Methods: We operated on six patients (1 female, 5 males; mean age 54.2±14.4 years; range 36 to 72 years) of Stanford type-A aortic dissection between August 2007 and November 2008. Right femoral, aortic or axillary artery canulation and isothermic blood cardioplegia were used. Distal anastomoses were completed by cross-clamp or open technique using reinforcement with teflon felt. In case of an insufficiency in the aortic valve, the aortic root was repaired by applying biological tissue glue and commissural suture resuspension.
Results: In five cases, we used both echocardiography and contrast enhanced thoracic computed tomography for diagnosis. In one case, only contrast enhanced thoracic computed tomography was preferred. While in five cases, interposition of tubular graft was used to repair the ascending aorta, in one case, the ascending aorta and hemiarch replacement was performed. In five cases, resuspension sutures were placed due to aortic insufficiency. The mortality rate was 33.3% (n=2).
Conclusion: We consider that early diagnosis, the anastomosis reinforced with teflon felt, aortic remodeling together with resuspension suture and axillary artery cannulation are safe applications in the management of acute proximal aortic pathologies.
Aort disseksiyonlarında en sık kullanılan sınıflandırma DeBakey ve Stanford sınıflandırmalarıdır. DeBakey sınıflandırması anatomik bir sınıflandırma olmasına karşın Stanford sınıflandırması daha çok fonksiyonel bir sınıflandırmadır. Buna göre; aort disseksiyonları iki tipe ayrılır. Primer yırtığın nerede olduğu göz önünde bulundurulmaksızın, çıkan aortanın tutulduğu tüm disseksiyonlar tip A, sol subklaviyan arterin distalindeki tutulumlar ise tip B olarak adlandırılır.[2]
Anestezide; olgulara beş kanallı elektrokardiyografi (EKG), SpO2, ETCO2, izlemi yapıldı. Ameliyat öncesi hipertansiyon ve taşikardinin kontrolüne yardım edecek aort duvarındaki gerilimi en aza indirmek amacıyla 0.05 -0.1 mg/kg intravenöz (i.v) midazolam uygulandı. İndüksiyonda, 3-10 mg/kg fentanil, 0.2-0.3 mg/kg etomidat ve rocuronium 0.6 mg/kg ile yeterli kas gevşemesi sağlandıktan sonra olgulara endotrakeal entübasyon yapıldı. Anestezi idamesi fentanil, rocuronium ek dozları ve sevoflurane %1-2, %40 oksijen, %60 hava ile sağlandı.
Sağ aksiller arter veya sağ femoral arter kanülasyonu tercih edilen olgularda işlemler sternotomiden önce tamamlandı. Olgular ACT (activated clotting time) 480 sn. üzerinde olacak şekilde heparinize edildi. Tüm olgularda iki kademeli (two-stage) venöz kanülasyon kullanıldı. Sirkülatuvar arrest uygulanmayan olgularda 28 derece sistemik hipotermi tercih edildi. Miyokard koruması, 20 dakika aralıklı antegrad izotermik 17 mq/lt potasyum ve magnezyumlu kan kardiyoplejisiyle sağlandı. Distal anastomozlar kros-klemp veya açık teknikle teflon şerit destekli olarak yapıldı. Aort kapakta yetmezlik saptanan olgularda aort kökü doku yapıştırıcısı ve resüspansiyon dikişleri ile desteklenerek tamir edildi. Proksimal anastomozlarda da teflon şerit ile destek sağlandı.
Bir olguda serebral korumada derin hipotermi, total sirkulatuvar arrest ile birlikte antegrad serebral perfüzyon tercih edildi. pH kontrolünde alfa-stat metodu kullanıldı. Olguların rektal ve özofajiyal ısıları 18 derecenin altına ininceye ve internal juguler ven oksijen saturasyonu %98in üzerinde oluncaya kadar soğutuldu. Bu seviyeden sonra beş dakika daha soğutmaya devam edildi. Sirkülatuvar arrest öncesi 5 mg/kg dozunda tiyopental sodyum ve 120 mg metil prednizolon verildi. Sonrasında sirkülatuvar arrest ve antegrad serebral perfüzyon başlatıldı. Antegrad serebral perfüzyon 10 ml/ kg/dk ve 45-60 mmHg basıncında uygulandı. Hiçbir hastada retrograd serebral perfüzyon tekniği kullanılmadı.
