Methods: Twenty-seven patients (23 male and 4 female), who have totally 36 malperfusions, within 83 urgently operated patients for acute type 1 aortic dissection, were studied retrospectively. All of the patients were operated under deep hypothermic circulatory arrest. Ascending aortic with/without arcus graft replacement was performed in 9 patients, ascending aortic graft replacement and aortic valve resuspention was performed in 14 patients, and ascending aorta with/without arcus and aortic valve replacement with a composite graft/and mechanical aortic valve was performed in 3 patients.
Results: Thirty-six malperfusions were diagnosed in 27 patients. Number of malperfusion of the extremities was 19, number of malperfusion of the myocardium was 6, number of malperfusion of the cerebrum was 7, and number of malperfusion of the visceral organs was 4. Mortality rate of the patients, who were urgently operated for acute type I aortic dissection, was 26%. Mortality rate of the patients, who did not have any sign of malperfusion appeared, as 19% whereas it was 40.7% for the patients, who had malperfusion signs. Sixteen patients survived (59.3%).
Conclusion: We are in the opinion that primary treatment of acute type 1 aortic dissection is ascending aortic replacement and closure of the false lumen, and peripheral vascular surgical intervention should rarely be applied.
Ameliyat Tekniği
Ekstrakorporal dolaşımda nonpulsatil roller pompa ve membran oksijenatör kulanıldı. Tüm hastalar intratrakeal genel anestezi altında medyan sternotomi insizyonu ile ameliyat edildi. Yirmi beş hastada femoral arter kanüle edildi. Bu hastalarda femoral venden yapılan venöz kanülasyon ile pompaya girilip daha sonra superior vena kava kanüle edildi. Bir hastada femoral arter nabazanı olmadığı için subklavyan arter ve ven kanüle edildi. Bir hastada ise aort koarktasyonu bulunması nedeni ile aksiller arter ve ven kanüle edildi. Sol ventrikül dekompresyonu sağ superior pulmoner ven venti ile yapıldı. Miyokardiyal koruma sistemik ve topikal hipotermi ve 1/4 oranında dilue soğuk kan kardiyoplejisi ile sağlandı. Anestezi indüksiyonu öncesi hastaların başlangıç EEGleri kaydedilerek, intraoperatif ve postoperatif EEG değişiklikleri takip edildi. Hastalar EEGnin izoelektrik düz hat çizdiği ve pupillaların fiks dilate olduğu ana kadar soğutuldu. Bütün hastalar derin hipotermik sirkulatuvar arrest altında ameliyat edildi. Beyin elektriki aktivitesinin durduğu ve pupillaların fiks dilate olduğu an sirkulatuvar arrest başlatıldı. Yirmi hastada retrograd serebral perfüzyon kulanıldı.
Cerrahi işlem olarak 9 hastada asandan aort ± arkus greft replasmanı, 14 hastada asandan aort greft replasmanı ve aort kapak resuspansiyonu, 3 hastada kompozit kapaklı greft ile aort kapak, asandan aort ± arkus replasmanı yapıldı. Koroner arterler grefte button şeklinde reimplante edildi. Anjiyografi ile koroner arter hastalığı tespit edilen bir hastaya koroner bypass operasyonu uygulandı. Bir hastada eski koroner bypass greftleri aort protezi üzerine reimplante edildi. Bir hastada intimal yırtık sağ koroner ostiumu tuttuğu için sağ koroner ostium kapatıldı ve sağ koroner artere safen ven greft ile bypass yapıldı. İki hastada kardiyopulmoner bypass çıkışından sonra sol femoral arter nabazanı alınamadı ve 8 mmlik Gore-tex greft ile femoro-femoral bypass yapıldı. Aort koarktasyonu bulunan bir hastada asandan aortadan desandan aortaya bypass yapıldı. Postoperatif batın distansiyonu bulunan bir hastaya laparatomi yapıldı. Bu hastada karında asit ve siroz saptandı.
Akut aort disseksiyonunda femoro-femoral bypass, renal arter bypass ve aort fenestrasyonu gibi abdominal aort ve periferik vasküler cerrahi girişimler genellikle yetersiz kalmaktadır. Çünkü hastalığın orjini düzeltilmediğinden mortalite ve morbidite azalmamaktadır. Aort disseksiyonunun tubuler greft ile replasmanının yapılması kanın gerçek lümene akışını sağlar, hastaların çoğunda distal iskemik koplikasyonları düzeltir ve geç dönemde aort rüptür riskini azaltır [10-13]. Bu nedenle hastaların çoğunda periferik vasküler operasyonlar gerekli görülmemektedir. Üstelik bu operasyonlardan sonra aortada rezidüel disseksiyon ve anevrizma sahaları kalmakta ve aortanın rüptür olma riski de azalmamaktadır [10]. Bazen disseksiyon nedeniyle abdominal aortanın rüptüre olduğu hastalarda buraya yönelik acil cerrahi girişimler gerekli olabilmektedir.
