ISSN : 1301-5680
e-ISSN : 2149-8156
Turkish Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery     
Alt Ekstremite Revaskülarizasyonu Sırasında Cilt Parsiyel Oksijen Basıncı Monitörizasyonu
Nevzat DOĞAN, Haldun KARAGÖZ, Nevin GÜMÜŞLÜOĞLU, Fuat BİLGEN, Mutasım SÜNGÜN, Ali KOCAİLİK, Enver DURAN
GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi ABD

Özet

Transcutaneous oxygen tension (tcPO2) was measured at the foot of 14 patients in 20 extremities) during revascularization of the lower extremities. The levels of tcPO2 were recorded before aortic or femoral arterial cross-clamping, after clamping, and following revascularization. The mean value of tcPO2, which was preoparatively measured as 34.25 mm Hg (range: 15-65 mm Hg) in the patients who were respirated 30-35% O2 under general anaesthesia, decreased to 8.9 mm Hg (range: 3-15 mm Hg) after cross-clamping, and incerased to 77.1 mm Hg (range: 47-144 mm Hg) after revascularization (p<0.001). Based on this experience we conclude that this method may be useful for evaluateion of the immediate results of revascularization surgery.

Rekonstrüktiv damar cerrahisinin amacı iskemik ekstremitede kan dolaşımını yeniden sağ-lamaktır. Cerrahi girişimin en iyi değerlendirmesi de intraoperativ distal kan akımının ölçülmesi ile olur. Operasyon sırasında distalde majör embolik veya trombotik episotlar gelişmişse veya yetersiz rekonstruksiyon yapılmışsa girişim başarısız olur.
Clark’ın ısıtılarak çalışan minik polarografik oksijen sensörleri geliştirilene kadar doku oksijenasyonunu klinik olarak ölçmek mümkün değildi. Bugün ise tcPO2 lokal ve noninvasiv olarak cilt oksijenasyonunu göstermektedir [1,2].
TcPO2 yaygın olarak periferik oklüzif damar hastalığı bulunan olgularda klodikasyoyu objektifleştiren, ekstremitenin fonksiyonel kapasitesini belirleyen bir tanı yöntemi olarak kulla-nılmaktadır [1-9].
Rekonstrüksiyon uygulanan oklüzif damar hastalarında distal tcPO2 monitörizasyonu, intraoperatif anjiografinin yerini tutabilecek kadar güvenilir bir yöntem olmamakla birlikte bugün, uygulanan girişimin sağladığı yarar hakkında fikir veren bir yöntem olarak kullanılmaya başlanmıştır [4].

Yöntem

Bu çalışma yaş ortalama 53,7 yıl (44-76 yıl) olan 14 olguda 20 ekstremiteyi kapsamaktadır. Olgulardan altısı diabetik sekizi nondiabetiktir. Cerrahi girişim uygulanan 20 ekstremiteden 15’inde 50 ile 200 m arasında değişen mesafede ortaya çıkan klodikasyon, 3’ünde istirahat ağrısı, 2’sinde de istirahat ağrısı ve birinde ayak birinci parmakta diğerinde beşinci parmak ve lateralinde nekroz mevcuttu.
Yapılan anjiografi sonucunda, 13 ekstremitede femoral, 5 ekstremitede iliak düzeyde, 2 ekstremitede ise hem iliak hem de femoral düzeyde oklüzyon saptandı.
İliak düzeyde oklüzyonu olan 5 ekstremiteden 3’üne aortofemoral bypass greft, birine açık iliak endarterektomi ve peçplasti; yaşı 76, genel durumu da iyi olmayan diğerine de ekstremiteyi kur-tarmak amacıyla spinal anestezi altında femoro - femoral bypass greft uygulandı. Hem iliak hem de femoral düzeyde tıkanıklığı olan ekstremitelere ise aorto-femoral, femoro-popliteal bypass greft uygulandı. Femoral oklüzyonu olan 13 ekstremiteden 10’una femoro-popliteal bypass greft uygulanırken birine açık femoral endarterektomi ve profundoplasti, birine açık süperfisyel femoral endarterektomi + peçplasti, birine de açık femoral endarterektomi + profundoplasti + femoropop-liteal bypass greft uygulandı.
TcPO2 ölçümleri TCM-1 oksijen monitörü (Radiometer, Kopenhag, Danimarka) ile yapıldı, Alet usulüne uygun olarak sıfırlandıktan sonra sensör ring altında hava kalmayacak şekilde, hastanın normal doku oksijenlenme düzeyini saptamak üzere, sol klavikulanın 1-2 cm altına, kılsız bir alana 1-2 damla özel elektrolitli sıvıdan damlatılıp yapıştırıldı. Alet sensörü 45°C ısıtacak şekilde ayarlandı. Tüm hastalar standart olarak operasyon süresince %30-35 oranında oksijen ile solutuldu. Ölçümlere, hasta uyutulduktan sonra başlandı ve klavikula altından normal oksijen düzeyi alındıktan sonra, hasta ekstremitenin ayak sırtına geçildi ve buraya yerleştirilen elektrod ile operasyon süresince sonuçlar monitörde izlenirken, operasyon öncesi, kros klemp sonrası ve revaskülarizasyon sonrası 10. dk’da değerler kaydedildi.

