Bu çalışmada SVÇYD ile birlikte ventrikül septal defekt (VSD) ve/veya biküspid pulmoner kapak bulunan 3 ayrı olguda uygulanan arteriyel switch operasyonunu bildirdik.
Doğumdan itibaren siyanozu bulunan 6 yaşındaki kız hasta servisimize TGA, VSD, atriyal septal defekt (ASD), pulmoner stenoz (PS) tanılarıyla yatırıldı. Hasta ekokardiyografi ve kardiyak anjiyografi ile değerlendirildi. Hastada TGA, VSD, ASD ile birlikte subvalvüler fibröz membran ve subpulmoner anormal kas bandlarına bağlı sol ventrikül çıkım yolunda darlık bulunduğu ve pulmoner kapağın biküspid olduğu görüldü (Resim 1). Pulmoner annulusun hipoplastik olmadığı ve fibromuskuler tünel bulunmadığı, fakat interventriküler septumun sola deviye olduğu tespit edildi. Sol ventrikül ile pulmoner arter arasında 55 mmHg pik sistolik basınç gradiyenti bulunduğu hesaplandı. Sol ventrikül çıkım yolunda darlık oluşturan subvalvüler fibröz membran ve anormal subpulmoner kas bandları için rezeksiyon ile birlikte arteriyel switch operasyonu uygulanmasına karar verildi. Medyan sternotomi ile yaklaşılan hastada aortun anterior, pulmoner arterin posterior yerleşimli ve koroner arterlerin normal anatomide olduğu görüldü. Sağ atriyotomi ile ulaşılan VSD dacron patch ile kapatıldı. Transpulmoner yolla sol ventrikül çıkım yoluna ulaşıldı ve subvalvüler fibröz membranın komplet rezeksiyonu ile birlikte subpulmoner anormal kas bandları kısmen rezeke edildi. Pulmoner kapak çapının yeterli olduğu görüldü ve biküspid pulmoner kapak için pulmoner valvotomi uygulanmadı. Lecompte manevrası ile birlikte standart teknik kullanılarak ASO yapıldı. Atriyal septal defekt primer olarak kapatıldı. Aortik kros klemp süresi 97 dakika ve total kardiyopulmoner bypass süresi 118 dakika idi. Postoperatif sinüs ritminde olan hasta ekokardiyografi ile değerlendirildi ve sol ventrikül fonksiyonlarının iyi olduğu görüldü. Hasta postoperatif 32. saatte ekstübe edildi. Postoperatif kardiyak herhangi bir problemi olmayan hastada 5. günde şilotoraks gelişti ve özel şilotoraks diyeti başlandı. Hastanın şilöz drenajı postoperatif 15. günde sonlandı ve hasta 20. gününde taburcu edildi. Postoperatif 30. gününde yapılan ekokardiyografik değerlendirme ile sol ventrikül ile neoaorta arasında 30 mmHg pik sistolik basınç gradiyenti olduğu, pulmoner stenoz veya belirgin bir aortik yetersizlik olmadığı görüldü.
Olgu 2
Yirmi günlük erkek hastanın doğumdan itibaren siyanotik olması üzerine yapılan ekokardiyografik tetkikinde TGA, VSD, SVÇYD olduğu görülerek servisimize sevk edilmişti. Servisimize yatırılan hastanın yapılan anjiyografik tetkikinde mevcut teşhisi doğrulandı. Sol ventrikül çıkım yolunda darlık oluşturan subpulmoner fibromuskuler dokuların bulunduğu ve sol ventrikül ile pulmoner arter arası pik sistolik basınç gradiyentinin 45 mmHg olduğu görüldü. Hastada biküspid pulmoner kapak veya pulmoner arter hipoplazisi bulunmamaktaydı ve pulmoner kapak alanı normaldi. Koroner arter anatomisi normal olarak değerlendirilen hastada transpulmoner yol ile ulaşılan VSD dacron patch ile kapatıldı ve sol ventrikül çıkım yolundaki subpulmoner fibromuskuler dokular rezeke edildi. Hastada standart teknikle ASO uygulandı. Aortik kros klemp süresi 90 dakika ve total kardiyopulmoner bypass süresi 115 dakika olarak ölçüldü. Hasta postoperatif 48. saatte ekstübe edildi. Sinüs ritminde olan hasta ekokardiyografi ile değerlendirildi ve sol ventrikül fonksiyonlarının iyi olduğu, pulmoner stenoz veya aortik yetersizlik olmadığı görüldü. Kardiyak herhangi bir problemi olmayan hasta postoperatif 15. gününde taburcu edildi ve postoperatif 30. gününde yapılan ekokardiyografik tetkikinde sol ventrikül ile neoaorta arasındaki pik sistolik basınç gradiyentinin 30 mmHg olduğu görüldü.
Olgu 3
Doğumdan itibaren siyanotik olan erkek hastanın yapılan ekokardiyografik tetkikinde TGA ve SVÇYD olduğu görülmüş ve VSDsi bulunmayan bu hastada pulmoner kapağın biküspid olduğu tespit edilmişti. On günlükken servisimize getirilen hastanın yapılan anjiyografik tetkikinde SVÇYD oluşturan subvalvüler fibröz membranın bulunduğu görüldü. Sol ventrikül ile pulmoner arter arası ölçülen pik sistolik basınç gradiyentinin 60 mmHg olduğu görüldü. pLV (Sol ventrikül) / pRV (Sağ ventrikül) oranı 1in altında olan hastada interventriküler septumdaki itilmeye bağlı olarak sol ventrikül çıkım yolunda dinamik obstruksiyon da mevcuttu. Pulmoner hipoplazisi bulunmayan ve pulmoner kapak alanı normal olarak değerlendirilen hastada ASOya karar verildi. Transpulmoner yolla yaklaşılan hastada subvalvüler fibröz membran bulunarak rezeke edildi. Pulmoner kapak alanının yeterli olduğu görülerek biküspid pulmoner kapak için pulmoner valvotomi uygulanmasına gerek olmadığına karar verildi. Koroner arter anatomisi normal olan hastaya standart tekniklerle ASO uygulandı. Aortik kros klemp süresi 70 dakika ve total kardiyopulmoner bypass süresi 92 dakika oldu. Hasta postoperatif 32. saatte ekstübe edildi. Postoperatif sinüs ritminde olan hasta ekokardiyografi ile değerlendirildi. Sol ventrikül fonksiyonları iyi olan ve pulmoner stenoz bulunmayan hastada minimal aortik yetersizlik saptandı. Postoperatif herhangi bir problemi olmayan hasta 15. gününde taburcu edildi. Postoperatif 30. gününde ekokardiyografi ile değerlendirilen hastada sol ventrikül ile neoaorta arasındaki pik sistolik basınç gradiyentinin 30 mmHg olduğu tespit edildi.
Sonuç olarak TGA ve SVÇYD bulunan seçilmiş bazı hastalarda ASO uygulanabilir, fakat ASO esnasında anatomik SVÇYD bulunan hastalarda postoperatif sol ventrikül-neoaorta arası rezidüel gradiyent nedeniyle reoperasyon riski yüksek olabilir [6]. Büyük arter transpozisyonunda SVÇYD anomalilerinin varlığında ASOnun tercih edilebilmesi için kriter olarak yalnızca gradiyent ölçümleri yerine anatomik yapıların değerlendirilmesi daha önemlidir. Bu çalışmamızda sunduğumuz olgulardan elde edilen veriler SVÇYD anomalilerinin veya biküspid pulmoner kapağın ASO için bir kontrendikasyon oluşturmadığını göstermektedir.