Tip I akut aort disseksiyonlu hastalarda %5-6 oranında stroke görülür [14]. İntimal yırtık arkusta ise nörolojik semptomlar %42ye kadar çıkar [15]. Deeb ve arkadaşları [1] malperfüzyonu bulunan hastalarda önce medikal tedavi ve daha sonra primer patolojinin cerrahi tedavisini önermişlerdir. Geçmişte de serebral malperfüzyonu bulunan hastalara primer patolojiye yönelik cerrahi girişim yapmadan karotis arterlere ekstra-anatomik bypass yapılmıştır [16,17]. Bugün kabul edilen görüş asandan aort replasmanı ve distal yalancı lümen kapatılmasının öncelikle yapılmasıdır [6,16]. Bizim kliniğimizde de bu görüş benimsenmektedir. İnme postoperatif mortalitenin önemli etkenlerinden biri olmasına rağmen, akut aort disseksiyonunda nörolojik defisitin varlığı operasyon için kontrendikasyon değildir [17,18]. Kliniğimizde acil olarak ameliyat edilen izole serebral malperfüzyonu bulunan hastalarda postoperatif mortalite saptanmamıştır. Diğer sistemlerde malperfüzyonun serebral malperfüzyon ile beraber olduğu hastalarda ise postoperatif mortalite %50 olarak saptanmıştır.
Tip I akut aort disseksiyonundan sonra periferik arter nabız kayıplarına %30-50 civarında rastlanır [19-21]. Hastalarımızda bu oran %23 idi. Bu hastaların 1/3ünde de nabız defisitinin spontan olarak düzeldiği gözlendi. Bu, muhtemelen kanın gerçek lümene tekrar geri dönmesi veya yalancı lümenin spontan fenestrasyonu sonucudur. Lokal periferik vasküler operasyonlar asıl patolojinin tedavisini geciktirdiğinden uygun değildir. Asıl patolojinin cerrahi olarak giderilmesinden sonra, fenesterasyon veya bypass gibi lokal cerrahi girişimlere nadiren gerek duyulur. Kliniğimizde ameliyat ettiğimiz hastalardan ikisine postoperatif sol femoral arter nabzı alınamaması nedeni ile femoro-femoral bypass yapılmıştır. Akut disseksiyon nedeniyle acil olarak ameliyat ettiğimiz izole ekstremite malperfüzyonu bulunan hastalarda postoperatif mortalite %31, diğer sistemlerde malperfüzyonun ekstremite malperfüzyonu ile beraber olduğu hastalarda ise %67 olarak saptanmıştır.
Akut aort disseksiyonundan sonra visseral malperfüzyon nadir olup, görülme insidansı %3-5tir. Visseral malperfüzyon çok yüksek mortalite ile seyreder ve bu oranın %88 olduğu rapor edilmiştir [17]. Akut disseksiyonda eğer barsak nekrozu yoksa acil tedavi primer patolojinin giderilmesine yöneliktir. Visseral iskemide erken teşhis çok önemlidir. Barsak nekrozu geliştikten sonra hastanın kliniği hızlı bir şekilde kötüleşir ve genellikle mortalite ile sonuçlanır. Asandan aort replasmanı esnasında batın içeriğinin canlılığından şüphe ediliyorsa aynı seansta mini laparatomi yapılmalıdır [16,20,22]. Biz hastalarımızda %4.8 oranında visseral malperfüzyon saptadık. Biri preoperatif, diğeri postoperatif olmak üzere iki hastaya laparatomi yaptık. Ancak bu hastalarımızı kaybettik.
Akut disseksiyondan sonra miyokardiyal malperfüzyon genellikle disseksiyonun retrograd ilerlemesi ve yalancı lümenin koroner arterlere bası yapması nedeniyle gelişir. En sık sağ koroner arter etkilenir. Miyokardiyal malperfüzyon geri dönüşümsüz miyokard hasarına neden olabilen tip I akut aort disseksiyonun ciddi bir komplikasyonudur. Bu olgulara bazen miyokard enfarktüsü düşünülerek trombolitik tedavi verilmektedir [23]. İzole miyokardiyal malperfüzyonu olan iki olgumuz başka bir merkezde bu şekilde tedavi görmüş ve daha sonra kliniğimize sevkedilmişti, ancak bu iki olgu da postoperatif dönemde kaybedildi. Ameliyat ettiğimiz hastaların birinde intimal yırtık sağ koroner artere uzanıyordu. Bu hastada sağ koroner arter kapatıldı ve safen ven greft ile bypass yapıldı. Kliniğimizde acil olarak ameliyat edilen izole miyokard malperfüzyonu bulunan hastalarda mortalite %67 iken, diğer sistemlerde malperfüzyonun miyokard malperfüzyonu ile beraber olduğu hastalarda ise mortalite saptanmamıştı.
