Tartışma
Myokard infarktüsü sonrasında sol ventrikül serbest duvar
ruptürü oluşumu genellikle fatal seyreder. Bu olgularda nadiren hayatta kalma söz konusudur ve olay hematomun perikard ile sınırlanması ve zaman içinde organize olarak bir kaviteye dönüşmesi sonucu pseudoanevrizma ile sonuçlanır [
1]. Patogenezi çok kesin olarak ortaya konmamış olmakla birlikte, transmural myokard infarktüsü sonrasında nekrotik myokard içinde gelişen ruptürün yavaş seyretmesi, epikard ve perikard arasında gelişen yapışıklıklar ile hematomun perikard tarafından kontrolü mekanizmalarının rol oynadığı düşünülmektedir [
2]. Postinfarktüs serbest duvar ruptürü daha çok sol ventrikülün anterior duvarında görülmesine rağmen, bu olguların hayatta kalma olasılıkları düşüktür. Bu nedenle pseudoanevrizma lokalizasyonu çoğunlukla sol ventrikülün posterior duvarıdır [
3].
Bu olgular; konjestif kalp yetmezliği, senkop, tromboembolik olay ve ventriküler aritmi ile komplike olabilir. Bu nedenle tedavi yöntemi cerrahidir [
2,
4]. Bizim olgumuzda da senkop ve konjestif kalp yetmezliği bulguları vardı.
Postinfarktüs sol ventrikül pseudoanevrizması tanısı
ekokardiografi, manyetik rezonans ve tomografi gibi
noninvazif yöntemlerle rahatlıkla konabilir. Bunlardan renkli Doppler ekokardiografi pseudoanevrizma hemodinamiğinin ortaya konabilmesi yönünden özellik taşır [
5]. Ancak bu
olgulara koroner bypass ile birlikte anevrizmektomi planlandığı için koroner arter lezyonlarının da ortaya konabilmesi
yönünden koroner anjiografi tetkikinin yapılması uygun olmaktadır.
Sol ventrikül pseudoanevrizmasında tabloya mitral yetmezliği de eklenebilir [
6]. Mitral yetmezliği hafif veya orta derecede ise iskemik kökenli olduğu veya pseudoanevrizma ağzının oluşturduğu myokard defekti sonucu sistol sırasında
longitudinal aksta uygunsuz kasılmaya bağlı posterior papiller kasın disfonksiyonu sonucu oluştuğu düşünülebilir. Bu durum defektin kapatılma yönteminin seçiminde özellik arz eder. Eğer defekt primer olarak kapatılırsa papiller-kordal aksın değişmesine bağlı mitral yetmezliği agreve olabilir. Buna karşılık defektin patch ile kapatılması, patchin büyüklüğü ile orantılı bir akinetik saha oluşmasına yol açar [
7]. Biz her iki riskin azaltılmasına yönelik olarak, primer onarımdan çok defekti daha küçük bir patch ile kapatmayı tercih ettik. Postoperatif kontrol ekokardiografide mitral yetmezliğinin ortadan kalkması bu görüşümüzü teyit etmektedir. Eğer mitral yetmezliği ileri derecelerde ise mekanizma yaygın ve geniş inferior duvar infarktı ile ilgilidir. Bu tip olgularda operatif
mortalitenin yüksek olduğu bildirilmektedir [
2].
Sonuç olarak; sol venrikül serbest duvar ruptürünün pseudoanevrizma ile sonuçlanması hastanın hayatının
kurtulması yönünde faydalı olmakla birlikte; taşıdığı senkop, aritmi, tromboembolizm, ruptür ve konjestif kalp yetmezliği gibi potansiyel riskler nedeni ile tedavisinin cerrahi olarak yapılması gerektiği söylenebilir.