Our study wa based on the Mosseri's classification for first septal artery pathology. We found a signifiant relationship between first septal oronary artery blood flow and the incidence of conduction disturbances after the coronary artery bypass grafting (p<0.001).
Miyokardın zedelenmesinin bu ileti bozukluklarında büyük etken olduğu ve intermittant kross klemp tekniği kullanımının, soğuk potasyumlu (K+) kardiyoplejiye oranla daha az ileti bozukluğuna yol açtığı ileri sürülmektedir. Muhtelif çalışmalarda cerrahi teknik ve miyokardı koruma tekniklerinin etkileri yanında, spesifik koroner arter lezyonlarının ilişkisi de son zamanlarda araştırma konusu olmaktadır. Mosseri ve arkadaşları[6] koroner arterin sol ön inen dalının (LAD) lezyonlarını birinci septal dal ile olan ilişkilerine göre incelemişler ve tiplere ayırmışlardır.
Biz de bu çalışmamızda ameliyat sonrası dönemde gördüğümüz ileti bozukluklarının koroner arter patoloji ile olan ilişkisini aynı tiplendirmeye bağlı kalarak araştırdık[6].
Tip 1a: LAD'de lezyon yok.
Tip 1b: LAD'de lezyon var, fakat septal arteri ilgilendirmiyor (Resim 1).
Tip 2a: LAD'dekilezyon septal arterin çıkış bölgesinde Tip 2b: LAD'de lezyon septal arterin çıkış bölgesinin öncesi ve sonrasında (Resim 2). Tip 2c: LAD'de lezyon yok, lezyon septal arterin kendisinde (Resim 3.)
Teknik
Tüm hastalara kardiyak cerrahide uygulanan standart anestezi tekniği altında median sternotomi uygulandı. Kardiyopulmoner bypass altında orta derecede hipotermi (28ºC) sağlandı. (+) 4ºC St Thomas kristaloid kardiyoplejik solüsyon (20 ml/kg) aort kökünden verildi ve her 30 dk da bir 5 ml/kg kardioplejik tekrarlandı. Miyokard ısısı 16ºC civarında tutuldu. Distal anastomozlar önce yapıldı. Prokimal anastomozlar ise aortik kross klemp kaldırıldıktan sonra lateral klemp kullanılarak yapıldı.
Tüm hastalar ameliyat sonrası erken dönemde günlük EKG ile izlendi. Şüpheli miyokard enfarktüsü bulgusu olmaksızın ileti bozukluğu olan hastalara CPKMB ölçümleri yapıldı. Arterial kan gazı, hemoglobin, elektrolit değerlerinin normal düzeylerde olması sağlandı. İlk 24 saatte sağ atrium basıncı, pulmoner kapiller tıkalı basıncı, arteriel kan basıncı saatlik izlendi. İlk 48 saatte kaybolan sağ dal bloğu (RBBB) vakaları geçici; 48 saat sonra devam edenler ise kalıcı olarak alındı.
1. gruptaki hastaların ortalama kardiyopolmo-ner bypass süreleri 115+20 ak., 2. grupta ise 120+8 dk.'dır. Ortalama aortik kross klemp süresi 1. gruptaki hastalarda 2.9, 2. grupta ise 3.1 idi.
Hastalarımızın 60'ı 1. gruptan; 40'ı 2. gruptandı. Grup 1'deki hastaların 17 tanesi 1a, 43 tanesi 1b olarak saptandı. 2 . gruptaki 40 hastanın 17 tanesi 2a, 19 tanesi 2b, 4 tanesi 2c olarak bulundu (Tablo II). 1. gruptaki 60 hastanın 22 tanesi, 2. gruptaki 40 hastadan 18 tanesi preop MI geçirmişti (Tablo III).
1. gruptaki 60 hastadan sadece 1 tanesinde sağ dal bloğu görüldü (%1.66). 2. gruptaki 40 hastanın 7 tanesinde sağ dal bloğu, 2 tanesine sol dal bloğu, 2 tanesinde sağ dal bloğu + sol anterior hemiblok saptandı (LAH) (Tablo IV).
Bulgularımıza göre ileti bozukluğu ile damar lezyonları arasındaki ilişki şöyle özetlenebilir:
1. gruptaki 60 hastada ameliyat sonrası ileti bozukluğu insidansı %1.66 iken; 2. gruptaki 40 hastada ameliyat sonrası ileti bozukluğu insidansı yüksek idi (%27.5) (p<0.001).
