In these patients, preoperative variables such as age, sex, unstable angina, myocardial infarction, left ventricle ejection fraction; operative variables such as number of distal anastomoses, cardiopulmonary bypass (CPB) and cross-clamp times, peroperative myocardial infarction; postoperative variables such as respiratory, renal and heart failure, bleeding and infection were evaluated to predict the possible risk factors.
Statistical analysis revealed that the predictors of mortality were age over 60, unstable angina, ejection fraction of less than 40%, more than four distal anastomoses, longer than 90 minutes cross-clamp time, longer than 120 minutes CPB time, peroperative myocardial infarction for mediastinitis and bleeding.
Predictors of left ventricular failure were age over 60, unstable angina, ejection fraction less than 40%, more than four distal anastomoses, longer than 90 minutes cross-clamp time, longer than 120 minutes CPB time, peroperative myocardial infarction, renal and respiratory failure reexploration for mediastinitis.
Risk factors for respiratory failure were age over 60, chronic obstructive pulmonary disease, peroperative myocardial infarction, renal and left ventricular failure.
Son 10 yıldır koroner hastalarının cerrahi risk faktörlerinin belirlenmesi için birçok araştırma yapılmıştır. Cerrahinin başarısı bir ölçüde bu faktörlerin mümkünse giderilmesi, iyileştirilmesi ya da buna karşı önlemlerin alınmasına bağlı olmaktadır. Ayrıca son yıllarda girişimsel kardiyolojide önemli gelişmeler olmuştur.
Cerrahi riski yüksek hastalar bu yönleriyle de değerlendirilip, girişimsel yöntemlerle tedavi, cerrahiye tercih edilebilmektedir.
1990-1994 yılları arasında izole koroner bypass ameliyatı olan 1250 hastanın ameliyat öncesi, ameliyat seyri ve sonrası dönemleri kaydedilmiş, bu hastalar yaş, cins, semptomatoloji, kalp fonksiyonları, cerrahi girişim özellikleri, ameliyat sonrası organ (böbrek, kalp, akciğer) yetmezliği yönüyle incelenmiş ve bu özelliklerin mortaliteye ve morbiditeye olan etkileri istatistik yöntemlerle araştırılmıştır.
Preoperatif risk faktörlerinin mortalite ve sol ventrikül yetmezliği ile solunum yetmezliğine etkisi |
Preoperatif risk faktörlerinin mortalite ve sol ventrikül yetmezliği ile solunum yetmezliğine etkisi |
Preoperatif risk faktörlerinin mortalite ve sol ventrikül yetmezliği ile solunum yetmezliğine etkisi |
Ameliyat esnasında ise, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun, bypass uygulanan damar sayısının, kardiyopulmoner bypass ve kros-klemp sürelerinin ve peroperatuar miyokard enfarktüsü geçirilmesinin hastane mortalitesi ve morbiditesine etkisi istatistiksel olarak değerlendirildi. Bunların dışında postoperatif dönemde de sol ventrikül, solunum ve böbrek yetmezliği gelişiminin, ayrıca kanama ve infeksiyon nedeniyle revizyon gereken hastaların da hastane mortalite ve morbiditesine etkisi istatistiksel olarak hesaplandı.
Değerlendirmelerde acil cerrahi ve reoperasyon uygulanan vakalar sayıları çok az olduğu için ayrı tutuldu. Çalışmada istatistiksel amaçla StatPac Gold Statistical Analysis Package-Versiyon 4.1 veri programı kullanıldı. Verilerin chi-square testi ile değerlendirilmesi yapıldı.
Ameliyat öncesi dönemde mortalite ve sol ventrikül yetmezliği ile solunum yetmezliğine etki eden risk faktörleri |
Geçirilmiş miyokard enfarktüsü vakaların %46sında vardır. Bunlarda hastane mortalitesi %6.1 ve sol ventrikül yetmezliği gelişme oranı %6.5dur (p>0.05). Buna karşılık vakaların %54ünü oluşturan miyokard infarktüsü olmayanlarda mortalite %5.0 ve sol ventrikül yetmezliği gelişme oranı %4.8dir (p>0.05). Preoperatif geçirilmiş miyokard infarktüsü ile opere edilen olgularda mortalite ve morbidite artmasına karşılık, artış istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur.
