Methods: Between February 1985 to September 2002, 318 patients (186 male and 132 female) with a mean age 56.5 ± 13.3 years (ranged 3 to 84 years) were analyzed. Only 204 patients (64.2%) were admitted to hospital with in 12 hours, the other 114 patients (35.8%) over 12 hours after acute occlusion. The occlusion sites were femoro-popliteal region (74.8%), followed by brachial (18.8%), inferopopliteal and distal (4.4%), iliac (1.9%) regions. The most frequent reasons of the occlusions were cardiac in 208 cases (67.1%).
Results: Reembolectomy required in 8.5% cases that occured after upper extremity embolectomy in 5 cases and lower extremity embolectomy in 22 cases. Faciotomy was done in 15 cases (4.7%),all occured after lower extremity procedures. Amputation of relevant extremity, 6 of them above knee and 9 of them below knee, after demarcasion were performed in 15 cases (4.7%).
Conclusions: Acute arterial occlusions are serious clinical entity require early diagnosis and urgent surgical interventions for preventing high mortality and morbidity.
Bu çalışmamızda kliniğimizde emboli veya kateterizasyon komplikasyonu sonucunda gelişmiş akut arteriyel oklüzyon ile başvuran hastaların cerrahi tedavi sonuçları retrospektif olarak değerlendirilmiştir.
Cerrahi Teknik
Üst Ekstremiteye Yönelik Cerrahi Girişimler
Altmış olgu üst ekstremite iskemisi nedeni ile operasyona alındı. Cerrahi girişim antekubital bölgeden yapıldı. Damar yapısı iyi ise transvers, ileri aterosklerotik ise longitudinal arteriyotomi tercih edildi. Damar yapısı iyi olan vakalarda arteriyotomi primer onarıldı. Hastaların tümüne embolektomi uygulandı. Bir olguda safen patch plasty gerekti. Üç olguda iskeminin tekrarı nedeniyle re-embolektomi yapıldı.
Alt Ekstremiteye Yönelik Cerrahi Girişimler
Femoral ve popliteal bölgeden cerrahi girişim yapıldı. Damar yapısı iyi ise transvers, ileri aterosklerotik ise longitudinal arteriyotomi tercih edildi. Damar yapısı iyi olan vakalarda arteriyotomi primer onarıldı. Ancak kötü olan vakalarda patch plasty uygulandı. Yirmibeş olguda embolektomiyle beraber femoral artere endarterektomi ve safen patch plasty yapıldı. Onsekiz hastada embolektomi, endarterektomi yanında prostetik greft interpozisyonu da gerekti.
Preoperatif ve Postoperatif Medikal Tedavi
Tüm hastalarımıza akut oklüzyon tanısı alır almaz heparin, dekstran 80, pentoksifilin infüzyonu başlandı ve postoperatif 72. saate kadar devam edildi. Cerrahi girişim esnasında sistemik heparin 100 Ü/kg olarak, sonrasında ise 3 gün boyunca 4x1000 Ü/gün olarak uygulandı. Takibinde oral antikoagülan ile devam edildi. Hastaların protrombin zamanı normalin 1.5 katı ve International Normalization Ratio (INR) değeride normalin 2-2.5 katı olunca heparin kesilerek oral antikoagülan ile devam edildi. Cerrahi tedavi ve heparinizasyonla düzelme sağlanamayan 27 hastada intraarteriyel veya periferik venden prostoglandin E1 analogu infüzyonu tedaviye eklendi.
Beş olguda girişim sonrası iskemi devam etti. Bu olgulara re-embolektomi gerekti. Üst ekstremite iskemilerinden hiçbirinde kompartman sendromu gelişmedi. Fasiyotomi ve amputasyon yapılmadı. Enfeksiyon 1 olguda görüldü. Bir olgu serebral emboli nedeniyle kaybedildi.
Alt Ekstremiteye Ait
Otuzbeş hastada girişim sonrası iskemi devam etti. Bu olgulardan 22sine re-embolektomi yapıldı. Bu olgulardan 15inde (%4.7) kompartman sendromu gelişmesi nedeni ile fasiyotomi uygulandı. Onbeş olguda (%4.7) re-embolektomi, bypass ve fasiyotomi girişimleri sonrasında iskeminin devam edip demarkasyon hattı gelişmesi ve hastanın hayatını tehlikeye sokması nedeniyle amputasyon gerekti. Amputasyonlardan 6sı diz üstü, 9u diz altı olarak yapıldı. Alt ekstremite iskemisi nedeniyle prostoglandin infüzyonu gereken 27 olgudan 16sında klinik düzelme sağlandı. Hastaların 16sinde (%5) femoral bölgede yara yeri enfeksiyonu gelişti. Bu hastalardan 2si amputasyon uygulanan hastalar olup antibiyoterapi ile iyileşti (Tablo 2).
