair. The two groups were compared with regard to perioperative variables and postoperative echocardiographic findings on ventricular function, atrioventricular valve function, and left ventricular outflow tract obstruction.
Results: The mean body weight was 6.8±1.7 kg. There were significant differences between the two groups with regard to operative variables. The mean cross-clamp time was 104.4±4.19 min in group I, and 78.6±6.1 min in group II (p<0.001). The mean cardiopulmonary bypass time was 123.9±5.2 min in group I, and 95.5±3.59 min in group II (p<0.001). Early mortality was seen in eight patients (18%), with no significant difference between the two groups. Within a mean of 21-month follow-up period, three patients died in group I, and one patient died in group II. There were no significant differences in late echocardiographic mitral and tricuspid valve functions between the two groups.
Conclusion: The modified single patch technique facilitates repair considerably and reduces cross-clamp and cardiopulmonary bypass times significantly without giving rise to left ventricular outflow tract obstruction and valve incompetence.
Çift yama tekniği ilk olarak Trustler tarafından tanımlanmış ve onu takip eden dönemde pek çok cerrah bu yöntemle AV kapağın daha iyi korunduğuna inanmıştır.[8,9] Wilcox ve ark.[10] ise, ventriküler septum kraniyal ucunun tek tek plejitli sütürler kullanılarak AV kapak ile birleştirilmesiyle ventriküler septal defektin (VSD) kapatıldığı ve perikard yama kullanılarak da atriyal septal defektin (ASD) onarıldığı tek yama-Avustralya yöntemi adı verilen basitleştirilmiş bir tek yama tekniği tanımlamışlardır. Ancak geniş VSDsi olan hastaları bu çalışmanın dışında tutmuşlardır. Daha sonraki yıllarda, Nicholson ve ark,[11] bu basitleştirilmiş tek yama tekniğini VSD büyüklüğüne bakmaksızın tüm olgulara başarı ile uygulamışlardır.
Bu çalışmada, iki ayrı ekip tarafından randomize olarak Avustralya yöntemi veya klasik çift yama yöntemi uygulanarak tam cerrahi düzeltme uygulanan 45 olgunun ameliyat ve ameliyat sonrası erken dönem sonuçları literatür eşliğinde incelendi.
Ameliyat tekniği. Tüm hastalar, mediyan sternotomi ile bikaval kanülasyon ve orta derece hipotermi (26- 28 ºC) kullanılarak, kardiyopulmoner bypass (KPB) altında ameliyat edildi. Eğer patent duktus arteriozus varsa KPB başladıktan hemen sonra bağlandı. Antegrad soğuk kan kardiyoplejisi 20 dklık aralıklarla verildi. Ekspojür, uygun askı dikişleri kullanılarak sağ atriyotomiden sağlandı. Kapak morfolojisi dikkatli bir şekilde belirlendi. Kapak fonksiyonları ameliyat sırasında, ventrikül içine yavaş soğuk salin enjeksiyonu verilerek değerlendirildi.
Çift yama (grup I). Çift yama kullanılan 35 hastada VSD, sağ atriyotomiyi takiben; Dakron yama kullanılarak, tek tek geçilen plejitli 5/0 prolen dikişlerle, inferior sınırdan başlayarak kapatıldı. Daha sonra da mitral kapaktaki kleft 7/0 prolen ile tek tek onarıldı. Dakron yamanın üst ucu 5/0 plejitli dikişle kapağa tespit edildi. Daha sonra hazırlanan perikard yama ile, mitral ve triküspit kapağın birleşme yerinden başlanarak devamlı olarak sütüre edildi.