Yine olguların %1.3ünü oluşturan kronik obstrüktif akciğer hastalığı olanlarda, %13ünü oluşturan diyabetes mellitüslü hastalarda ve %32sini oluşturan hipertansiyonlu vakalarda mortalite ve morbiditedeki artış istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur (Grafik 1).
Olguların sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonları (EF) değerlendirildiğinde, %24.9unu oluşturan EF %40ın altındaki vakalarda mortalite %8dir (p<0.05). Sol ventrikül yetmezliği gelişme oranı ise %9dur (p<0.05). EF %40 altında olan vakalarda mortalite ve morbidite istatistiksel olarak anlamlı biçimde yükselmektedir (Grafik 1).
Bypasslanan damar sayısının mortalite ve morbiditeye etkisi incelendiğinde %13 vakada uygulanan 5li bypassta mortalite %8.5, %3.3 olgudaki 6lı bypassta %15.6 ve %0.3 vakadaki 7li bypassta %33.3dür (p<0.05). Morbidite değerleri ise sırasıyla %7.6, %18.2 ve %33.3dür (p<0.05). Bypasslanan damar sayısının 4ten fazla olduğu durumlarda mortalite ve morbidite istatistiksel olarak anlamlı biçimde artmaktadır (Grafik 2).
Ameliyat esnasında mortalite ve sol ventrikül yetmezliği ile solunum yetmezliğine etki eden risk faktörleri |
Bunların yanında postoperatif solunum yetmezliğine giren %2.4 olguda mortalite ve morbidite %41.7, böbrek yetmezliğine giren %1.6 vakada sırasıyla %75 ve %56.3, sol ventrikül yetmezliğine giren %5.5 olguda da %60 ve %17.9 olarak tespit edilmiştir (tümünde p<0.05). Postop. kanama nedeniyle revizyona giren %3.6 olguda mortalite %11.1dir (p<0.05).
Ayrıca postoperatif enfeksiyon nedeniyle revizyona giren %0.8 olguda da mortalite %50dir (p<0.05). Bu faktörler de mortalite ve morbiditeyi anlamlı biçimde arttırmıştır (Grafik 3).
Bu yıllardan sonra ise mortalitede bir artış izlenmeye başlanmış ve %1.5-2 civarında bir değere çıkmıştır [15]. Perkütan transluminal koroner anjiyoplasti (PTCA) ve diğer invaziv girişimlerdeki ilerlemenin mortalitedeki bu artışta rolü büyüktür. Giderek daha az risk taşıyan, daha az damar tutuluşu olan ve ventrikül fonksiyonu iyi korunmuş olan hastalar PTCAe verilirken; çok damar tutuluşlu ve ventrikül fonksiyonu bozuk olan hastalar cerrahiye yönlendirilmiş ve böylece değişen hasta popülasyonu cerrahi mortalitenin artmasına etken olmuştur. Bunun yanında koroner reoperasyon ameliyatlarının giderek standart cerrahi içinde daha büyük oran tutması da bu sonuçta etkendir [9,10,11].
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniğinde yapılan 1250 hastayı içeren bu çalışmada, koroner cerrahisinde mortaliteye etki eden ameliyat öncesi faktörler olarak 60 yaş üstü, anstabil anjina pektoris ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun %40 altında oluşu belirlenmiştir. Yapılan çalışmalarda 60 yaş üstü hastalarda mortalite ve morbiditenin arttığı gösterilmiştir. Estafanous ve ark.nın çalışmasında mortalite 70 yaş üstünde %7, 80 yaş üstünde ise %7.9 olarak verilmiştir [5].
Bu çalışmada da 60-75 yaşları arasında mortalite %7.2dir. Bunun yanında yaşlı hastalarda cerrahi yüksek morbidite ile seyretmekte ve hastanede kalış süresi ile komplikasyon oranları artmaktadır [12,13,14]. Kadın cinsin mortalite üzerine olan etkisi ise tartışmalıdır. Fisher ve ark. artan riskin cinse bağlı olmadığını hastanın kilosu ve koroner damarların çapı ile ilişkide olduğunu belirtmektedir [5].
Cosgroveun yaptığı çalışmada da bu düşünceyi desteklemektedir. Vücut yüzeyi dikkate alındığında kadın cinsiyetin mortalite üzerine bir etkisi gözlenmemektedir. Vücut yüzeyinin azalması mortalite üzerine asıl etken olan faktörüdür [15].
