ISSN : 1301-5680
e-ISSN : 2149-8156
Turkish Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery     
Normal natif aort kapakta serbest yüzen trombüs: Protein C eksikliğinin sıra dışı bir komplikasyonu
Ünsal Vural, Ahmet Balcı, Ahmet Arif Ağlar, Mehmet Kızılay, ibrahim Yekeler, Abdullah Kemal Tuygun
Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, İstanbul, Türkiye
DOI : 10.5606/tgkdc.dergisi.2016.11229

Özet

Thrombosis on a heart valve without any accompanying cardiac or vascular pathology in coagulation disorders is a rare occasion. A 43-year-old female patient who was under follow-up for deep vein thrombosis was admitted to our clinic with dyspnea. On echocardiography, a freefloating thrombus of 70 to 80 mm in size attached to the non-coronary sinus of the aorta via a pedicle was detected. Fibrinolytic therapy was not performed due to its poor prognosis of possible complications. The thrombus was removed under cardiopulmonary bypass. Neither a pathology nor an additional thrombus was detected on the valve and within the heart. No postoperative complication was observed. Histopathological examination result was reported as a nonbacterial thrombus. Life-long warfarin sodium treatment was prescribed for recurrent thromboembolism. In this article, we describe the type and duration of the treatment, and follow-up of hereditary coagulation disorders and thromboembolism in other family members in the light of literature data.

Kalıtsal trombofilide protein C (PC) ve protein S (PS) direncinin 1980’lerden sonra tanımlanması ile yeni bir dönem başlamıştır. İlk kez 1994 yılında aktive PC direncinin nedeni olarak faktör V geninde nokta mutasyonu gösterilmiştir. Bu mutasyon kalıtsal trombofilinin en sık nedeni olan faktör V Leiden mutasyonu olarak adlandırılmıştır.[1]

Protein C, karaciğerde sentezlenir. Sentezi için vitamin K’ya ihtiyaç vardır. Antikoagülan sistemde önemli rol oynayan bir plazma proteinidir. Endotel membranında trombomodülin ile trombini bağlar.[1] Hem trombin miktarını azaltır hem de oluşan trombin - trombomodülin kompleksi PC’yi aktive eder. Aktive PC, faktör V ve faktör VIII’i inaktive ederek antikoagülan etki gösterir.[1]

Ayrıca profibrinolitik olarak fibrin yıkımını hızlandırır. Herediter eksikliğinde venöz ve arteriyel trombozlar gözlenir.[1] Açıklanamayan trombozların %60’ından sorumlu tutulur.[1] Miktara ve aktivite düşüklüğüne bağlı iki tipi vardır. Genetik faktörler dışında, karaciğer hastalığı, akut solunum sıkıntısı sendromu, asparaginaz tedavisi, maligniteler, vitamin K eksikliği diğer nedenlerdendir.[1] Ayrıca ameliyat sonrası, gebelik ve oral kontraseptifler, aşırı doz heparin, varfarin sodyum kullanımı ve hiperlipidemi yanlış pozitif sonuçlar oluşturabilir.[2]

Aort kapakta trombüs; sıklıkla bakteriyel endokardit komplikasyonu, darlık, kalsifikasyonlar ve lokal travma (kardiyak cerrahi, kateterizasyon vs.) sonrası oluşabilir. Normal aort kapakta (NAK) kardiyak patoloji olmaksızın, PC eksikliğine bağlı komplikasyonsuz trombüs tespiti, oldukça nadir bildirilmiştir. Bu çalışmada, NAK’de mobil trombüs tespit edilen bir hastanın takip ve tedavi yaklaşımı sunuldu.

Klinik
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı nedeniyle 10 yıldır tedavi gören 43 yaşındaki kadın hasta, ani başlayan batıcı tarzda sırt ağrısı ve nefes darlığı yakınması ile başvurdu. Hastanın sağ bacağına derin ven trombozu nedeniyle iki yıl önce altı ay süren medikal tedavi uygulandığı, bu dönemde herediter PC aktivite düşüklüğü tespit edildiği kayıtlardan anlaşıldı (Tablo 1).