Otuzbir hasta ile erken mortalite %9.7 olarak tesbit edildi. Bu olguların 30u alt ekstremite iskemisi olan hastalar olup mortalite nedenleri 14 hastada kalp yetmezliği, bunu 5 hastada (%1.6) miyokard enfarktüsü ve serebral emboli idi (Tablo 3).Kronik aterosklerotik arter tıkanıklığı zemininde gelişen akut arteriyel tromboz önemli ekstremite kaybı nedenidir [13]. Bu hastalarda embolektomi girişimi de yeterli dolaşımı sağlayamamaktadır. Anjiyografi, akut oklüzyona bağlı gelişmiş lezyonlarda gerçek damar anatomisini gösteremeyebilir. Bu olgularda yapılacak trombolitik tedavi ekstremitenin kurtarılması için tek şans olabilir. Bu nedenle trombolitik tedavi sonrası bu hastalara yeniden anjiyografi yapılarak tedavinin planlanması uygun olacaktır [13,14]. Trombolitik tedavinin veriliş şekli tedavinin başarısını etkilemekte olup sistemik verildiğinde başarı oranı %25-75 arasında iken, trombüs içine yüksek doz verilmesi durumunda oklüzyon zamanına bakmaksızın başarı oranının %81\'e çıktığı bildirilmektedir [15,16].
Akut arteriyel embolilerin %80-90 nedeni kalp hastalıkları olup, özellikle mitral darlığı ve atriyal fibrillasyon en sık nedendir. Anterior transmural enfarktüsü takiben oluşan sol ventrikül apikal trombüslerinde %5 oranında emboliye rastlanmaktadır. Kardiyak miksoma, mekanik kalp kapakları ve halkaları, greftler de emboli nedeni olabilmektedir [17,18]. Özellikle son zamanlarda romatizmal kalp hastalıklarındaki azalmaya bağlı olarak, aterosklerotik zeminde gelişen embolilerin rölatif olarak fazla olduğu bildirilse de, bizim serimizde çoğunluğu (%67) kardiyak kökenli emboliye bağlı arteriyel oklüzyonlar oluşturmaktadır.
Embolektomi sonrası reperfüzyonun neden olacağı kompartman sendromu dikkatle takip edilmelidir. Erken fasiyotomi yapılması iskemiyi ve gelişebilecek komplikasyonları önlemek için gereklidir. Bizim hasta grubumuzda 15 hastaya (%4.7) fasiyotomi yapılmış olup, bu hastalardan yanlızca birisine amputasyon gerekmiştir. Tedavinin başarılı olmasında, iskeminin başlaması ile tedavi arasında geçen süre, emboli kaynağı, lokalizasyonu ve eşlik ettiği patolojilerin önemli olduğu bildirilmektedir [19].
İlk 12 saatte yapılan girişimlerde amputasyon oranı %2.1 ile %5.9 olarak bildirilirken, 12 saatten sonra ise bu oran %39.2ye kadar çıkmaktadır [7,19]. Mortalite oranları da 12 saatten önce %12.5, sonrasında %37.7 olarak verilmiştir [20]. Bizim serimizde de 12 saati geçen oklüzyon oranı %35.8 olmasına rağmen erken mortalite oranı %9.7, amputasyon oranı ise %4.7dir. Mortalitenin en önemli nedeni %45 ile kalp yetmezliğidir. Türkçapar ve arkadaşlarının [21] bildirdiği gibi mortalitenin azaltılmasında kardiyak patolojiyi kompanse etmeye yönelik etkin tedavinin önemli olduğuna inanmaktayız. Reperfüzyon sendromu, yeniden revaskülarize edilen bölgedeki oksidan ajanlar, toksik atıklar ve potasyumun kandaki miktarının artması ile ortaya çıkan aritmi ve renal yetmezlikle seyreden mortalitesi yüksek bir durumdur. Çeşitli araştırmalarda 6-8 saatlik iskemi sonrası iskelet kasında şiddetli iskemi ortaya çıktığı ve revaskülarizasyon sonrasında ise miyoglobulinemi, miyoglobulinüri ve iskemik metabolitlerin açığa çıkması ile sistemik organ hasarı ortaya çıktığı gösterilmiştir [3,22,23]. Tedavisinde potasyum ve kan gazı kontrolü ile renal fonsiyonları yüksek tutmak esas olup, gerekirse hemodiyaliz ve hemofiltrasyon kulllanımı gerekmektedir [24,25]. Serimizde üst ekstremite iskemilerinde, ekstremite kaybı ile sonuçlanan irreversable iskemi veya perfüzyon hasarı gelişimine rastlanmamıştır. Rastlanmamasının nedeni aterosklerotik damar hastalığı insidansının alt ekstremiteye göre daha az olması şeklinde yorumlanabilir. Zeminde yaygın damar hastalığı bulunmadığı için üst ekstremite iskemilerinin daha benign seyirli olduğu gözlenmiştir.
Sonuç olarak, akut arteriyel oklüzyonlar yüksek mortalite ve morbite oranları ile seyreden klinik tablo olup, erken tanı cerrahi girişim ile beraber antikoagülan tedavinin kullanılması ekstremitenin kurtulması yanında morbidite ve mortalitenin azalmasında da en önemli faktörlerdir. Postoperatif dönemde ise rekürrensi önlemek için antikoagülan tedavi altında nedene yönelik inceleme yapılıp tedavi yeniden planlanmalıdır.
