The effects of single clamp and double clamp techniques on cardiac and neurological outcome was retrospectively evaluated in 1500 patients.
Methods:
In 680 cases (Group 1) distal and proximal anastomoses were completed during single cross clamp period. In 820 cases (Group 2) the cross clamp was removed after the distal anastomoses were completed and a side clamp was applied for the proximal anastomoses. Emergency cases and combined cases were excluded.
Results:
There was no difference in age , gender, number of bypasses and left ventricular function between two groups (p = 0.18). There were more patients with more comorbidities in group 1 (p = 0.05). Myocardial protection was achieved with antegrade-retrograde tepid cardioplegia. Mean number of distal anastomoses was 2.9 ± 0.7 in Group 1 and 3 ± 0.7 in Group 2. There was no difference in duration of ischemia between two groups but cardiopulmonary bypass time and duration of weaning from cardiopulmonary bypass was shorter in group 1 (p < 0.05). Both groups needed the same amount of inotropics postoperatively. CPK values were higher in Group 1 but there was no difference between CPK-MB values and peroperative MI rates between two groups. Mortality was 5 patients (0.9 %) in Group 1 and 8 patients (1 %) in Group 2. Five patients in Group 1 and 18 patients in Group 2 developed a major neurological deficit (p = 0.018). Four patients in Group 2 died because of neurological complications.
Conclusions:
The single clamp technique has the advantage of less aortic manipulation and allowing full revascularisation after cross clamp removal. We failed to show any advantage of the single clamp technique for myocardial protection, however there were significantly less neurological complications in the single clamp technique group.
Koroner arter cerrahisinde nörolojik olayların sebeplerinden birinin de aortadan embolizasyon olduğu bilinmektedir [1,3]. Embolizasyonun en önemli nedenlerinden birisi ameliyat esnasındaki aort manipulasyonlarıdır. Bu nedenle tek klemp kullanılarak oluşabilecek embolizasyon, aort yırtılması veya travmatik laserasyonlar mümkün olduğu kadar aza indirgenebilir. Bu teknikle hem serebral, hem kardiyak yönden mortalite ve morbiditenin azaldığı gösterilmiştir [4,5]. Bu çalışmamızda, tek klemp ve çift klemp tekniği kullanılarak ameliyat edilen iki grup kardiyak ve serebral komplikasyonlar yönünden karşılaştırıldı. Acil ve kombine girişimler çalışma dışı bırakıldı.
İstatistiksel metod
Sonuçlar istatistiksel olarak student-t ve Mann-Whitney U testi ile değerlendirildi.
Ortalama anastomoz sayısı açısından iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı bir fark yoktu (p = 0.2) (Grup1 2.9 ± 0.7 anastomoz; Grup2 3 ± 0.7 anastomoz). Grup1de iskemik süre daha uzun olmasına rağmen istatistiksel açıdan anlamlı değildi (p = 0.074) (Grup1 49.2 ± 13.2 dak, Grup2 45.9 ± 16.9 dak). Fakat kardiyopulmoner bypass süresi (KPB) (Grup1 76.9 ± 18.26 dak, Grup2 91.74 ± 29.1 dak; (p < 0.05) ve iskemi sonrası KPBden çıkış süresi incelendiğinde Grup 1de sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde düşük bulundu (Grup1 17.5 ± 7.78 dak, Grup2 32.3 ± 14.2 dak; (p < 0.05).