Tek yama (grup II). İlk olarak, neo-mitral kapak anterior yaprağındaki kleft tek tek 7/0 prolen sütür ile onarıldı. Bu noktada mitral açıklığın yeterli olup olmadığı ve kapağın durumu salin enjeksiyonları ile değerlendirildi. Ventriküler septumdaki defekt ise, interventriküler septumdaki krestin sağ tarafından geçilen tek tek plejitli sütürlerin, common AV kapaktan kaudokraniyal olarak geçirilmesi ve septumun kraniyal yöne çekilmesiyle kapatıldı. Bu işlem, 5/0 prolen dikişlerle, plejitler ileti dokusunun yerleştiği kesimin sağına gelecek şekilde VSDnin büyüklüğüne bakılmaksızın 14 hastada uygulandı. Bu dikişler, mitral ve triküspit kapak arasındaki sınırı oluşturan, süperior ve inferior köprü yaprakçıklardan geçildi. Dikişler daha geniş bir mitral kapak oluşturmak amacıyla kapağın sağ tarafına daha yakın olarak yerleştirildi. Bu dikişler daha sonra ASDyi kapatmak için kullanılacak olan perikardiyal yamanın kenarından geçildi. Dikişler perikard yamanın sağ atriyal yüzünde bağlandı. Daha sonraki safhada perikard yama, koroner sinüs sağ atriyumda kalacak şekilde 5/0 prolen dikişle kapatılarak atriyal septumdaki defekt de onarıldı.
Tüm olgularda KPB sırasında konvansiyonel ultrafiltrasyon (UF) uygulandı. Gerekli olduğunda, Tenckoff periton diyaliz kateteri yerleştirildi.
Olguların ameliyat sırasındaki özellikleri Tablo 1de özetlenmiştir. Tüm olgular dikkate alındığında ortalama ağırlık 6.8±1.7 kg olarak bulundu. Hastaların kliniğimize başvuru nedenleri tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonları, KKY ve gelişme geriliğiydi. Kırk beş olgunun 20sinde (%44) Down Sendromu vardı.
Tablo 1: Hastaların ameliyat öncesi özellikleri
Ortalama kros klemp süreleri (KKS) grup Ide 104.4±4.2, grup IIde 78.6±6.1 dakikaydı (p<0.001). Ortalama kardiyopulmoner bypass süreleri ise grup I için 123.9±5.2, grup II için 95.5±3.6 dakika olarak gerçekleşti (p<0.001). Tüm olgularda, kardiyak fonksiyonlar inotropik (dopamin+dobutamin) ve vazodilatatör (nitrogliserin, ilomedin) ajanlar ile optimize edildi.
Ameliyat sonrası erken dönem değerlendirme ve sonuçları. Tüm olgular yeterli sedasyon altında ventile edildi. Pulmoner hipertansiyondan korumak amaçlı tüm hastalara ameliyat sonrası dönemde 0.5 µgr/kg/dk dozunda nitrogliserin ve/veya 0.5-1 µgr/kg/dk iloprost infüzyonu verildi. Hiçbir hastada pulmoner hipertansif kriz gözlenmedi. Sekiz olguda (%17) periton diyalizine ihtiyaç oldu. Periton diyaliz kateterlerinin üçü ameliyat sırasında, beşi ise ameliyat sonrası dönemde yerleştirildi ve ortalama 2.1 gün süresince periton diyalizi yapıldı. Tüm periton diyaliz kateterleri ekstübasyon öncesi alındı. Hastalara yoğun bakımda kaldığı sürece her gün ve çıkış günü 2D ekokardiyografi yapılarak sol ventrikül (LV) fonksiyonu, rezidü VSD, AV kapak yetmezliği araştırıldı. İnotropik destekler, ekokardiyografik ve klinik durum ile LV fonksiyonları değerlendirilerek kesildi. Tüm olgularda ekstübasyon sonrası, İV nitrogliserin infüzyonu yerine 1 mg/kg dozunda oral kaptopril başlandı.
Mortaliteler dahil olacak şekilde gruplar ayrı ayrı incelendiğinde; grup I için ortalama entübasyon süresi 5.5±6.7 gün iken, grup IIde 4.8±5.6 gün olarak gerçekleşti. Ortalama yoğun bakım kalış süreleri ise sırasıyla 7.4±2.7 ve 6.4±5.3 gündü.
