Tartışma
PE nin ortalama insidansına ait veriler farklıdır.
Ancak vakaların % 50-80inde kliniğin sessiz
seyredebilmesi nedeniyle tanı konulamamak-
tadır. Ülkemizde hastalık hakkında sağlıklı ista-
tistiki bilgiler bulunmamakla birlikte, A.B.D.de
semptomatik vakaların yılda yaklaşık 630.000
olduğu ve PE ye bağlı ortalama 200.000 ölüm
görüldüğü bildirilmektedir [
1,
9].
Lindblad ve ark. larının sunduğu bir çalışmada
PE insidansının son 30 yıllık periodda pek
değişmediği belirtilmiş ve bu süre içinde
toplumdaki yaşlı nüfusun artmasıyla
profilaktik tedavinin etkilerinin maskelenmiş
olabileceği ileri sürülmüştür [
10].
Uzun bir süreden beri gebelik ve lohusalık
dönemlerinde PE riskinin yüksek olduğu
bilinmektedir. A.B.D. de canlı doğum yapan
annelerde mortalitenin en sık rastlanan tıbbi
nedeninin pulmoner emmoliler olduğu bildiril-
mektedir [
8]. Major jinekolojik operasyon
geçiren hastaların yaklaşık % 30 unda da DVT
görüldüğü bildirilmiştir [
1]. Major cerrahiye
alınan her 1000 erişkinden 5inin MPEden
öldüğü bildirilmektedir [
4].
Hastalığın seyrinde, göğüs ağrısı, taşipne ve
dispne en sık gözlenen semptom ve bulgulardır
[
7,
11,
12]. Hastalarımızın l inin jinekolojik
operasyon geçirmesi, 2 sinin de gravida ve
intrauterin ölü fetüs nedeniyle başvurması ile
belirlenen semptom ve bulguları literatür
verileriyle uyumludur.
PE vakalarında tanıya götürecek metodlar da
önemlidir. Hastanın fizik muayene bulguları,
klinik durumu, Tele, EKG, kan bulgularının
yanısıra % 4 oranında komplikasyon ve %
0.2-%0.5 oranında mortalitesi bulunduğu
bildirilen pulmoner angiografi, kesin tanının
konulması sağlar [
13-
15]. PE nin taranmasında
ventilasyon-perfüzyon sintigrafisi önemli
diyagnostik bir testtir. Aynı alanlarda ventilas-
yonun normal olmasına karşılık segmenter
veya daha geniş perfüzyon defektlerinin sap-
tanması PE yi kuvvetle düşündürür. Anormal
sintigrafi bulguları düşük, orta, yüksek ve
intermediate PE ihtimalleri olarak kategorize
edilebilir.
Yüksek ihtimalli akciğer scan i saptanan
hastalarda PE ihtimalinin % 86 olduğu, buna
karşılık yüksek ihtimalli olmayan scan sonucu
olanlarda PE ihtimalinin % 32 bulunduğu,
pulmoner anjiogramı pozitif olan hastaların
sadece % 41 inde yüksek ihtimalli scanning
saptandığı bildirilmektedir. Yani yüksek
ihtimalli akciğer scan inin PE tanısında
sensitivitesi % 41, akciğer scan nin pozitif
prediktif değeri yüksek ihtimalli scan de % 87,
intermediate scan de % 32, düşük ihtimalli
scan de % 16, normal scan de % 9 olup, yüksek
ihtimalli akciğer scani ve yüksek klinik şüphe
olan hastalarda pulmoner anjioda PE
ihtimalinin ise % 96 olduğu belirtilmektedir
[
11].
Two-dimentional ekokardiyografi, digital
subtraction pulmoner angiografi (DSA),
bilgisayarlı tomografi (BT), magnetik rezonans
görüntüleme (MRG) ve fiberoptik angioskopi
günümüzde PE tanısında kullanıma sunulmuş
metodlardır.
PE de hastalığın massif veya majör olarak
tanımlanması ve tedavinin seçiminde medikal
veya cerrahiye karar vermede değişik yakla-
şımlar vardır. PA in anatomik olarak % 50 veya
daha fazla tıkandığı durumların major PE,
kardiak arrest veya ciddi arteriel hipotansiyon-
lu durumların ise MPE olarak adlandırılması
önerilmektedir [
3]. PE de hastanın klinik
durumu, hastaneye müracaat süresi ile tanının
konma süresi ve eldeki olanaklarla her hasta
için izlenecek strateji belirlenmelidir. Tanı ve
tedavi metodlarındaki son gelişmelere rağmen,
MPE de semptomların başlamasından ölüme
kadar uzanan süre çok kısadır. Hastaların %
50 sinin ilk 30 dk. içinde, % 70 inin ilk bir saat
içinde ve % 85 inin ilk 6 saat içinde
kaybedildiği bildirilmektedir [
3]. Bu nedenle
hastaların zaman kaybetmeden değerlendiril-
meleri, en uygun tedavinin belirlenmesi, cerra-
hi tedavi uygulanacak hastaların mümkünse ar-
rest geçirmeden angiografi ve embolektomiye
alınmaları çok önemlidir.