Akut aort disseksiyonunun erken teşhis ve tedavisi önemlidir. Akut periferik nabız kaybı, visseral iskemi, miyokardiyal iskemi ve serebral iskemi şikayetleri ile kliniğe başvuran hastalarda akut aort disseksiyonu akla gelmeli ve ekarte edilmelidir. Kliniğimize başvuran akut aort disseksiyonlu hastaların %37sinde sadece malperfüzyon şikayetleri vardı. Bu hastaların önemli bir bölümünde ise birden fazla sisteme ait malperfüzyon bulguları tespit edildi. Malperfüzyon bulguları bulunan olguların %40.7si kaybedilirken, malperfüzyon tespit edilmeyen olguların %19u postopertif enfeksiyon veya multiorgan yetmezliği nedeniyle kaybedilmişti. Sonuç olarak malperfüzyonlu tip I akut aort disseksiyonu olgularında asandan aortanın replasmanı ve yalancı lümeni kapatmanın öncelikli tedavi şekli olduğu ve periferik vasküler cerrahi girişimlerin nadir başvurulması gereken cerrahi yöntemler olduğu kanısındayız.
1) Deeb MG, Williams DM, Bolling SF, et al. Surgical delay
for acut type A dissection with malperfusion. Ann Thorac
Surg 1997;64:1669-77.
2) Toda R, Moriyama Y, Masuda, Iguro Y, Yamaoka A,
Taira A. Organ malperfusion in acute aortic dissection.
Jpn J Thorac Cardiovasc Surg 2000;48:545-50.
3) Muller BT, Grabitz K, Furst G, Sandmann W. Acute aortic
dissection. Diagnosis and therapy of ischemic
complications. Chirurg 2000;71:209-14.
4) Hirst AE, Johns VJ, Kime SW. Dissecting aneurysm of the
aorta: A review of 505 cases. Medicine 1958;37:217-79.
5) Lindsay J, Hurst JW. Clinical features and prognosis in
dissecting aneurysm of the aorta. A re-apprasial.
Circulation 1967;35:880-8.
6) Borst HG, Laas J, Heinemann M. Type A aortic dissection:
Diagnosis and management of malperfusion phenomena.
Semin Thorac Cardiovasc Surg 1991;3:238-41.
7) Okita Y, Takamoto S, Ando M, Morota T, Kawashima Y.
Surgical strategies in managing organ malperfusion as a
complication of aortic dissection. Eur J Cardiothorac Surg
1995;9:242-6.
8) Carrel T, Jenni R, von Segesser LK, Turina M. Treatment
strategy of vascular complications of acute aortic
dissection. Helv Chir Acta 1992;58:575-81.
9) Heinemann MK, Buehner B, Schaefers HJ, Jurmann MJ,
Lass J, Borst HG. Malperfusion of the thoracoabdominal
vasculature in aortic dissection. J Card Surg 1994;9:748-55.
10) Svensson LG, Crawford ES, Hess KR, et al. Dissection of
the aorta and dissecting aortic aneurysm: Improving early
and long-term surgical results. Circulation 1990;82:24-38.
11) Crawford ES, Svensson LG, Coselli JS, et al. Aortic
dissection and dissecting aortic aneurysm. Ann Surg
1988;208:254-73.
12) Sarris GE, Miller DC. Peripheral vascular manifestations
of acute aortic dissection. In: Rutherford RB, ed. Vascular
Surgery. Philadelphia: WB Saunders, 1989:942-51.
13) Lawrie GM. In discussion of vascular complications
assosiated with spontaneous aortic dissection. J Vasc Surg 1988;7:207-8.
14) Fann IJ, Sarris GE, Miller DC, et al. Surgical management
of acute aortic dissection complicated by stroke.
Circulation 1989;80:1257-9.
15) Carrel T, Pasic M, Vogt P, et al. Retrograde ascending aortic
dissection. A diagnostic and theraoeutic challenge. Eur J
Cardiothorac Surg 1993;7:146-9.
16) Cambria RP, Brewster DC, Gretler J, et al. Vascular
complications assosiated with spontaneous aortic
dissection. J Vasc Surg 1988;7:199-202.
17) Fann IJ, Sarris GE, Mitchel SC, et al. Treatment of
patients with aortic dissection presenting with peripheral
vascular complications. Ann Vasc Surg 1990;212:705-13.
18) Miller DC, Mitchel RS, Oyer PE, et al. Independent
determinants of operative mortality for patients with aortic
dissections. Circulation 1984;70:1153-6.
19) Saito S, Arai H, Kim K, et al. Percutaneous fenestration of
dissecting intima with a transseptal needle. A new
therapeutic technique for visceral ischemia complicating
acute aortic dissection. Cathet Cardiovasc Diagn
1992;26:130-5.
20) Faykus MH, Hiette P, Koopet R. Percutaneous fenestration
of a type I aortic dissection for relief of lower extremity
ischemia. Cardiovasc Intervent Radiol 1992;15:183-7.
21) Williams DM, Brothers TE, Messina LM. Relief of
mesenteric ischemia in type III aortic dissection with
percutaneous fenestration of the aortic septum. Radiolog
1990;174:450-5.