Ameliyat sonrası erken dönemde tüm olgular için mortalite %18 (n=8) olarak gerçekleşti. Klasik çift yama tekniği kullanılan (grup I) olgulardan altısı kaybedildi. Biri 18. gün, diğeri 16. gün olmak üzere iki olgu sepsisten; diğer dört olgu ise düşük kardiyak debi sonrası kaybedildi. Basitleştirilmiş tek yama tekniği kullanılan (grup II) olgulardan ise ikisi erken dönemde kaybedildi. Bir olgu uzun dönem entübasyon sonrası 24. gün sepsis ve diğer olgu 10. saatte gelişen dirençli fibrilasyon nedeniyle kaybedildi.
Grup Ide iki olguda ve grup IIde bir olguda erken dönemde mitral kapağa yönelik tekrar ameliyat gerekti. Ameliyat sonrası dönemde yedi olguda 2º AV blok gelişti. Her iki grupta da birer olguda kalıcı pace maker gerekli oldu. Her iki grupta birer olguda frenik sinir hasarına bağlı diyafram paralizisi oluştu ancak plikasyon gerekmedi.
Yoğun bakım çıkış ekokardiyografik verileri dikkate alındığında, grup Ide yoğun bakımdan çıkan 25 olgunun %36sında eser, %40ında hafif, %24ünde orta derece mitral kaçak vardı (Tablo 2). Grup IIde ise yoğun bakımdan çıkan 12 olgunun %58inde eser, %25inde hafif ve %17sinde orta derece mitral kaçak varlığı saptandı. Triküspit kapak dikkate alındığında: Grup Ideki olguların %36sında eser, %40ında hafif ve %24ünde orta derece kaçak varken, grup IIdeki olguların %58inde eser, %25inde hafif ve %17sinde orta derece triküspit kaçak tespit edildi. İki grup arasında mitral ve triküspit kapak yetmezliği açısından anlamlı fark bulunamadı. Hiç bir olguda LVOT darlığına rastlanmadı. Hastane çıkış ekokardiyografik verileri de hem mitral hem de triküspit kapak açısından benzer sonuçlar verdi.
Tablo 2: Ameliyat öncesi ve sonrası ekokardiyografik veriler
Takip. Hastaların ortalama takip süreleri 21.2±6.1 ay olarak gerçekleşti. Olgular, taburcu edildikten sonra, ilk bir hafta sonu ve daha sonra altı ay aralıklı olarak 2D ekokardiyografiyle izlendi. Ekokardiyografide ventrikül fonksiyonları, yeterli LVOT açıklığı, AV kapak yetmezliği veya darlığı, rezidü VSD olup olmadığı gözlendi. Bu çalışma için en son kontrol verileri esas alındı. Grup Ide üç ve grup IIde bir olmak üzere toplam dört olgu ameliyat sonrası geç dönemde kaybedildi. Sonuçlar incelendiğinde yaşayan olguların hiçbirinde AV kapaklarda darlık, LV disfonksiyonu veya rezidü VSD gözlenmedi. Grup Ide olguların %82sinde eser veya hafif mitral kaçak tespit edildi, %18inde ise orta derece kaçak vardı, hiçbir olguda ciddi mitral kaçak tespit edilmedi. Grup IIde ise olguların %63ünde hafif ve %27sinde eser mitral kaçak saptandı, hiçbir olguda ciddi mitral kaçak yoktu. Triküspit kapak fonksiyonları ele alındığında ise, her iki grupta da olguların %88inde eser veya hafif triküspit kaçak tespit edildi. Hiçbir olguda infektif endokardit görülmedi.