Tablo 1: Hasta ve aile bireylerinin koagülasyon test sonuçları

Fizik muayenesinde; tansiyon: 140/95 mmHg, Nabız: 89/dk idi. Sol bazalde ince raller, sağ bacakta iki yıldır devam eden posttromboflebitik ödem sonucu 3 cm çap artışı tespit edildi. Diğer sistemlerde özellik yoktu. Biyokimyasal parametreler normaldi. Tam kan sayımında hemoglobin: 14.9 g/dL, hematokrit: %43.2, lökosit: 11.000/mm3, trombosit: 129.000/mm3, D-dimer: 466.8 ug/L, fibrinojen: 282.22 mg/dL idi. Periferik yaymada trombositler bol kümeli olarak değerlendirildi. Elektrokardiyografisi normal ve troponin-T negatif (0.05 ng/mL) idi. Arter kan gazında; pH: 7.28 PaCO2: 39.0 mmHg, PaO2: 62.3 mmHg, SaO2: %89.3 olarak tespit edildi. Protein C aktivitesi bir çocuğu hariç ailesi ve kendisinde düşük tespit edildi (Tablo 1). Akciğer grafisinde; “bronkovaskülarizasyonda orta derece artış” izlendi. Hasta, pulmoner emboli ve derin ven trombozu ön tanısı ile yatırıldı. Kesin tanı, kontrastlı toraks BT’de aort kapağın nonkoroner sinüsü (NKS) ile ilişkili, çıkan aort boyunca uzanan ve kraniokaudal uzunluğu 70-80 mm olan hipodens dolum defekti ile konuldu (Şekil 1). Doppler ultrasonografide, sağ bacakta derin ve yüzeyel venlerde kronik tromboflebite bağlı değişiklikler tespit edildi. Transtorasik ekokardiyografide, trombüsün sol ventrikül içine girip çıktığı ve sol ventrikül içerisinde kitle imajı verdiği izlendi. Transözofageal ekokardiyografide, kitlenin aort kapak üzerinde ve NKS ile ilişkili olduğu görüldü (Şekil 2). Hasta, mobil trombüs tanısı ile acil ameliyata alındı.

Şekil 1: Bilgisayarlı tomografi anjiyografide çıkan aortta trombüs materyalinin görünümü.

Şekil 2: Ekokardiyografide nonkoroner sinüs valsalvada trombüs.

Cerrahi teknik
Standart genel anestezi teknikleri uygulandı. Median sternotomi ile çıkan aorttan arteriyel, sağ atriyumdan venöz kanülasyon yapılarak kardiyopulmoner baypasa geçildi. Hipotermi 32 °C’de sağlandı. Ventrikülün dekompresyonu, sağ süperior pulmoner venden yapıldı. Kros-klemp arkus başlangıcına konuldu. Oblik aortotomi insizyonunu takiben, kan kardiyoplejisi koroner ostiyumlara verilerek kardiyak arrest sağlandı. Nonkoroner sinüse tutunmuş kraniokaudal uzunluğu 70-80 mm olan trombüs NKS’den ve çıkan aorttan kolaylıkla ayrıldı. (Şekil 3, 4). Aort kapak normal fonksiyon ve yapıda idi. Apeksten sol ventrikülotomi yapılarak ventrikülde trombüs olmadığı görüldü. Transtorasik ekokardiyografide görülmeyen olası foramen ovale defekti için sağ atriyotomi yapıldı ancak defekt tespit edilmedi. Aortotomi insizyonu kapatılıp normotermi sağlandı. Kardiyopulmoner baypastan çıkıldı ve katlar anatomisine uygun şeklide kapatıldı.

Şekil 3: Ameliyat sırasında nonkoroner sinüs valsalva ile ilişkili trombüs materyalinin görünümü.

