ISSN : 1301-5680
e-ISSN : 2149-8156
Turkish Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery     
Erişkinlerin Tek Taraflı Diyafragma Paralizisi ve Evantrasyonunda Diyafragma Plikasyonu
Fahri OĞUZKAYA, Mehmet BİLGİN, Yiğit AKÇALI, Cemal KAHRAMAN, Atalay ŞAHiN
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs ve Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı

Özet

Diaphragmatic evantration or paralysis in adults is associated with respiratory distress. In our clinic during the last decate we treated 8 female and 2 male patients with the mean age of 41.8 years. Tha etiologic causes were definite in 4 cases. Dispne was seen in all the cases and values of pulmonary function test decrease in VC test PO2 in arterial blood were observed.

Diagnosis was radiologically made. The cases were undenwent to plication transthoracally. The mean hospital stay was 6.4 days. Relief in symptoms and increase in values VC and PO2 were seen postoperatively in the third month.

Plication is taken as on effective and necessary method in symtomatic patients in order to restore diaphragmatic position.

Diyafragma, akciğerlere gelen havanın yaklaşık %75'inin girişini sağlayan önemli bir solunum kasıdır. Diyafragmanın her bir cm'lik vertikal hareketi 300-400 ml havanın yer değiştirmesini sağlar [1]. Bununla birlikte erişkinlerde tek taraflı diyafragma paralizisi veya evantrasyonunu her zaman belirgin solunumsal semptomlar vermez. Bu gruptaki hastaların cerrahi tedavisi için kesin endikasyonlar oluşmamıştır.

Biz semptomları olan ve laboratuvar yöntemlerle hipoksemisi gösterilen hastalarımızda cerrahi tedavi olarak diyafragma plikasyonu uyguladık. Bu çalışmada amacımız Diyafragma paralizisi olan hastalarımızda, diyafragma plikasyonunun klinik ve laboratuvar sonuçlarını gözlemlemek ve bundan sonraki olguların tedavisine yön vermekti.

Yöntem

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs ve Kalp-Damar Cerrahisi Anabilim Dalı'nda son on yıllık dönemde yaşları 32-57 (ort 41.8) olan 8 kadın, 2 erkek hastaya diyafragma paralizisi veya evantrasyonu tanısıyla diyafragma pilikasyonu uyguladık. Olguların 9'unda sol, bir'inde sağ diyafragma tutulmuştu.

Respiratuar ve gastrointestinal sistem semptomlarıyla başvuran hastalarda, tanı için, ön arka akciğer grafileri ve "sniff" testi kullanıldı. Bütün olgularda solunum fonksiyon testi ve radiyal arter ponksiyonlarıyla alınan arteryel kandan PO2 ve PCO2 analizleri yapıldı.

Olguların paralizi-evantrasyonu ayrımı için daha önce geçirilmiş cerrahi işlem veya intratorasik neoplastik hastalık, travma, doğum travması, araştırıldı.

Bütün olgularda torakotomi yapılarak diyafragmatik pilikasyon uygulandı. Posterolateral torakotomi 7 veya 8 interkostal aralıktan yapıldı. Diyafragma toraks içinde yukarı doğru eleve olduğu görüldü. 00 ipek sütürlerde 7 veya 8 sıra; posteromedialden anterolaterale doğru frenik sinir liflerini çaprazlayan şekilde ve travmatize etmemeye dikkat edilerek her bir sırada 6-7 kez iğneyi diyafragmadan geçirerek sütürler askıya alındı (Resim 1). Sütürlerin hepsi birden yavaş yavaş gerilip diyafragma üzerinde frenik sinir dallarına paralel pilikasyon sağlandı (Resim 2). Düğümler oturturulduktan sonra diyafragma pozisyonunun restore edilmiş olduğu görüldü (Resim 3). Bir adet göğüs tüpü konarak toraks kapatıldı.

Hastalar postoperatif üçüncü ayda tekrar solunum fonksiyon testinde vital kapasite ve kan gazı analizinde PO2 ve Pco2 ile değerlendirildi, İstatistikler için t testi kullanıldı.

Yükselmiş diyafragmada 00 ipek sütürlerin birbirine paralel yedi sıra geçirilişi
Sütürlerin askıya alınmasıyla diyafragmada oluşan plikasyon
Sütürler oturtulduktan sonra diyafragma pozisyonunun düzelmiş hali

Bulgular

Olguların tümünde dispne vardı. Semptomlar Tablo 1'de gösterilmiştir.
Diyafragma Paralizisi veya Evantrasyonu olan olgularımızın başvuru yakınmaları

Olguların ikisinde torakoservikal travma, diğerinde aynı taraf hemitoraksta kist hidatik nedeniyle geçirilmiş cerrahi işlem mevcuttu. Bir diğer olgu timoma nedeniyle operasyon geçirmişti. Bu dört olguda yakınmalar bu olaylardan sonra başlamıştı. Üç olgu, semptomlarının başlangıç zamanını hatırlıyor, fakat buna yakın zamanlarda viral veya bakteriel bir enfeksiyon hatırlamıyordu, bu olgularda, diyafragma paralizisi için, başka bir etyolojik faktör bulunamadı. Üç olgu ise semptomlarla kesin bir başlangıç zamanı hatırlamıyor, fakat zaman içinde dispnede bir miktar artış olduğunu söylüyordu. Kronik obstrüktif akciğer hastalığıda olan bir hastada son altı aydır ortopne yakınması başlamıştı.