KPB sonrası inotropik ihtiyaç yönünden iki grup arasında anlamlı fark yoktu (Grup1 7.6 ± 2.8 mgr/saat, Grup2 7.6 ± 3.58 mgr/saat). Postoperatif dönemdeki CPK değerleri Grup1de daha yüksek bulundu, fakat istatistiksel açıdan anlamsızdı (p > 0.05). Ancak CPK-MB ve peroperatif MI oranları arasında iki grupta anlamlı bir fark bulunamadı (Tablo 2). Grup 1de 5 (%0.7), Grup 2de 8 (%1) hasta erken dönemde kaybedildi. Çalışmada nörolojik hadiseler tip 1 ve tip 2 olarak değerlendirildi. Majör nörolojik hasar (stroke) tip 1, ajitasyon ve deliryum tip 2 olarak sınıflandırıldı. Grup 1de 23, Grup 2de ise 60 olguda nörolojik hadise gelişti (p = 0.018). Grup 1de tip 1 nörolojik hadise 5 olguda, tip 2 nörolojik hadise 18 olguda gözlenirken Grup 1de tip 1 nörolojik hadise 18 olguda, tip 2 nörolojik hadise 42 olguda gözlendi ve Grup 2de olgulardan dördü nörolojik komplikasyon nedeniyle kaybedildi.
Mudassır ve arkadaşları [11] yaptıkları çalışmada serebral hasarda marker olan S-100 düzeyinin tek klemp tekniğinde daha düşük olduğunu göstemişlerdir. Millsin [12] yaptığı çalışmada, kros klempin konulup kaldırılmasında oluşan emboli %9.6 iken, proksimal anastomoz için kullanılan yan klempin konulması ve kaldırılması sırasında oluşan emboli sıklığı %28 olarak bulunmuştur. Ayrıca yan klemp yerleştirilmesi ve kaldırılmasında ölçülen embolizasyon miktarı kros klempin konulması ve kaldırılması esnasında oluşan embolizasyon miktarı kadardır. Stefanis ve arkadaşları yaptıkları kadavra çalışmasında yan klempin konulup kaldırılmasının intimal yırtıklara ve aterom plaklarının parçalanmasına neden olduğunu göstermişlerdir.
Daha düşük mortalite ve morbidite ile tek klemp tekniğini klinik olarak ilk kullanan ve yayınlayan Solerno'dur [13]. Weisel ve arkadaşları yaptıkları çalışmada tek klemp tekniği ile daha iyi miyokard korunması sağlandığını savunmuşlardır. Buckberg [14] yaptığı çalışmada ameliyatın sonucunun iskemik süreden çok kalbin nasıl korunduğuna bağlı olduğunu ve iskemik sürenin uzamasına rağmen tüm anastomozların tek klemp ile yapılmasının daha iyi korunma sağlayacağını belirtmiştir. Aynı şekilde Guyton [15], acil ameliyatlarda, reoperasyonlarda ve kötü ventrikül fonksiyonlu vakalarda tek klemp tekniği ile daha iyi miyokard korunması sağlanabileceğini göstermiştir.
Konvansiyonel koroner bypass cerrahisi sırasında kalbin korunması kardiyopleji dağılımının homojen bir şeklide sağlanabilmesiyle ilişkili olmasına rağmen, en önemli etkenlerden birisi de kros klempin kaldırılmasından sonra geçen iskemik süredir. Konvansiyonel metod kullanıldığında proksimal anastomozlar tamamlanmadığı için iskemi sürmekte ve laktik asit oluşumu ve oksijen serbest radikallerinin oluşumu devam etmektedir [16,17]. Tek klemp tekniği kullanılarak bu dönemde kalbin tamamen kanlanması sağlanabilir ve oluşabilecek reperfüzyon hasarı aza indirgenebilir. Aranki ve arkadaşlarının [4] bulguları da bu tekniği kullanarak daha iyi sonuçlar elde ettiklerini yayınlamışlardır.
Yaptığımız çalışmada kardiyak enzimler ve postoperatif inotropik ihtiyacı açısından anlamlı bir fark bulunamadı. İskemik süre tek klemp tekniğinin kullanıldığı grupta daha uzun olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı. Proksimal anastomozların retrograd kardiyopleji verilirken yapılması nedeniyle iskemik sürenin çok fazla uzamadığına inanıyoruz. Tek klemp tekniği ile ameliyat edilen vakalarda kros klemp kaldırıldıktan sonra KPBnin sonlandırılması için geçen süre istatistiksel olarak anlamlı şekilde kısa idi. Çift klemp tekniğinde bu sürenin uzun olması, proksimal anastomozların yan klemp konularak yapılması için geçen süreye ve bu esnada iskeminin devam etmesine bağlanabilir.