Şekil 4: Çıkarılan trombüsün görünümü.

Takip
Ameliyat sonrası PC aktivitesi %37 ile ameliyat öncesi değerlere benzer tespit edildi. Tümör belirteçleri (karsinoembriyonik antijen, alfa feto-protein, beta HCG, Ca125, Ca15-3, Ca19-9, Ca72-4, Ca50, kalsitonin) ve otoantikor titreleri [immünoglobulin (Ig) G, Ig M antikorları, antinükleer antikor (ANA), anti-çift sarmallı deoksiribonükleik asit (anti-dsDNA), anti-Smith (anti-Sm), anti-ribonükleoprotein (anti-RNP), anti-Ro ve anti-La, complement (C)3, C4)] referans aralığında tespit edildi. Transtorasik ekokardiyografi kontrolünde, ventrikül ve kapak fonksiyonları normaldi. Patolojik incelemesi “nonbakteriyel trombüs materyali” olarak değerlendirildi. Yatış süresince düşük molekül ağırlıklı heparin alan hastaya, takipte varfarin sodyum (Coumadin® 5 m g) verildi. Hasta uluslararası normalleştirme oranı (INR) 2.5-3.5 düzeyinde olacak şekilde bir günü yoğun bakım olmak üzere toplam yedi gün yatış sonrası taburcu edildi. Tekrarlayan emboli atakları nedeniyle antikoagülan tedaviye ömür boyu devam edilme kararı alındı. Ameliyat sonrası ikinci ayda emboli odağı ve trombüs tespit edilmedi.

Tartışma

Kapakta darlık ve yetmezlik gibi distrofik bozukluklara endotel hasarı eklendiği takdirde tromboz oluşma ihtimali artar. Ancak kardiyak patoloji ya da endotel hasarı oluşmadan nadiren pıhtılaşma bozukluklarına bağlı tromboz oluştuğu da bildirilmiştir (Tablo 2).[3-13] Dolaşımdaki otoantikorların da kapak endoteli ile otoimmün kompleksler oluşturduğu bilinmektedir.[3]

Protein C aktivitesi düşüklüğüne bağlı, ilk NAK trombozu olgusu 1999 yılında Jobic ve ark.[8] tarafından bildirilmiştir (Tablo 2). Toplumda 1/200.000-300.000 oranında bildirilmiştir ve kalıtsal trombozun en sık nedenidir.[1] Hastaların %90-95’inde faktör V geninde 506. sıradaki arginin ile glutaminin yer değiştirmesi sonucu oluşan tek nokta mutasyonu vardır.[2] Derin ven trombozu ve pulmoner emboli tanısı konulan 20-30 yaş arası hastaların %6-10’unda görülür.[2] Protein C eksikliğinde belirti olmadan yaşamına devam eden hastalar olduğu gibi, aynı ailede farklı klinik bulgular da tespit edilmiştir. Hastaların %75’inde trombozu uyaran; faktör VIII düzeyi artışı, sistemik lupus eritematozus, antifosfolipid antikorları, multipl miyeloma, kanserler, apendektomi, travma, uzun süreli hareketsizlik bildirilmiştir.[2] Hastamızda izole PC eksikliği vardı. Protein S ve faktör V Leiden seviyeleri ailesinde ve kendisinde normal değerlerde idi (Tablo 1).

