Tartışma
Künt travma sonrasında ortaya çıkan trakeob-
ronşiyal rüptür üç mekanizma ile meydana ge-
lebilmektedir [
2]:
1. Toraksın anteroposteriyor çapının azal-
ması, transvers çapının genişlemesine
neden olmakta ve bu sırada toraks duvarı
ile komşulukta olan akciğerler de
birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Karina-
da oluşan traksiyon kuvveti trakeo-
bronşiyal ağacın elastisitesini aştığı anda da
rüptür olmaktadır [
2].
2. Epiglot kapalı olduğu sırada trakea ve
majör bronşlar sternum ve vertebral kolon
arasında sıkışmakta ve intrabronşiyal ba-
sıncın ani artışı rüptüre neden olabilmekte-
dir [
2].
3. Hızlı deselerasyon sırasında karina ve kri-
koid kıkırdak gibi fiksasyon noktalarında
oluşan çekme kuvvetleri nedeniyle rüptür
olabilmektedir [
2].
Genellikle bu tip yaralanmalar yüksek hızlı
motorlu araç kazaları gibi kinetik enerji
transferi durumlarında görülürler.
Klinik tabloda cilt altı amfizemi, dispne, sternal
duyarlılık, pnömotoraks, pnömomediastinum,
hemoptizi, kot ve klavikula fraktürleri görüle-
bilmektedir. Erken tanı ve tedavi ile bu
yaralanmaların morbidite ve mortaliteleri
azaltabilmektedir.
Tanıda konvansiyonel yardımcı yöntemler ile
spesifik bir bulgu elde edilmesi bazı olgular
dışında mümkün olmamaktadır [
1]. Konvansi-
yonel yöntemlerle tanı konsa bile ileri ve inva-
ziv inceleme yöntemlerine hemen her zaman
başvurulmaktadır [
4]. Bu nedenle tanıda klinis-
yenin şüpheci davranması gerekmektedir. Tüm
künt göğüs travması olgularına acil bronko-
skopi uygulanması tanıyı hızlandıracak bir
yöntem olabilir.
Travmatik bronş rüptürünün ilk başarılı cerrahi
tedavisi 1947 yılında Kinsella ve Johnsrud
tarafından gerçekleştirilmiştir. O günden bu
yana, bir çok seride bu yaralanmaların erken
tanı ve primer tedavilerinin az komplikasyon
ve iyi uzun dönem sonuçlar sağladığı gösteril-
miştir [
1,
2,
3]. Tedavide ilk seçenek primer
bronşiyal uç uca anstomoz olmalıdır.
Yaralanmanın üzerinden uzun zaman geçmiş
olgularda bile operasyon sonrası dönemde
bronşiektatik prosesin geri dönebilir olduğu
gösterilmiştir [
3,
5]. Bizim olgumuzda da
yirmibeş gün sonra yapılan cerrahi girişim hızı
ve tam bir iyileşme sağlamıştır.
Tanı yöntemlerinin genellikle nonspesifik
bilgiler vermeleri nedeniyle yetersiz kaldığı
durumlarda kullanılabilecek olan 3 boyutlu
heliksiyal bilgisayarlı tomografi non invaziv bir
yöntemdir ve konvansiyonel BT ile edilmiş olan
görüntülerin bilgisayar desteği ile işlenmesi ile
elde edilirler.
Sağlanan görüntüler bizim olgumuzda da
tanıya çok büyük katkı sağlamış ve postoperatif
cerrahi başarının değerlendirilmesinde oldukça
iyi bir alternatif olduğunu göstermiştir.