Aort manipulasyonu embolizasyon ihtimalini azaltmak için mümkün olduğu kadar aza indirilmelidir. Yaptığımız çalışmada yan klempin kullanılmasını kaldırarak tek klemp tekniği ile nörolojik olayların azaldığını gözlemledik.
Sonuç olarak tek klemp tekniği aortadan olabilecek embolizasyonu ve nörolojik komplikasyonları en aza indirme, klempin kaldırılmasıyla total revaskülarizasyonun sağlanması ve gerçek iskemik sürenin kısaltması gibi avantajları nedeniyle CABG operasyonlarında uygulanması önerilebilecek bir yöntemdir.
1) King RC, Kanithanon C, Shockey KS, et al. Replacing the atherosclerotic ascending aorta is a high risk procedure. Ann Thorac Surg 1998;66:396-401.
2) Loop FD, Lyte BW, Cosgrove DM, et al. Coronary artery bypass graft surgery in the elderly: Indications and outcome. Cleve Clin J Med 1988;55:23-34.
3) Barzilai B, Marshall WG Jr, Saffitz JE, Kouchoukos N. Avoidance of embolic complications by ultrasonic characterization of the ascending aorta. Circulation 1989; 80: 1275.
4) Aranki SF, Timothy E, Sullivan BS, and Lawrence H Cohn MD. The Effect of the single aortic cross-clamp technique on cardiac and cerebral complications during coronary bypass surgery. J Card Surg 1995;10:498-502.
5) Aranki SF, Rizzo RJ, Adams DH, et al. Single-clamp technique: An important adjunt to myocardial and cerebral protection in coronary operations. Ann Thorac Surg 1994;58:296-303.
6) Hammon JW, Stump DA, Kon ND, et al. Risk factors and solutions for the development of neurobehavioral changes after coronary artery bypass grafting. Ann Thorac Surg 1997; 63: 1613.
7) Blauth CI. Macroemboli and microemboli during cardiopulmonary bypass. Ann Thorac Surg 1995;59:1300.
8) Stump DA, Newman SP, eds. Emboli detection during CPB. In: Neurosonology. St Louise: Mosby, 1996:252.
9) Clark RE, Brillman J, Davis DA, Lovell MR, Price TRP, Magovern GJ. Microemboli during coronary artery bypass grafting. Genesis and effect on outcome. J Thorac Cardiovasc Surg 1995;109:249.
10) Stump DA, Tegeler CH, Rogers AT, et al. Neuropsychological deficits are associated with the number of emboli detected during cardiac surgery [Abstract]. Stroke 1993;24:509.
11) Dar MI, Gillott T, Ciulli F, MD, Cooper GC, cross-clamp technique reduces S-100 release after coronary artery surgery. Ann Thorac Surg 2001;71:794.
12) Mills SA. Cerebral injury and cardiac operations. Ann Thorac Surg 1993;56:86-91.
13) Salerno TA. Single aortic cross-clamping for distal and proximal anastomoses in coronary surgery: An alternative to conventional techniques. Ann Thorac Surg 1982;33: 518-20.
14) Buckberg GD. A proposed solution to the cardioplegic controversy. J Thorac Cardiovasc Surg 1979;77:803-15.
15) Guyton RA. Myocardial protection as an integral part of overall operative strategy. Preoperative preperation and planning for optimal results. In: Chitwood WR, ed. Myocardial Preservation: Clinical Applications. Philadelphia: Hanley and Belfus, Inc 1998:279-89.