1) Fogarty TJ, Cranley J. Catheter techique for arterial
embolectomy. Ann Surg 1965;161:325-30.
2) Üstündağ ME, Necefli A, Güloğlu R, Kurtoğlu M. Akut
arteriyel tıkanma olgularında rekkürrensi önlemede düşük
molekül ağırlıklı heparinin yeri. Damar Cer Derg
2000;1:28-31.
3) Haimovici H. Acute arterial thrombosis and metabolic
complications of acute arterial occlusions and skeletal
muscle ischemia. In: Haimovici H, ed. Vascular Surgery.
Massachuatess Blackwell Science, 1996:509-30.
4) Berkan Ö, Aksoy M, Önen A ve ark. Akut arter
oklüzyonları. Damar Cer Derg 1998;2:69-72.
5) Yücel EK, Dumoulin CL, Waltman AC. MR Angiography
of lower extremity arterial disease: Peliminary experience.
J Magn Reson Imag 1992;2:303-9.
6) Reid SK, Heriberto RPM, Menzoian JO, Woodson J,
Yücel K. Contrast enhanced moving-table MR
angiography: Prospective comparison to catheter
arteriography for treatment planning in peripheral arterial
occlusive disease. J Vasc Interv Radiol 2001;12:45-53.
7) Cranley JJ, Krause RJ, Strasser ES, Hafner CD, Fogarty TJ.
Peripheral arterial embolism: Changing concepts. Surgery
1964;55:57-63.
8) Graor RA, Olin J, Bartolomew JR, et al. Efficacy and
safety of intraarterial local infusion of streptokinase,
urokinase or tissue plasminogen activator for peripheral
arterial occlusion. J Vasc Med Biol 1990;2:310-5.
9) LeBlang SD, Becker GJ, Benenati JF, Zemel G, Katzen BT,
Sallee SS. Low dose urokinase regimen for treatment of
lower extremity arterial and graft occlusions: Experience in
132 cases. J Vasc Interv Radiol 1992;3:475-83.
10) Arepally A, Hofmann LV, Kim HS, et al. Weight-based rt-
PA thrombolysis protocol for acute native arterial and
bypass graft occlusions. J Vasc Interv Radiol 2002;13:45-50.
11) Mevissen MW, Minor PL, Beyer GA, Lipchik EO.
Symptomatic native arterial occlusions: Early experience
withover-the-wire thrombolysis. J Vasc Interv Radiol
1990;1:43-7.
12) Scheffler P, de la Hamette D, Gross J, Mueller H,
Schieffer A. Intensive vascular training in stage IIB of
arterial occlusive disease. The additive effects of
intravenous prostaglandin E1 or intravenous pentoxifylline
during training. Circulation 1994;90:818-22.
13) Ertürk M, Sarıosmanoğlu N, Hazan E, Dicle O, Açıkel Ü,
Oto Ö. Akut arteriyel tıkanıklık tedavisinde trombolitik
tedavi sonrası periferik arteriyel bypass. Türk Göğüs Kalp
Damar Cer Derg 1998;6:41-4.
14) Ouriel K, Shortell CK, Azodo MVU, Guiterrez OH,
Marder VJ. Predictors of success in catheter-directed
thrombolytic therapy. Radiology 1994;193:561-6.
15) Başar Y, Kayabalı M, Dilege Ş, Acunaş B, Rozanes İ,
Özgür M. Periferik arterlerde ve greft tıkanmalarında
trombolitik tedavi. Damar Cer Derg 1995;4:9-13.
16) McNamara TO, Fischer JR. Trombolisis of peripheral
arterial and graft occlutions: Improved results using high
dose urokinase. AJR 1985;144:769-75.
17) Yavuz Ş, Vural H, Eriş C, Türk T, Özdemir A. Periferik
arteriyel embolilerinde kardiyak risk faktörleri ve tedavi
yaklaşımı. Damar Cer Derg 1998;1:13-7.
18) Taviloğlu K, Günay K, Asoğlu O, Dilege Ş, Kurtoğlu M. 10
yıllık periferik arteriyel tıkanıklık olgularımızın analizi.
Damar Cer Derg 1995;4:17-21.
19) Panetta T, Thompson JE, Talkington CM, Garrett WV,
Smith BL. Arterial embolectomy: A 34year experience
with 400 cases. Surg Clin North Am 1986;66:339-53.
20) Taviloğlu K, Günay K, Asaoğlu O, Güloğlu R, Kurtoğlu M.
Kliniğe 12 saatden geç başvuran periferik arteriyel
tıkanıklık olgularında primer amputasyon gerekir mi?
Damar Cer Derg 1995;4:91-6.
21) Türkçapar AG, Erverdi N, Tüzüner A, Erdem E.
Üst ekstremite tromboembolileri. Damar Cer Derg
1993;3:131-5.
22) Duprez D. Naturel history and evolution of peripheral
obsturictive arterial disease. Int Angiol 1992;11:165-8.
23) Stoney RJ, Thompson RW, Nelken NA. Surgical
recanaliation of occluded peripheral arteries. Surg Clin
North Am 1992;72:749-56.