Bütün olgularda ön arka akciğer grafilerinde diyafragma yüksekliği vardı. Daha önce kist hidatik nedeniyle torakotomi geçirmiş olgunun ön-arka akciğer grafisi Resim 4'de görülüyor. Skopi altında incelemede ilgili tarafta diyafragma haraketleri görülemedi ve ani derin soluk alma manevrasıyla ("sniff" testi) paradoksal hareket ve mediastinal sallanma görüldü. Olgu ların SFT ve kan PO2 ve PCO2 düzeyleri Tablo 2'deki gibiydi.

Olgularımızın preoperatif ve postoperatif vital kapasite, arteriyal kan PO2 ve PCO2 değerleri
Daha önce geçirdiği operasyona bağlı diyafragma paralizisi olan hastanın ön-arka akciğer grafisi

Postoperatif ortalama hastanede kalış süresi 6.4 gündü. Hiç bir hastada komplikasyon gelişmedi. Mortalite yoktu. Postoperatif 15 günde ve 3. Ayda akciğer grafisinde bütün hastalarda diyafragmanm pozisyonu iyi olarak gözlendi (Resim 5) Postoperatif 3. aydaki vital kapasite ve kan gazı analizleri Tablo 2'deki gibiydi.

Preoperatif ve postoperatif vital kapasite, PO2, Pco2 değerleri arasındaki farklar her üç parametri içinde ayrı ayrı P<0.01 ve anlamlı bulundu.

Diyafragma plikasyonu uygulanmış olgumuzun postoperatif üçüncü aydaki ön arka akciğer grafisi

Tartışma

Diyafragma elevasyonlarında; evantrasyon ve paralizi ayrımını yapmak için etyolojik faktörlerin tespiti her zaman mümkün olmayabilir [1]. Bununla beraber bu iki durumun oluşturduğu semptomlar ve cerrahi tedavi yöntemleri fazla farklılık göstermez. Mediastinal veya pulmoner malign bir sürece bağlı frenik sinir paralizisinde tedavi planlanırken primer hastalığın prognozu göz önünde bulundurulmalıdır. Bizim olgularımızın dördünde etyolojik sebep tespit edilebildi. Altı ay ile dört yıl öncesi arasındaki zamanlarda geçirilmiş travma, torakotomi ve sternotomi insizyonlarıyla yapılmış operasyonlar semptomun başlangıç zamanına uymaktaydı. Diyafragma paralizisi tanısı konan bu dört olgu dışındakilerde paralizi-evantrasyon ayrımı yapılamadı. Diğer üç olguda semptomlar üç yıl ile yedi yıl arası bir zaman önce başlamıştı. Başlangıç dönemiyle ilgili sorgulamada; cerrahi işlem, kateterizasyon, malign bir hastalık, travma ve belirgin bir enfeksiyon tablosu tanımlayan hasta olmadı. Kalan üç olguda semptomların süresi belirgin değildi.

İnfantlarda unilateral diyafragma paralizisi veya evantrasyonu çoğunlukla ventilatör tedavisini gerektirecek solunum yetmezliği yaparken, bilateral olgularda durum çok daha ciddidir [1,2]. İnfantlarda diyafragma paralizisi veya evantrasyonu acil cerrahi tedavisi çoğu zaman endike ve cerrahi tedavi erken ve geç sonuçları yüz güldürücüdür [2,3].

Adultlarda ise diyafragma paralizisinde ve evantrasyonunda semptomlar daha hafiftir. Unilateral hastalık genellikle tolere edilir ve agresif tedavi gerektirmez [1]. Bir grup hastada ise ciddi dispne, ortopne ve hipoksi görülür. Bu hastaların solunum volümlerindeki azalma gösterilebilir [4]. Bizim cerrahi tedavi uyguladığımız hastaların hepsinde dispne mevcuttu ve şikayetlerinin başlangıcından bu yana artma vardı. KOAH ile birlikte bulunan bir hastamızda ortopne mevcuttu. Bu hastaların kan gazları incelemesinde hipoksemi vardı ve solunum fonksiyon testlerinde, özellikle vital kapasitede, azalma şeklinde kendini gösteren restrüktif tipte solunum fonksiyon bozukluğu mevcuttu.

Cerrahi tedavide amaç toraks volümünü genişletmekden çok diyafragmanın paradoksal hareketinin ve buna bağlı mediastinal sallanmanın engellenmesidir. Bizim olgularımızda postoperatif floroskopik incelemede paradoksal hareketin kaybolduğu görüldü. Diyafragma elevasyonlarının restorasyonunda pilikasyon genellikle kabul gören bir yöntemdir [3,5]. Olgularımızda pilikasyon morbidite ve mortalite görülmeksizin uygulanmış ve postoperatif 3. aydaki takiplerinde rekürrense rastlanmamıştır. Bütün olgularda semptomlarda azalma ve solunum fonksiyon testi ve arteriyal kan PO2 ve Pco2 analizlerinde anlamlı düzelme oldu. Cerrahi tedavi yöntemi olarak diyafragmatik stappling, diyafragmaya greft implantasyonu ve diyafragmayı kesip üst üste kaydırarak yapılan cerrahi tedavinin başarılı olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur [1,6,7]. Ayrıca son yollarda bütün bu cerrahi işlemlerin videotorakoskopik yolla minimal invaziv olarak gerçekleştirilebileceğini gösteren çalışmalar görülmektedir [8,9].

Semptomatik unilateral diyafragmatik paralizi ve evantrasyonlu olgularımızda uyguladığımız transtorakal yolla pilikasyon tekniğinin iyi postoperatif sonuçları olan güvenli ve kolay bir yöntem olduğu sonucuna vardık.