Tartışma
Radial arterin koroner bypass cerrahisinde greft olarak
kullanımında, kötü cerrahi teknik, spazm, metal dilatatörlerle travmatik mekanik dilatasyon ve yüksek basınçla uygulanılmış olan hidrostatik dilatasyon gibi nedenlere bağlı olarak önceleri olumsuz sonuçlar bildirilmiş olsa bile, günümüzde artan bir oranda radial arter kullanımı gerçekleşmektedir [
1]. Radial arterin pediküllü yapısı nedeniyle rotasyon yapma riski
her zaman mevcuttur. Özellikle sirkumfleks ve sağ koroner arterin posterior desendan dallarına yapılan anastomozlarda bu risk daha fazladır. Brown [
3], farklı uzunluktaki internal torasik arterlerdeki değişik rotasyon derecelerinin kan akımı üzerine etkisini araştırdığı in vitro bir çalışmada 180º ye kadar olan rotasyonun kan akımında herhangi bir değişikliğe yol açmadığını saptarken, 360º veya üzerindeki rotasyonun oniki santimetreden daha kısa greftlerde kan akımınde anlamlı olarak bir azalmaya yol açtığını göstermiştir. Bu çalışma; deneysel olarak normotermik koşullarda kan vizkozitesi ile aynı olan bir solüsyonda ve internal torasik arter üzerinde yapılmış olsa da her iki arterin pediküllü olması ve de literatürde radial arter ile ilgili böyle bir çalışma olmaması nedeniyle bizim çalışmamızla karşılaştırma olanağı bulduk. İnternal torasik arterde 360º ve üzerindeki kan akımında bir azalma meydana gelirken, radial arterde 720º ki kan akımında azalma olmasının radial arterin müsküler yapısına bağlı olduğu kanaatindeyiz.
Sonuç olarak; radial arterin, pediküllü bir greft olması ve kalın müsküler yapısı nedeniyle cerrahi olarak oluşabilecek bir hata sonucu meydana gelebilecek olan rotasyonun onbeş santimetre uzunlukta 360º kadar akım miktarında azalma olmadan tolere edilebileceği kanaatine varılmıştır.