Fizik muayene’de tansiyon 140/80 mmHg, nabız 85/dk idi. Sol bacakta sağa göre 12 cm çap farkı, belirgin hiperpigmentasyon, sol uylukta yaygın yüzeyel variköz genişlemeler, diz altında düzensiz sınırlı kronik ülsere yara vardı (Şekil 1).
Şekil 1: Hastanın ekstremiteler arası çap-çevre farkı ve ülsere yara.
Sol uylukta palpasyonla tril alınıyordu ve oskültasyonda sistolodiyastolik üfürüm dinlendi. Bütün ekstremitelerde nabızlar alınıyordu. Akciğerlerde inspiratuvar raller mevcuttu. Elektrokardiyografi (EKG)’de sınırda sol ventrikül hipertrofisi bulguları saptandı. Göğüs röntgeninde kardiyomegali haricinde patolojik bulgu yoktu (Şekil 2). Hemoglobin (Hb) 15.2 gr/dl ve hematocrit (Htc) :45.8 idi. Doppler ultrasonografi (USG)’de sol eksternal iliyak, sol common ve süperfisyal femoral arterde dilatasyon, elengasyon ve tortuosite saptandı. Süperfisyal femoral arter ve süperfisyal femoral ven arasında geçiş gözlendi.
Şekil 2: Ameliyat öncesi röntgen görüntüsü.
Bilgisayarlı tomografi (BT) anjiyografide, sol eksternal iliyak arterde ve sol common femoral arterde dilatasyon (6.5 cm), psödoanevrizma (7.5 cm çap) ve elengasyon ve tortuosite mevcuttu (sol eksternal iliyak, sol common ve süperfisyal femoral arterde ileri derecede dilatasyon, elangasyon ve tortuosite; Arteriyel kollateraller; Psödoanevrizma; Venöz kollateraller) (Şekil 3).
Şekil 3: Ameliyat öncesi bilgisayarlı tomografi anjiyografi görüntüsü.
Bu bulgulardan ve rutin incelemelerden sonra hasta acil ameliyata alındı. Ameliyat kasık ve hunter bölgesinden insizyonla yapıldı. Psödoanevrizma ve AVF’nin proksimalinden ve distalinden common femoral arter ve common femoral ven, distalinden süperfisyal femoral arter ve süperfisyal femoral ven dönülerek askıya alındı. Arteriyovenöz fistül 5000 Ü intravenöz heparin yapıldıktan sonra çok dikkatli bir şekilde geçici bir süre kapatıldı. Kısa süreli bradikardiden sonra nabız 65 atım/dk civarında seyretti ve hastanın AVF kapatılmasını tolere edebileceği anlaşıldı. Arteriyovenöz fistül oluşturan artere ve vene (common femoral arter-ven ve süperfisyal femoral arter-ven) quari ligasyon uygulandı. Tril kayboldu, kanama kontrolü yapıldı ve katlar usule uygun kapatıldı. Ameliyat sırasında ve sonrasında sorun olmadı. Ameliyat sonrasında 1. günde hastanın dispnesi azaldı. Arteriyel ve venöz gelişmiş kollateraller sayesinde arter ve venöz geçişte sorun olmadığı gözlendi. Hasta 8. gün taburcu edildi. Üç ay sonra yapılan kontrolde sol bacaktaki çap farkının belirgin şekilde azaldığı, ilgili ekstremitenin sıcak olduğu ve diz altındaki ülsere yaranın ise kapanmış olduğu gözlendi (Şekil 4). Dispnesi kaybolmuştu ve X-ray’de kalp büyüklüğü belirgin şekilde azalmıştı (Şekil 2, 5).
Travmatik AVF’li hastaların tanısında öykü ve fizik muayene önemlidir ve değerlidir. Palpabl tril ve sistol- diyastolik üfürüm tipiktir.[6] Fistülün dıştan elle bastırılarak kapatılması ile bradikardinin oluşması (Nicaladoni-Branham belirtisi), bunun yanında tril ve üfürümün kaybolması tanıda çok değerlidir.[6]
Uzun süreli AVF’lerde venöz yetmezlik ve buna bağlı ülserasyon, pigmentasyon ve variköz genişlemeler görülebilir.[4] Olgumuzda da ülserasyon, pigmentasyon ve variköz genişlemeler vardı ve süreçte kronik venöz yetmezlik tanısı konuldu. Yine aynı süreçte venöz yapılarda da kollateral damarlar gelişir ve bu kollateral venöz dolaşıma katkıda bulunur. Bizim olgumuzda da süperfisyal femoral venin bağlanmasına rağmen hastanın venöz yetmezlik bulguları (bacak ülseri, çap farkı) belirgin derecede azaldı.