Geçmişte, KAVSD cerrahisinde tek ve çift yama teknikleri başarıyla uygulanmıştır. Hangi yöntemin tercih edilmesi gerektiğine dair halen bir görüş birliği yoktur. Önceki yıllarda çift yama ile yapılan total tamirlerin AV kapağı daha iyi koruduğuna inanılırdı.[8,9] Ancak günümüze kadar yapılan çalışmalarda tek ve çift yama arasında kesin bir üstünlük tanımlanmamıştır.[12] En iyi tekniğin cerrahın deneyimli olduğu teknik olduğu kabul edilmiş ve deneyimin anatomiye ve farklılıklara hakimiyet ve adaptasyonu artıran en önemi faktör olduğu vurgulanmıştır.[3] Cerrahi tekniğin basitleştirilmesi ve her olguda, her morfolojik ve anatomik varyasyonda kolaylıkla uygulanabilir olması bu noktada önem kazanmaktadır. Günümüzde KAVSDnin olumsuz sonuçlarından kaçınmak için, ameliyat yaşının gittikçe düşürülmesi ve çok daha hassas kapak dokusunda cerrahi tamir uygulanmaya başlanmış olması da cerrahi tekniğin basitleştirilmesini önemli kılmaktadır. Ayrıca uygulanan işlemin zaman olarak kısalması, özellikle kilo ve yaş olarak daha küçük bebeklerde, KPB zamanını kısaltmakta ve KPBye bağlı istenmeyen etkiler minimalize edilerek ameliyat sonrası yoğun bakım seyri iyileştirilebilmektedir.[10]
Komplet atriyoventriküler septal defekt tamir tekniklerinin çoğunda VSD komponentinin kapatılmasında yama kullanılmaktadır. Bundaki amaç, kapak dokusunda gerilimi mümkün olduğu kadar azaltmak ve dolayısıyla kapaklarda oluşabilecek yetmezliği minimalize etmektir. Çünkü KAVSD onarımları sonrası, özellikle mitral kapak olmak üzere kapaklarda oluşacak yetmezlik morbidite (tekrar ameliyat) ve mortalite açısından en önemli risk faktörüdür. Tek yama ve çift yama kullanılan iki teknik de iyi tanımlanmıştır. Geleneksel Rastelli tipi tek yama onarımlarında, özellikle kapak dikiş hattında gerilime bağlı oluşan ayrılma sonucu kapak yetmezliklerinin oluşma riskinin daha yüksek olduğu bildirilmiştir.[9,10] Bu nedenlerle çift yama tekniği bir çok merkezde standart yaklaşım olarak tercih edilmektedir.
Çift yama tekniğinde, neomitral kapağın vetriküler septal krestten ne kadar yüksekte olduğunu doğru değerlendirmek, sol ventrikül çıkım yolunda olası obstrüksiyondan kaçınmak için gereklidir.[13,14] Sol ventrikül çıkım yolu obstrüksiyonundan kaçınmak için VSDnin zaman içerisinde daha küçük yamalarla kaptılmaya başlanması ve daha küçük yaşlarda yapılan onarımlarda defektin göreceli küçülmesi; VSDnin hiç yama kullanılmadan direkt dikişlerle kapatılması yoluyla sentetik yama kullanımından da kaçınılabilineceği fikrinin doğmasına neden olmuştur ve Wilcox tarafından ilk kez 1997de KAVSDnin yapay yama kullanılmadan kapatıldığı bir cerrahi tekniğin sonuçları yayınlanmıştır. Ancak Wilcox seçici davranmış ve büyük VSDsi olan olguları çalışmaya almamıştır.[10] Nicholson ve Nunn[11] ise aynı tekniği, daha büyük VSDleri de içeren bir gruba nonselektif olarak uygulamış ve sonuçlarını 1999 yılında yayınlamışlardır. Avustralya tekniği olarak tanımlanan bu teknikte ventriküler krestin kraniyal ucu, tek tek plejitli sütürlerle kommon AV kapağa doğru çekilmekte ve kommon AV kapaktan kaudokraniyal geçilen bu dikişler daha sonra ASDnin kaptılması için kullanılacak olan perikardın kaudal köşesinden geçilerek kommon AV kapağın üstünde felt görevi görecek ve destek doku sağlayacak şekilde bağlanmaktadır. Böylece sadece otolog yama kullanılarak total tamir yapılabilmiştir. Nonselektif olması nedeniyle Nicholson ve ark.nın[11] sonuçları daha önem kazanmaktadır. Ortalama yaşın 5.6 ay olduğu 47 olguluk bu çalışmada, %4 mortalite ile ortalama 1.8 yıllık takip sonrası, olguların %94ünde hiç veya hafif, %6sında orta derecede mitral yetmezlik olduğu bildirilmiştir.[11] Bu çalışmada ayrıca hiçbir olguda ciddi triküspit kapak yetmezliği de saptanmamıştır.