Pulmoner embolektomiye ait yüksek mortali-
teyi içeren literatür sonuçları da konunun
ciddiyetini göstermektedir. Değişik raporlarda
EKD kullanılarak yapılan pulmoner embolek
tomilerde mortalite oranları % 11-60 arasında
değişmektedir (3, 9, 14-17). PE nedeniyle
gecikmiş ve durumu ağır olan vakalarda
mortalite % 90 lara kadar yükselebilmektedir
(3). Mortalite oranlarının böyle değişken olma
nedeni ise, her bir vakanın ve operasyonu
gerçekleştiren ekibin şartlarının farklılığına
bağlıdır. EKD kullanılmadan yapılan Trende-
lenburg ameliyatlarında mortalite oranı%
90 ların üzerinde iken EKD kullanılarak
yapılanlarda bu oran % 50 lere inmiştir. Tanının
erken konulması, preoperatif hemodinamik
yetersizlik olması, seçilen tedavi metodu,
angiografi yapılma süresi, embolektomi
endikasyonunun erken ve yerinde konulması,
ekibin deneyimi ve operasyonun hastanın
arrest geçirmeden uygulanması gibi faktörler
mortalite oranlarındaki değişkenliğe sebep
olmaktadır.
Örneğin çeşitli serilerde kardiak arrest geçiren
ve EKD kullanılarak embolektomi yapılan
vakalarda mortalite oranı % 50 civarında
bildirilirken (3), kardiak arrest geçirmeden
EKD kullanılarak yapılanlarda bu oran %
31-37.5 civarındadır (3,15, 16).
Tanısı konulan hastalarda takip edilecek strateji
konusunda farklı görüşler vardır. Massif PE nin
tedavisinde bazı yazarlar embolektominin asla
endike olmadığını savunurken, bazıları da
cerrahi girişimin hemodinamik bozukluk olma-
dan dahi yapılabileceğini iddia etmektedirler
(19, 20). Meyer ve ark. ları ise kontrendikasyon
yoksa MPE de önce trombolitik ajanlarla
tedavisini, trombolitik tedavinin kontrendike
olduğu, medikal tedavi için gerekli zamanın
olmadığı veya yoğun medikal tedaviye rağmen
durumu düzelmeyen hastalara cerrahi girişimi
önermektedirler (16). Düzeltilemeyen şokla
birlikte olan MPE li kritik hastalar ile akut veya
kronik PE ye bağlı pulmoner hipertansiyonlu
hastalarda giderilemeyen dispnenin tedavisi
için embolektomi endikasyonu konulması çoğu
cerrahlar tarafından kabul görmektedir (1-3,
11-14).
PE yi önlemek, tanı koymak ve tedavi etmekten
daha kolay ve ucuz bir yoldur. Bu nedenle
doğum sonrası bütün kadınlar ve büyük ope-
rasyon geçiren erişkinlerde proflaktik önlemler
alınmalıdır. Proflaktik tedavide VKİ un blokajı
gündeme gelebilir. Antikoagülan tedavinin
kontrendike veya başarısız olduğu vakalarda
ve yüksek riskli hastaların proflaksisinde
VKİ un blokajı endikedir (21). Bu amaçla en sık
kullanılan yöntem filtre uygulamalarıdır ve
oldukça başarılı sonuçlar bildirilmektedir.
Hastalarımızın ikisine en çok kullanılan ve %
95 oranında vena kavaların açık kaldığı, % 5
civarında ise yırtılma ve kanamalar, yanlış
yerleştirme gibi komplikasyonlar bildirilen
Greenfield filtresi uyguladık ve ikişer yıllık
takiplerinde yeni emboli atağına rastlamadık
(5, 15, 20-23).
Özellikle riskli hastalarda proflaktik tedbirleri
almak, PE şüphesinde tetkik ve tedaviye hızla
başlamak, ve gerekiyorsa cerrahi tedaviden
kaçınmamak gerektiği yönündeki görüşlere
katılıyoruz.