Ameliyat sonrası tüm olgular rektal ısı 37.5 derece olana kadar ısıtıldı. Yeterli kardiyak performans sağlanınca kardiyopulmoner bypasstan çıkılarak ameliyat sonlandırıldı.
Tablo 1: Olguların demografik özellikleri, ameliyat sırası ve sonrası veriler
İlk olguda aortik, sonraki iki olguda femoral arter kanülasyon tercih edilirken, son üç olguda aksiller arter kanülasyonu tercih edildi. Aortik kros-klemp süresi ortalama 72.5±26.6 dk., kardiyopulmoner bypass süresi ortalama 171.2±100.3 dk. olarak tamamlandı. Yalnızca bir olguda total sirkülatuvar arrest ile birlikte antegrad serebral perfüzyon (25 dk.) uygulandı. Olguların beşinde kros-klemp altında asendan aorta tüp greft interpozisyonu, bir olguda derin hipotermik total sirkülatuvar arrest ve antegrad serebral perfüzyonla asendan aort ile birlikte hemiarkus replasmanı uygulandı, bu sırada aort yetmezliği nedeniyle beş olguda resüspansiyon dikişleri kullanıldı (Tablo 2). Tüm olgularda aort kapağın triküspit yapıda olduğu tespit edildi. Drenaj ortalama 407.5±278.5 ml. olarak gerçekleşti. Olgularda ortalama 2.5±1.3 Ü eritrosit süspansiyonu, 3.0±0.8 Ü plazma ve 1.8±0.5 Ü tam kan kullanıldı.
Tablo 2: Tanı yöntemi, arteryel kanülasyon ve ameliyat tercihleri
Ameliyat sırasında kaybedilen iki olguyla mortalite %33.3 oldu. Olgulardan biri, ameliyat sonu anatomik kapatma aşamasında, uzamış tamponada bağlı staza sekonder karaciğer rüptürü, diğer olgu ise, konnektif doku hastalığı olmamasına rağmen benzer aşamada abdominal aortta rüptür nedeniyle kaybedildi. Bu iki olguda tanı; ani gelişen hemodinamik bozulma ile birlikte abdominal distansiyon gelişmesi nedeniyle yapılan laparatomi ile kondu. Olguların hiçbirinde ameliyat sonrası morbidite gelişmedi. Ortalama yoğun bakım süresi 28.5±13.1 saat, hastanede kalma süresi 6.5±0.6 gün olarak gerçekleşti.
Aort disseksiyonu, tunika medianın çevre dokudan ayrılması ve kanın gerçek lümen dışında, aort duvarının tabakaları arasında bulunması olarak tanımlanır. Media tabakasındaki ayrılma, olguların %95inde intimadaki bir yırtıktan giren kan nedeniyle olurken, %5 olguda intramural hematom nedeniyle olmaktadır. Disseksiyon; en distaldeki re-entry noktasında sonlanabildiği gibi, aort tabakaları arasında son kapalı bölgede de sonlanabilir.[1-4]
Şiddetli göğüs veya sırt ağrısı olan, hipertansiyon ve sigara öyküsü olan olgularda, miyokard infarktüsü ile birlikte akut aort disseksiyonu, ilk düşünülmesi gereken hastalıkların başında gelir. Bu nedenle erken tanı önem kazanmaktadır. Özellikle transözofajiyal ekokardiyografi duyarlılık ve özgüllük açısından pratik ve değerlidir. Ancak rüptür riskini artırabilmektedir.[5,6] Bu nedenle, hemodinamik olarak istikrarlı olmayan olgularda akut koroner sendrom ekarte edildikten sonra tanıda transözofajiyal ekokardiyografik inceleme tercih edilmiştir. Diğer olgularda ise rutin tanısal algoritmaya bağlı kalınmıştır. Sunduğumuz bu çalışmadaki tüm olgular acil servise başvurduğu andan itibaren ilgili tüm birimler hazır durumda bekletilerek en uygun koşulların sağlanmasıyla ameliyata alındı.