2. grupta dal bloğu saptanan 11 hastanın 5 tanesi ameliyat öncesi MI geçirmiş hastalardır: bunların 3 tanesi inferior MI, 2 tanesi anterior MI geçirmiş idi. Dal bloğu saptanan diğer 6 hastada ise ameliyat öncesi MI yoktu. Buna göre ameliyat öncesi MI ile ameliyat sonrası dal bloğu arasında ilişki saptanmamıştır.
Bizim çalışmamızda en sık rastlanılan ileti bozukluğu tipi, diğer yayınlarda da bildirildiği gibi sağ dal bloğudur. Onu takiben sol dal bloğu ve sol dal bloğu + sol anterior hemibloktur. Biz de daha önce MI geçirmiş hastalarla, geçirmemiş olanlar arasında ileti bozukuğu yönünden anlamlı bir fark bulamadık.
Mosseri ve arkadaşlarının yaptığı 55 vakalık çalışmada tip 1'e uyan anatomiye sahip 35 hasta bildirilmiştir. Bunların hiçbirinde ameliyat sonrası ileti bozukluğu saptanmamıştır. Tip 2'ye uyan anatomiye sahip 20 hastada ise ameliyat sonrası ileti bozukluğu insidansı %55 olarak bulunmuştur [6] biz 100 vakalık serimizde tip 1 anatomiye uyan 60 hastanın yalnız 1 tanesinde ileti bozukluğu saptadık. Tip 2'ye uyan 40 hastamızda ise 11 vakada (%27.5) ileti bozukluğuna rastladık. Bizim hastalarımızda olduğu gibi Mosseri ve arkadaşları [6] ameliyat öncesi MI anamnezi olan hastalarda, ameliyat öncesi MI ile ameliyat sonrası ileti bozukluğu arasıda ilişki bulamamışlardır.
Sonuç olarak koroner bypass cerrahisi uygulanacak Tip 2'deki hastalarda ameliyat sonrası ileti bozuklukları görülebileceği gözönünde bulundurulmalıdır ve 1. septal dala yeterli kan akımı sağlamak için intraoperatif angioplasti, endarterektomi veya bu bölgeye bypass zor da olsa düşünülmelidir.
1) Satinsky JD, Collings JJ Jr, Dajen JE. Conduction defects after cardiac surgery. Circulation 1974:50(Suppl 2):170-4 2) Caspi Y, Safadi T, Ammar R, Elamy A, Fishman NH, Merin G. The significance of bundle branch block in the immediate postoperative electrocardiograms of patients undergoing coronary artery bypass: J Thorac Cardiovasc Surg 1987:93,442-6. 3) O'Connel JB, Wallis D, Johnsen SA, Pifare R, Unner RM: Transient bundle branch block following use of hypothermic cardioplegia in coronary artery bypass surgery: High incidence without perioperative myocardial infarction. Am Heart J. 1982:103, 85-92. 4) Davids HA, Hermans WTH, Hollaar L, Vand der Laarse A, Hysmans HA: Extend of myocardial damage after open heart surgery assessed form serial plasma enzyme level in either of two period (1975-1980) Br Heart J. 1982:47,167-72. 5) Espinoza J, Lipsy J, Litwah R, Donoso E, Dach S: New Q waves after coronary artery bypass surgery for angina pectoris. Am J Cardiol. 1974:33,221-4. 6) Moseri M, Meir G, Lotan C, Hasin Y, Applebaum A, Rosenheck S, Shimon D, Gotsman MS: Coronary pathology predicts conduction disturbances after coronary artery bypass grafting: Ann Thorac Surg, 1991:51,248-52. 7) Griesmacher A, Grimm M, Scheiner W, Müller MM: Diagnosis of perioperative myocardial infarction by considering relationship of postoperative electrocardiogram changes and enzyme increases after coronary bypass operation. Clin Chem 1990:36(6):883-7. 8) Baerman JM, Kirs MM, De Buitleir M, et al: Natural history and determinants of conduction defects following coronary artery bypass surgery. Ann Thorac Surg 1987:44,150-3. 9) Bantea C: Bundle branch block after coronary bypass surgery Am Heart J. 1987:104,1114