Bu çalışmada bayan hasta grubunda mortalite ve morbidite yüksek bulunmuş ancak bu değerler istatistiksel olarak anlamsızdır. Mortalite üzerine etki eden ameliyat öncesi en önemli faktör anstabil anjina pektorisin varlığıdır. Estafanous ve ark. anstabil anjinası olan hastalarda mortalitenin %4.6-%9 arasında seyrettiğini bildirmişlerdir. Ayrıca bu hastalarda perioperatif miyokard enfarktüsü, kardiyojenik şok, aritmi, sol ventrikül yetmezliği riski de artmaktadır [5].
Bu çalışmada anstabil anjinalı hastalarda mortalite %10.5 ve sol ventrikül yetmezliği gelişme oranı da %11.3 olarak bulunmuştur. Her iki sonuç da istatistiksel olarak anlamlıdır. Mortalite üzerine etki eden 3. önemli faktörde sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonudur (EF). Christakis ve ark. EF %20-40 arasında olan hastalarda mortaliteyi %4.8, %20nin altında olan hastalarda %9.8 olarak bildirmişlerdir [6]. Yapılan diğer çalışmalarda da EF %36nın altında olarak tanımlanan ciddi sol ventrikül disfonksiyonlarında mortalitenin arttığı gösterilmiştir [14,15,16]. Bu çalışmada EF %40ın altında olan hastalarda mortalite %8 olarak bulunmuştur.
Koroner cerrahisinde mortalite ve morbiditeye etki eden ameliyat sırasındaki faktörler ise bypass sayısının 4ten fazla oluşu, CPB süresinin 120 dakikanın, X-klemp süresinin 90 dakikanın üzerinde oluşu ve peroperatuar miyokard infarktüsü olarak tespit edilmiştir. Bu çalışmada 4ün üzerinde bypass saptanmıştır. Yapılan çalışmalarda uzamış CPB ve X-klemp sürelerinin mortaliteyi arttırdığı gösterilmiştir. Kirklin ve ark. CPB süresinin mortalite ve morbidite üzerine kesin bir risk faktörü olduğunu bildirmektedirler [16].
Çalışmada 120 dakikayı aşan CPB süresinde mortalite %9.3 ve sol ventrikül yetmezliği %9.8 olarak bulunmuştur. 90 dakikayı aşan X-klemp süresinde ise bu oranlar %10.2 ve %9.5dur. Ameliyat esnasındaki bir diğer risk faktörü de peroperatuar miyokard enfarktüsüdür. Sethna ve ark. peroperatuar miyokard infarktüsü gelişme oranını %7 olarak bildirmişlerdir [7]. Namay ve ark. ile Schaff ve ark. peroperatif miyokard infarktüsünün mortalite üzerine etkisi olduğunu yaptıkları çalışmalarda göstermişlerdir [17,18]. Çalışmada peroperatuvar miyokard infarktüsü geçiren olgularda mortalite %26.1 ve sol ventrikül yetmezliği %43.5 olarak tespit edilmiştir.
Ameliyat sonrası mortalite ve morbiditeye etki eden önemli risk faktörleri arasında solunum, böbrek yetmezliği ile kanama ve mediastinit nedenli revizyonlar sayılabilir. Estafanous ve ark. kronik obstrüktif akciğer hastalığı olan olgularda mortalitenin, ayrıca uzayan hastanede kalış süresi nedeniyle de morbiditenin arttığını belirtmektedirler [5].
Bu çalışmada solunum yetmezliği ile gelişen olgularda mortalite %41.7 olarak bulunmuştur. Estafanous ve ark.nın çalışmasında kronik hemodialize giren hastalarda açık kalp cerrahisi sonrası mortalite ve morbiditede artış olduğu görülmektedir [5].
Hipolovemi, düşük debi sendromu ve buna bağlı pulmoner konjesyon, uzamış ventilatör desteği renal disfonksiyonun önemli nedenleri arasında sayılabilir. Çalışmada böbrek yetmezliğine giren hastalarda mortalite %75 olarak tespit edilmiştir. Sol ventrikül yetmezliği mortaliteyi arttıran bir diğer nedendir.
Çalışmalarda sol ventrikül yetersizliği genellikle düşük EFlu hastalarda olduğu gösterilmişse de, normal sistolik fonksiyona sahip ventriküllerde de yetmezlik gelişebileceği bildirilmiştir [12,13,14]. Bu çalışmada sol ventrikül yetmezliği gelişen olgularda mortalite %60dır.