Akut tip A aort disseksiyonu nedeni ile başarıyla ameliyat edilen olguların mortalite oranları, görülen ciddi düşüşe rağmen hala yüksektir.[7-10] Bununla birlikte uzun dönem sağkalım oranları (20 yıl; %9) neredeyse umut kırıcı olmaya devam etmektedir.[10] Çalışmamızdaki erken mortalite iki olgu ile %33.3 olarak gerçekleşti.
Akut aort disseksiyonu gelişen hastaların üçte biri tanı konulamadan kaybedildiğinden dolayı gerçek insidans oranlarını vermek güçtür. Akut aort disseksiyonunun sıklığı yaklaşık olarak milyonda 5.2dir ve koroner otopsilerin %l-2sinde tespit edilmektedir. Bütün yaş gruplarında görülebilmesine karşın, olguların yaklaşık %75i 40 yaş üstü erkek olgulardan oluşmaktadır.[3,7,10,11] Olgularımızın %83.3ü erkekti, ortalama yaşları 54.2±14.4 olarak bulundu ve literatürle uyumlu olarak değerlendirildi.
Son yıllarda aksiller arter kanülasyonu, aort disseksiyonu cerrahisinde ilk tercih edilmesi gereken yöntem olarak önerilmektedir. Sağ aksiller arter kanülasyonu femoral artere göre bazı avantajlara sahiptir. Aksiller arterin cerrahi eksplorasyonu kolay olup aynı zamanda aort disseksiyonundan etkilenme oranı oldukça düşüktür.[12] Emrecan ve ark.[13] yapmış oldukları çalışmalarında; aksiller arter kanülasyonunun, Stanford tip A aort disseksiyonunda rutin kullanılması gerektiğini, düşük morbidite ve mortalite oranına sahip olduğunu bildirmişlerdir. İlk olgumuzda aortik, sonraki iki olgumuzda femoral arter kanülasyonu kullanmamıza rağmen son üç olgumuzda arteryel kanülasyonda aksiller arter kanülasyonu kullanmayı tercih ettik. Direkt düz kanül ile yapılan kanülasyonda cerrahi teknikte herhangi bir zorlukla karşılaşılmadı ve aksiller arter kanülasyonu işlemine bağlı bir komplikasyon gelişmedi.
Proksimal aort disseksiyonlarında tercih edilecek cerrahi teknik patolojiye bağımlıdır. Akut olarak disseke olmuş bir aortta karmaşık cerrahi yaklaşımlar sorun yaratabilir. Bu nedenle suprakoroner tüp greft ile çıkan aort replasmanı teknik olarak ilk tercih edilmesi gereken yöntemdir. Ancak, bağ doku hastalıklarında, tekrar ameliyat riskini artırdığından bu tercih geçerliliğini yitirmektedir.[14] Kapalı anastomoz tekniğinde kros-klempin neden olduğu distorsiyon nedeniyle, anastomoz yetersizliğine, intimal yırtığın ilerlemesine ve komplikasyonlara daha sık rastlanır. Daha da önemlisi, kros-klemp çıkan aortun kısıtlı olarak rezeksiyonuna neden olabilmektedir. Bu nedenlerden dolayı açık distal anastomoz tekniği birçok cerrah tarafından tercih edilmektedir. Bu cerrahi yaklaşım sayesinde arkus aort daha iyi değerlendirilebilmekte ve gerekirse cerrahi strateji yeniden yapılandırılmaktadır.[15-17] Sunmuş olduğumuz altı olgunun beşinde asendan aorta tüp greft interpoze ettik. Olgularımızdan sadece birinde açık teknik antegrad serebral perfüzyon tekniği kullanıldı, tüm olgularda distal ve proksimal anastomozlar teflon şerit destekli olarak tamamlandı. Olguların beşinde doku yapıştırıcısı ile birlikte aort kapağa resüspansiyon dikişleri konuldu. Olguların hiçbirinde anastomoz revizyonu ihtiyacı veya belirgin aort yetmezliğine rastlanmadı.