Tablo 2: Literatürde normal aort kapak ve çıkan aort trombozu olgularının yıllara göre dağılımı

Tromboz, koagülopatinin eşlik ettiği hastalarda, endotel hasarı olmaksızın türbülan ve yavaş kan akımına bağlı oluşabilir.[1] Normal aort kapak trombozlarının çoğunlukla NKS üzerinde yerleşmesi; diyastolde akımın tersine dönerek koroner arterlere yönelirken, koroner ostiyum olmayan NKS’de, akımın yavaşlaması ve türbülan akım oluşması nedeniyledir. Bu durum, tüm kardiyak siklus boyunca devam ederken tromboz oluşumu için o bölgede endotel hücreleriyle reaksiyon oluşur.[10] İndükleyici olarak tek başına koagülopatinin olması bile trombozun oluşması için yeterli neden olabilir. Literatürde, trombüsün ventrikül içerisine girip çıktığı hastalar bildirildiği gibi sağ ve sol koroner arterlerde geçici tıkanma oluşturduğu durumlar da bildirilmiştir.[10] Normal aort kapakta mobil trombüs; serebral ve periferik emboli komplikasyonları oluşturacağından oldukça tehlikelidir. Hastamızda aort kapakta organik ve fizyolojik sorun yoktu. Trombüs bildirilen diğer makalelerde olduğu gibi NKS’den orijin alıyordu. Hastanın batıcı tarzda sırt ağrısının trombüsün koroner arterlerde yarattığı geçici tıkanmanın sonucu olduğunu düşünüyoruz. Ancak net olarak koroner tıkanma belirleyemedik.

Oral antikoagülan verilen hastalarda, tromboembolinin tekrarlama oranının %22 azaldığı bildirilmiştir.[14] Literatürde, genetik eğilimi olanlar ile olmayanlar arasında tekrarlama oranlarında netleştirilmiş bir fark henüz bildirilmemiştir. Simioni ve ark.,[15] faktör VG1691A gen mutasyonu taşıyıcılarında, tekrarlayan tromboemboli oranını anlamlı olarak yüksek bulmuşlardır. Öner ve ark.,[16] hastaların ikisinde kombine (heterozigot faktör V Leiden ve PS eksikliği) trombofilik risk faktörü olması, birinde de heterozigot protrombin (G20210A) mutasyonu ve tekrarlayan tromboemboli öyküsü nedeniyle ömür boyu antikoagülan tedavi verdiklerini ve tedavinin efektif olduğunu bildirmişlerdir. Hastamızın mobilizasyon durumu, kalıtsal risk faktörleri ve tekrarlayan tromboembolizm öyküsü değerlendirerek, ömür boyu antikoagülan tedavi verilmesi uygun görüldü.

Literatürde bildirilen aort kapak ve çıkan aort trombozu hastaları, Tablo 2’de verilmiştir. Bildirilerde hastaların %11’inde otoimmün hastalıklar, %23’ünde koagülopatiler ve %11’inde de polisitemia gibi kan hastalıkları sorumlu tutulmuştur.[5] Bildirilerde, h astaların bir kısmında teknik yetersizlik gibi nedenlerle etyoloji tespit edilemediği bildirilmiştir.

Normal aort kapağın mobil trombozunda, acil cerrahi uygulanmaktadır. Literatürde trombolitik tedavinin, olası serebral ve periferik emboli komplikasyonları nedeniyle kullanımı kısıtlıdır. Arkus ve çıkan aort trombozlarında, serebral emboli %29 olarak bildirilmiştir.[12] Endogreft ile trombüsün duvara yapıştırıldığını bildiren çalışmalar da vardır.[5] Bu yöntemlerle tromboz yok edilirken yeni trombojenik yüzey yaratılmaktadır. Çıkan aort ve aort kapakta mobil trombüs tespit edildiğinde cerrahi tedavinin doğru yöntem olduğunu düşünüyoruz. Erken müdahale aort duvarından kolayca ayrılan trombüsün komplikasyonlarını önleyebilir.

Sonuç olarak, nedeni bilinmeyen embolilerde, herediter pıhtılaşma bozukluklarına bağlı normal aort kapak ve duvarında mobil trombüs taraması ihmal edilmemesi gereken bir durumdur. Tekrarlayan tromboemboli, ömür boyu antikoagülan tedavi gerektirdiğinden, ailesinin de dahil olduğu, herediter pıhtılaşma bozukluklarının belirlenmesi önemlidir. Tedavide kardiyopulmoner baypas altında cerrahi eksizyon güvenle uygulanabilir.

Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını beyan etmişlerdir.

Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.

Kaynaklar

1) Dahlbäck B. Advances in understanding pathogenic mechanisms of thrombophilic disorders. Blood 2008;112:19-27.

2) Bertina RM, Reitsma PH, Rosendaal FR, Vandenbroucke JP. Resistance to activated protein C and factor V Leiden as risk factors for venous thrombosis. Thromb Haemost 1995;74:449-53.

3) Schrem S, Freedberg RS, Culliford AJ, Kronzon I. Echocardiographic diagnosis of bland thrombus on an aortic valve. J Am Soc Echocardiogr 1988;1:271-2.

4) Nakano H, Nakata S, Yanagitani N, Miwa H, Nishimura H, Kobayashi O, et al. Two cases of multiple infarction due to thrombus of the normal aortic valve. Chubu Geka.1990;26:44. [Abstract]

5) Warner JG Jr, Rupard LL, Davis GJ, Lantz PE, Nomeir AM. Aortic valve thrombus first seen as inferior myocardial infarction in a patient with polycythemia. Am Heart J 1994;127:1407-11.

6) Christiaens L, Allal J, Corbi P. Thrombus in a normal sinus of Valsalva: angiographic, multiplane transoesophageal echocardiographic, and surgical findings. Heart 1996;76:287-8.

7) Yamaji S, Hara K, Ayabe S, Morino Y, Kigawa I, Wanibuchi Y, et al. Native aortic valve thrombus revealed by routine echocardiography: a case report. J Cardiol 1997;30:211-6. [Article in Japanese]

8) Jobic Y, Provost K, Larlet JM, Mondine P, Gilard M, Boschat J, et al. Intermittent left coronary occlusion caused by native aortic valve thrombosis in a patient with protein S deficiency. J Am Soc Echocardiogr 1999;12:1114-6.

9) Barandon L, Clerc P, Chauvel C, Plagnol P. Native aortic valve thrombosis: a rare cause of acute ischemia of the lower limb. Interact Cardiovasc Thorac Surg 2004;3:675-7.

10) Shindo S, Kubota K, Matsumoto M. Thromboembolism from the noncoronary cusp of a patient with a normal aortic valve and protein C deficiency. J Thorac Cardiovasc Surg 2006;131:1171-2.

11) Ryu YG, Chung CH, Choo SJ, Kim YS, Song JK. A case of antiphospholipid syndrome presenting with a floating thrombus in the ascending aorta. J Thorac Cardiovasc Surg 2009;137:500-2.

12) Pousios D, Velissaris T, Duggan S, Tsang G. Floating intraaortic thrombus presenting as distal arterial embolism. Interact Cardiovasc Thorac Surg 2009;9:532-4.

13) Madershahian N, Kuhn-Regnier F, Mime LB, Slottosch I, Langebartels G, Sindhu D, et al. A loose cannon: free-floating thrombus in ascending aorta. J Card Surg 2009;24:198-9.

14) Nowak-Göttl U, Junker R, Kreuz W, von Eckardstein A, Kosch A, Nohe N, et al. Risk of recurrent venous thrombosis in children with combined prothrombotic risk factors. Blood 2001;97:858-62.

15) Simioni P, Prandoni P, Lensing AW, Scudeller A, Sardella C, Prins MH, et al. The risk of recurrent venous thromboembolism in patients with an Arg506-->Gln mutation in the gene for factor V (factor V Leiden). N Engl J Med 1997;336:399-403.

16) Öner F, Kaya A, Doğan R, Numanoğlu N, Venöz tromboembolizmde kalıtsal risk faktörleri. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2003;51:60-9.

Anahtar Kelimeler : Serbest yüzen trombüs; mobil trombüs; normal natif aort kapak trombozu; periferik arter embolisi; protein C eksikliği
Viewed : 9446
Downloaded : 2226