Postoperatif erken dönem sorunsuz geçti. 14. gün bol ve pürülan balgam çıkarma yakınması başladı. Ponksiyon materyalinde direk boyamada bakteri görülünce postpnomonektomik ampiyem ve bronkoplevral fistül tanısı koyuldu. Toraks drenajı yapıldı ve uygun antibioterapiye başlandı. Drenajın yeterli olmaması üzerine 3. ayda torakostomi yapıldı. Aynı dönemde yapılan bronkoskopi de bronş güdüğünün sağ ana broş distalinde oluşturduğu, sutur hattı boyunca çok sayıda minor fistüllerin olduğu saptandı. Postoperatif 5. ayda tekrar torakotomi yapıldı. İleri derecede fibröz doku gelişmesi nedeniyle bronş güdüğü tam olarak prepare edilemedi. Buna rağmen M. Latissimus Dorsiden alınan vaskülarize bir kas demeti güdük üzerine suture edildi. Ancak fistülün kapanmadığı görüldü.
Pnomonektominin 9. ayında hasataya median stenotomi yapıldı. Mediastindeki ileri derecede sağ deviasyona ve yapışıklıklara rağmen V. Cava Superior ve Aort arasından sağ A. Pulmonalis proksimaline ulaşıldı. Proksimal uç vasküler stapler (TA 30V, Auto Suture ) ile kapatıldı, distal uç bağlandı (Resim 1) (Şekil2).Böylelikle sağ ana bronş proksimaline ulaşmak için yeterli alan sağlandı. Sağ ana broş proksimal ve distalinden broş stapleri (TA 55, 4.8 mm. Auto Suture) ile kapatıldı ve kesildi( Resim 2).
Bu olguların tedavisinde Clagett, torakostomi ve lokal infeksiyon mücadelesi ile özellikle küçük fistüllerin kapanabildiğini bildirmiştir [3]. 80li yıllarda bronkoskopik girişim ile fistülün direk olarak koterize edilmesi veya fibrin yapıştırıcılar uygulaması ile iyi sonuçlar alınmıştır [4,5]. Bu girişimler daha önce major bir operasyon geçirmiş olgular için uygun olmakla birlikte geniş veya birden fazla fistül olan olgularda yetersiz kalmaktadır.
Uygulanan direk cerrahi girişimlerin en eskisi total torakoplastidir [6]. Ancak torakoplasti uzun dönemde karşı akciğer kapasitesini % 25 azalttığı ve daha önemlisi bedensel bir deformite oluşturduğu için günümüzde çok seçilmiş olgularda uygulanmalıdır [6,7]. Perelman bu olgularda özellikle sol pnomonektomiden sonra gelişen fistüllerde sağ torakotomi ile sol ana broş proksimaline ulaşarak fistülün kapatılabildiğini iddia etmiştir [8]. Bu girişimde gelişecek bir komplikasyon mortal olabileceği gibi sağ akciğerin sürekli ekspanse durumda olması gerektiği için girişim, olağan bir girişimden daha zor olacaktır. Günümüzde pnomonektomiden sonra gelişen bronkoplevral fistüllerin tedavisinde en çok kullanılan tekniklerden biri Pairoleronun önerdiği güdüğün retorakotomi ile tekrar prepare edilerek daha kısaltılması ve ekstratorasik kaslardan alınan vasülarize bir demetle kuvvetlendirilmesidir [9]. Bu tekniğin en büyük avantajı transpoze edilen kas demetinin büyüklüğüne bağlı olarak kavite küçültülebilir ve hatta tamamen kapatılabilir. Ancak daha önce girişimde bulunulmuş, kronik infeksiyonu olan bir bölgede güdüğü opere etmek teknik açıdan çok zordur. Olgumuzda bronş güdüğü ile pulmoner arter ilişkisi tam olarak saptanmadığı için girişim yazarın önerdiği yönteme uygun olarak yapılamadı.
1960 yılında Padhi ve Lynn ilk olarak transperikardial girişimle fistül kapadıklarını bildirdiler[10]. Sonraki yıllarda Sovyetler Birliğinde bu yöntem yaygın olarak kullanıldı. Bogush ve arkadaşları 63 olguluk bir seride 8 başarısız sonuç bildirdiler [11].Teknik 80li yıllarda batıda popüler oldu. Ginsberg 1989 yılında 13 olguluk bir seri bildirdi ve bu seride 3 başarısız olgu vardı [12]. Bu olguların birinde ana bronş stapler ile kapatılmış kesilmeden bırakılmıştı. Bu nedenle olgumuzda distal ve proksimal uç stapler ile kapatıldıktan sonra kesildi.
Transsternal transperikardial girişim en büyük dezavantajı infekte kaviteye bir girişim yapılma-masıdır. Olgumuzda fistül operasyonun yaklaşık 2. yılında ve kapalı durumdadır. Ancak distal bronş mukozası sekresyon devam ettiği için stoma kapatılamadı. Bu komplikasyonu önlemek için Ginsberg mukozanın preoperatif veya peroperatif olarak laser veya koter ile devitalize edilmesini önermektidir [12].
Daha önceki pnomonektomiye bağlı gelişen mediastinal kayma transsternal tarnsperikardial girişimi rutin uygulamalara oranla daha zorlaştırmakla birlikte, seçilmiş olgularda seçenek bir girişim olarak uygulanabilecek, özellikle fistül kapatılmasında oldukça etkili bir cerrahi yöntemdir.
1) Hankis JR, Miller JE, Satterfield JR, Mc Laughlin JS: Bronchopleural fistula. Thirteen-year experience with 77 cases. J
thorac Cardiovasc Surg 76:55,1978.
2) Hakim M, Milstein BB: Role of automatic staplers in the etiology broncpleural fistula. Thorax 40:27,1985.
3) Clagett OT, Geraci JE: A procedure for the management of
post-pneumonectomy empyema. J Thorac Cardiovasc Surg
45:141,1963.
4) Hier-Madsen K, Schulz ES, Miller-Pedersen V, Halkier E:
Management of bronchopleural fistula following pneumonectomy. Scand J Thorac Cardiovasc Surg 18:263,1984.
5) Torre M, Chiesa G, Ravini M, Vercelloni M, Belloni PA: Endoscopic gluing of bronchopleural fistula. Ann Thorac Surg
43:295,1987.
6) Gaenser EA, Strider JW: Progressive changes in pulmonary
function after pneumonectomy: The influence of thoracoplasty, pnemumotharax, oleothorax, plastic sponge plombage
on the side of pneumonectomy. Shields TW, General Thoracic Surgery, Philadelphia/London, Lea and Febriger p 402,
1989.
7) Langston UT, Thoracoplasty: The how and the why. Ann
Thorac Surg 52:1351,1991.
8) Perelman MI, Rymko LP, Ambatiello GP: Bronchopleural
fistula: Surgery after pneumonectomy. Grillo H, Eschapasse
H, eds. International Trends in Thoracic Surgery, Vol 2. Philadelphia, WB Saunders p 407,1987.
9) Pairolero P, Arnold PG: Bronchopleural fistula. Treatment
by transposition of pectoralis major muscle. J Thorac Cardiovasc Surg 79:142,1980.
10) Padhi RK, Lynn RB: The management of bronchopleural fistulas. J Thorac Cardiovasc Surg 39:385,1960.