Sonuç olarak, akut proksimal aort patolojilerinde erken tanı, teflon destekli anastomoz tekniği, aort kökü remodelingi ile birlikte resüspansiyon dikişi kullanımının güvenli olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca başlangıçta femoral arter kanülasyonu kullanmamıza rağmen ilerleyen olgularda aksiller arter kanülasyonu tarafımızca da tercih edildi. Aksiller arter kanülasyonunun kolay uygulanabilen ve güvenilir bir yöntem olduğu kanaatindeyiz.
1) Westaby S. Management of aortic dissection. Curr Opin
Cardiol 1995;10:505-10.
2) Szeto WY, Gleason TG. Operative management of ascending
aortic dissections. Semin Thorac Cardiovasc Surg 2005;
17:247-55.
3) DeBakey ME, McCollum CH, Crawford ES, Morris GC
Jr, Howell J, Noon GP, et al. Dissection and dissecting
aneurysms of the aorta: twenty-year follow-up of five hundred
twenty-seven patients treated surgically. Surgery 1982;
92:1118-34.
4) Narayan P, Rogers CA, Davies I, Angelini GD, Bryan AJ.
Type A aortic dissection: has surgical outcome improved
with time? J Thorac Cardiovasc Surg 2008;136:1172-7.
5) Mukherjee D, Eagle KA. Aortic dissection-an update. Curr
Probl Cardiol 2005;30:287-325.
6) Erbel R, Alfonso F, Boileau C, Dirsch O, Eber B, Haverich
A, et al. Diagnosis and management of aortic dissection. Eur
Heart J 2001;22:1642-81.
7) Crawford ES, Kirklin JW, Naftel DC, Svensson LG, Coselli
JS, Safi HJ. Surgery for acute dissection of ascending aorta.
Should the arch be included? J Thorac Cardiovasc Surg
1992;104:46-59.
8) Kirali K, Mansuroğlu D, Rabuş MB, Erentuğ V, Tuncer A,
Akinci E, et al. Does conservative surgical approach improve
early and late outcome in patients with acute type A aortic
dissection? Cardiovasc Surg 2002;10:23-30.
9) Apaydin AZ, Buket S, Posacioglu H, Islamoglu F, Calkavur
T, Yagdi T, et al. Perioperative risk factors for mortality in
patients with acute type A aortic dissection. Ann Thorac
Surg 2002;74:2034-9.
10) Suehiro K, Pritzwald-Stegmann P, West T, Kerr AR, Haydock
DA. Surgery for acute type a aortic dissection a 37-year
experience in Green Lane Hospital. Heart Lung Circ 2006;
15:105-12.
11) Ehrlich MP, Ergin MA, McCullough JN, Lansman SL, Galla
JD, Bodian CA, et al. Results of immediate surgical treatment
of all acute type A dissections. Circulation 2000;102(19
Suppl 3):III248-52.
12) Battaloglu B, Erdil N, Nisanoglu V. Axillary artery perfusion
in acute type A aortic dissection repair. J Card Surg 2008;
23:693-6.
13) Emrecan B, Yılık L, Özsöyler İ, Lafcı B, Kestelli M,
Göktoğan T, et al. Stanford tip A aort diseksiyonlarında
aksiller arter kanülasyonu. Türk Göğüs Kalp Damar Cer
Derg 2006;14:3-8.
14) Lawrie GM, Earle N, DeBakey ME. Long-term fate of the
aortic root and aortic valve after ascending aneurysm surgery. Ann Surg 1993;217:711-20.
15) Ergin MA, Phillips RA, Galla JD, Lansman SL, Mendelson
DS, Quintana CS, et al. Significance of distal false lumen after
type A dissection repair. Ann Thorac Surg 1994;57:820-4.