Uzun süreli olgularda AVF’nin yol açtığı arterlerin proksimalinde ve distalinde yapısal değişiklikler oluşabilir. Elastik fibril distrofisi, bağ dokusu elementleri nekrozu, musküler tabaka atrofisi gelişebilmekte ve bu dejeneratif değişiklikler ilk 2-5 yıl içerisinde görülebilmektedir.[6,7] Bizim olgumuzda da travma öyküsü 45 yıl önceye dayanmaktaydı ve common ve süperfisyal femoral arterde dilatasyon, elengasyon ve tortuosite mevcuttu. Bu süreç ne kadar uzunsa bu değişikler de o kadar etkili olur ve düşünülen cerrahiyi de zorlaştırabilir. Travmatik AV fistüllerin cerrahi tedavisi fistülün divizyonu ve damarların onarımıdır (direkt, uç uca veya greftle)[6,8] Ekstremitelerde periferik arterlerin çok önem taşımayan dallarında (profunda femoral arter, tibial, peroneal arter ve diğer arterlerin yan dalları) penetran travmalar sonucu gelişmiş olan fistüllerde, fistül, arterin proksimalinden ve distalinden bağlanarak tedavi edilebilir. Venöz getiren ve götüren dalın proksimal ve distal arterlerle beraber bağlanması olan “quari ligasyon” yöntemi arterler etkin bir şekilde bağlanabildiği sürece nadiren gerekir.[9] Bizim olgumuzda da eksternal iliyak, common ve süperfisyal femoral arterde ileri derecede genişleme, tortuosite ve elongasyon vardı. Proksimal bölgede uygun anastomoz yerinin olmaması ve hastanın genel durumunun uzun süreli rekontrüksiyon cerrahisi açısından riskli olacağı ve arteriyel venöz kollaterallerin varlığının iskemik bir sorun yaratmayacağı değerlendirilmesi yapılarak quari ligasyon tekniği tercih edildi. Bu tip AVF olgularında AVF bölgesindeki arterlerde, proksimalden distale kollateral damarlar gelişir. Bizim olgumuzda da çok yoğun kollateral arteriyel dolaşım vardı ve bu sayede ligasyon sonrası iskemik sorunumuz olmadı.
Kronik AVF kalp yetmezliği belirtileri şeklinde ortaya çıkabilir.[4,10] Bu durum AVF’nin sistemik etkileri i le açıklanabilir. Bu etkiler kardiyak çıkışın ve total kan volümünün, venöz basıncı ve kalp hızını artırması ile oluşur. Hasta sadece kalp yetmezliği semptomları ile başvurabilir.[11] Bizim olgumuzda ise bacak şişliği dışındaki önde gelen semptomu nefes darlığı ve yorgunluktu. Hatta hastamız kalp yetmezliği tedavisi de görüyordu ve ülsere yara nedeniyle kliniğimize başvurmuştu. Röntgende mediastende genişleme ve EKG’de sınırda sol ventrikül hipertrofisi varlığı tespit edildi. Ameliyat sonrası 3. aydaki kontrolde nefes darlığı, yorgunluk yakınmaları ortadan kalktı ve röntgen ve EKG bulguları düzeldi.
Sonuç olarak, post-travmatik AVF’lerde tanı erken konulmalı ve erken tedavi edilmelidir. Çünkü tanı gecikirse uzun dönemde neden olduğu lokal ve sistemik komplikasyonlar nedeniyle tedavisi zor ve imkansız bir bir hale gelebilir kanatindeyiz.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Bozer AY, Günay İ. Damar hastalıkları ve cerrahisi.
Hacettepe Üniversitesi Yayınları 1984;50:155-61.
2) Upton J, Sampson C, Havlik R, Gorlin JB, Wayne A.
Acquired arteriovenous fistulas in children. J Hand Surg Am
1994;19:656-8.
3) Erkut B, Karapolat S, Kaygin MA, Unlü Y. Surgical treatment
of post-traumatic pseudoaneurysm and arteriovenous fistula
due to gunshot injury. Ulus Travma Acil Cerrahi Derg
2007;13:248-50.
4) Erdöl C, Baykan M, Gökçe M, Celik S, Sari A, Uzun Z, et
al. Congestive heart failure associated with chronic venous
insufficiency and leg ulcers secondary to an arteriovenous
fistula caused by a shotgun wound 15 years ago. Vasa
2002;31:125-8.
5) Ozcan F, Baki C, Pişkin B, Kaptanoğlu M, Yavaş D.
Aneurysmatic dilatation of popliteal and femoral artery
due to long-standing traumatic arteriovenous fistula. Vasa
1990;19:79-81.
6) Karlıkkaya İ, Özdemir R, Filizlioğlu H. Travmatik
arteriovenöz fistüllerin cerrahi takip sonuçları. T Klin J Med
Sci 1996;16:387-90.
7) Hartung O, Garcia S, Alimi YS, Juhan C. Extensive arterial
aneurysm developing after surgical closure of long-standing
post-traumatic popliteal arteriovenous fistula. J Vasc Surg
2004;39:889-92.
8) Graham JM, McCollum CH, Crawford ES, DeBakey ME.
Extensive arterial aneurysm formation proximal to ligated
arteriovenous fistula. Ann Surg 1980;191:200-2.
9) Donayre CE. Endovasclar treatment of traumatic
arteriovenous fistulas and pseudoaneurysms. In: White RA,
Fogarty TJ, editors. Peripheral endovascular interventions. St
Louis: Mosby-Year Book Inc.; 1996. p. 391-6.