Bu çalışmaya alınan ve randomize olarak Avustralya yöntemi veya klasik çift yama tekniği kullanılan 45 olgunun ortalama 20 aylık takip sonrası elde edilen ekokardiyografik verileri incelendiğinde; her iki yöntemle de olguların %90ında hem mitral hem de triküspit kapakta eser veya hafif rezidü kaçak ile total tamir sağlanabildiği görülmektedir. Olgu sayımızın azlığından dolayı iki tekniğin ameliyat sonrası erken dönem parametreler üzerindeki etkilerini tam olarak değerlendirmek mümkün olmamakla beraber KKS ve total pompa süresinin modifiye tek yama tekniğinde ileri derecede anlamlı şekilde kısalmış olması, bu tekniğin kullanılması ile özellikle erken dönemde tamir yapılacak olgularda ameliyat sonrası değişkenlerde oluşabilecek pompaya bağlı olumsuz etkileri minimalize etmek mümkün olabilecektir. Kapak ve ventrikül fonksiyonları açısından herhangi bir fark oluşmaması, bu yöntemin ileride daha çok tercih edilip, kullanılacağına işaret etmektedir.
1) Kirklin JW, Barratt-Boyes BG. Cardiac surgery. 2nd ed. New York: Churchill Livingstone; 1993.
2) Lillehei CW, Cohen M, Warden HE, Varco RL. The directvision intracardiac correction of congenital anomalies by controlled cross circulation; results in thirty-two patients with ventricular septal defects, tetralogy of Fallot, and atrioventricularis communis defects. Surgery 1955;38:11-29.
3) Crawford FA Jr, Stroud MR. Surgical repair of complete atrioventricular septal defect. Ann Thorac Surg 2001;72:1621-8.
4) Tweddell JS, Litwin SB, Berger S, Friedberg DZ, Thomas JP, Frommelt PC, et al. Twenty-year experience with repair of complete atrioventricular septal defects. Ann Thorac Surg 1996;62:419-24.
5) Mavroudis C, Backer CL. The two-patch technique for complete atrioventricular canal. Semin Thorac Cardiovasc Surg 1997;9:35-43.
6) Gunther T, Mazzitelli D, Haehnel CJ, Holper K, Sebening F, Meisner H. Long-term results after repair of complete atrioventricular septal defects: analysis of risk factors. Ann Thorac Surg 1998;65:754-9.
7) Reddy VM, McElhinney DB, Brook MM, Parry AJ, Hanley FL. Atrioventricular valve function after single patch repair of complete atrioventricular septal defect in infancy: how early should repair be attempted? J Thorac Cardiovasc Surg 1998;115:1032-40.
8) Backer CL, Mavroudis C, Alboliras ET, Zales VR. Repair of complete atrioventricular canal defects: results with the twopatch technique. Ann Thorac Surg 1995;60:530-7.
9) Alexi-Meskishvili V, Ishino K, Dahnert I, Uhlemann F, Weng Y, Lange PE, et al. Correction of complete atrioventricular septal defects with the double-patch technique and cleft closure. Ann Thorac Surg 1996;62:519-24.
10) Wilcox BR, Jones DR, Frantz EG, Brink LW, Henry GW, Mill MR, et al. Anatomically sound, simplified approach to repair of complete atrioventricular septal defect. Ann Thorac Surg 1997;64:487-93.
11) Nicholson IA, Nunn GR, Sholler GF, Hawker RE, Cooper SG, Lau KC, et al. Simplified single patch technique for the repair of atrioventricular septal defect. J Thorac Cardiovasc Surg 1999;118:642-6.
12) Kumar DA, Kumar RN, Rao PN, Chandran S, Pilial VR, Venkatachalam CG, et al. Complete atrioventricular septal defect repair: simplified single patch technique. IJTCVS 2003;19:102-7.