Koroner bypass operasyonlarında mortalite ve morbiditeye etki eden risk faktörlerinin belirlenmesi çeşitli durumlarda hem cerraha hem de hastaya karar verme ve operasyonu planlama açısından yardımcı olacaktır. Ayrıca bilinen ve giderilebilen bazı risk faktörleri de mortalite ve morbiditeyi azaltacaktır.
Bu amaçla Ege Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniğinde, diğer merkezlerle uyumlu olarak, çapı 1 mmden küçük ve distal tutuluşu olan koroner damarlara bypass yapmamaktayız. Bunun yanında özellikle yaşlı hastalarda fazla su tutuluşunu ve doğabilecek akciğer problemlerini engellemek üzere pompa süresini kısa olacak şekilde ameliyatı planlamaktayız.
Ayrıca böbrek yetmezliği gelişmesi ihtimali olan yaşlı, kreatinini 2 mg/dlnin üzerindeki hastalarda böbrek kan akımını arttırmak üzere ameliyat boyunca 2 mgr/kg/dkdan düşük doz dopamin infüzyonu uygulamaktayız. Bundan başka anstabil anjina pektorisli hastanın preoperatif maksimum medikal tedaviyi almasına önemle dikkat etmekteyiz.
1) Favalaro7 RG: Saphenous vein graft in the surgical treatment of coronary artery disease: operative technique. J Thorac Cardiovasc Surg 1969; 58: 178-185.
2) European Coronary Surgery Study Group: Longterm results of prospective randomized study of coronary bypass surgery in stable angina pectoris. Lancet 1982; 2: 1173-1180.
3) CASS Principal Investigators and their Associates: Coronary artery surgery study (CASS): A randomized trial of coronary artery bypass. Survival data. Circulation 1983; 68: 989-950.
4) Holman WL: Long-term results of coronary artery bypass grafting. Current Opinion in Cardiology 1992; 7: 990-996.
5) Estafanous FG, Higgins T, Loop F: A severity score for preoperative risk factors as related to morbidity and mortality in patients with coronary artery disease undergoing myocardial revascularization surgery. Current Opinion in Cardiology 1992; 7: 950-958.
6) Rosenfeld FL, Wong J: Current expectations for survival and complications in coronary artery bypass grafting. Current Opinion in Cardiology 1993; 8: 910-918.
7) Sethna D, Postel J: Perioperative mortality and morbidity of coronary artery bypass grafting. Current Opinion in Cardiology 1992; 7: 973-983.
8) Cohen LS: Coronary artery disease and the indicatons for coronary revascularization: Baue AE (ed): Glenns Thoracic and Cardiovascular Surgery, Prentice-Hall International Inc. 1991. Pp:1755-1761.
9) Curtis JJ, Walls JT, Salam NH, et al: Impact of unstable angina on operative mortality with coronary revascularization at varying times aftre myocardial infarction. J Thorac Cardiovasc Surg 1991; 102: 867-873.
10) Smith LR, Harrel FE, Rankin JS, et al: Dterminants of early versus late cradiac death in patients undergoing coronary artery bypass graft surgery. Circulation 1991; 84(suppl III). 245-253.
11) Lawrie GM, Morris GC, Earle N: Long-term results of coronary bypass surgery: analysis of 1698 patients fallowed 15 to 20 years. Ann Surg 1991; 213: 377-387.
12) Grover FL, Hammermeister KE, Burchfield C: Initial report of the Veterans Administration Preoperative Risk Assessment Study for Cardiac Surgery. Ann Thorac Surg 1990; 50: 12-28.
13) Hammermeister KE, Burchfield C, Johnson R: Identification of patinets at greatest risk for developing major complications at cardiac surgery. Circulation 1990; 82: 380-389.
14) Edwards FH, Albus RA, Zajtchuk R, et al: A quality assurance model of operative mortality in coronary artery surgery. Ann Thorac Surg 1989; 47: 646-649.
15) Cosgrave DM: Evaluation of perioperative risk factors. J Card Surg 1990; 5(3): 227-230.
16) Kirklin JK: Hypothermia, circulatory arrest and cardiopulmonary bypass: Kirklin JW (ed): Cardiac Surgery, Churchill Livingstone Inc. 1993; pp.97-98.