Bulgular

Kros klemp öncesi, kros klemp sonrası ve revaskülarizasyon sonrası tcPO2 değerleri Şekil 1'’e görülmektedir. Genel anestezi altında hasta ekstremitede ayak sırtından ölçülen ortalama tcPO2 değerleri kros klemp öncesi ortalama 34,25 mm Hg (en düşük 15 en yüksek 65 mm Hg), kros klemp sonrası 8,9 mm Hg (en düşük 3 en yüksek 15 mm Hg), revaskülarizasyon sonrası, 77,1 mm Hg (en düşük 47 en yüksek 144 mm Hg) olarak saptandı. (p<0.001) Kaydedilen değerler kros klemp konduktan ve klemp kaldırıldıktan 10 dk sonraki değerlerdir (Şekil 1).
Bir ve 2 No’lu ekstremitelerden birincisinde aorto-femoral bypass sonrası ayak sırtı tcPO2 değerinde yeterli yükselme görülmediğinden, ikincisinde ise aorto-femoral bypass sonrasında 120 mm Hg gibi bir değer elde edilmesine rağmen preoperatif anjiogarfide trifikasyon sonrası damarlar hiç dolmadığından, femoro-popliteal bypass ilave edildi. 12 No’lu ekstremitede sadece femoral endarterektomi ve profundoplasti yeterli olurken 14 No’lu ekstremitede femoral endarterektomi ve profundoplasti yeterli olmadığı için femoro-popliteal bypass ilave edildi.

Tartışma

Kronik obstrüktiv periferik arter hastalıklarında (KOPAH) cilt parsiyel oksijen basınç ölçümü bugün yaygın olarak hastalığın derecelendirilmesi ve ameliyat endikasyonu konması amacıyla kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalarda klodikasyon yakınması olan hastalarda, yakınma olan ekstremitede ayak sırtı tcPO2 değeri eksersiz öncesi ve sonrası ölçülmüş ve bu değerler sağlıklı insanların değerleri ile karşılaştırıldığında uygulanan yöntemin doğru ve güvenilir bir yöntem olduğu sonucuna varılmıştır [4-8].
Ayak sırtından ölçülen tcPO2 değeri ile anjiografide belirlenen tıkanıklıklar arasında, her hastada değişik düzeyde kollateral gelişmiş olduğundan, bir ilişki kurulamamakla birlikte [4] kollateralleri iyi gelişmiş ekstremitelerin değerleri, diğerlerine oranla yüksek bulunmuştur.
Fontaine sınıflamasına göre I. ve II. derecede olan KOPAH’lı hastalarda doppler ile yapılan ölçümlerle tam bir kanıya varılamazken, tcPO2 ölçümü, hastaların yakınmaları ile tam bir uyum içindedir [2,8]. Andersen ve ark. ise; bizim de yaptığımız gibi bu yöntemi operasyon sırasında yaptıkları revaskülarizasyonu değerlendirmek amacıyla kullanmışlardır [4]. TcPO2’nin operasyon süresince monitörizasyonunun hem kros klemp esnasında distal bölgenin oksijenizasyonu hem de revaskülarizasyon sonrasında distal kan akımı hakkında bilgi vermesi bakımından çok yararlı olduğu sonucuna varmışlardır. Elektromanyetik kan akım ölçüm yöntemleri operasyon sırasında bir monitöre bağlı olarak kullanılamazlar.
Doppler kan akım ölümü çok uygun olmakla birlikte o da sadece operasyon sahasında açık olan damar ya da greftten geçen kan akımı hakkında bilgi verir.
Distalindeki dokular hakkında bilgi edinmek mümkün değildir. En uygunu intraoperativ anjiografi olmakla birlikte uygulama güçlüğü nedeniyle pratik değildir [4].
Clyne ve ark. yaptıkları çalışmada tcPO2 ölçümünün cilt flepleri, reemplante ekstremiteler, iskemik ülserler gibi hipoksik veya iskemik alanların yaşama şanslarının takibinde ve iskemik ekstremitelerde amputasyon seviyesinin saptanmasında yararlı olduğu sonucuna varmışlardır [6].
Franzeck ve ark.’da bir amputasyon güdüğünün şifa bulması için amputasyon yapılan seviyede tcPO2’nin asgari 20-30 mm Hg veya üstünde olmasının uygun olacağı kanısındadırlar [3]. Hol-dich ve ark.’da amputasyon seviyesinin saptanmasında tcPO2 ölçümünün yararlı olacağı doğrultusunda görüş bildirmektedirler [5].
Sonuç olarak tcPO2 günümüzde; başta iskemik hastaların yakınmalarını olmak üzere, amputasyon seviyesinin saptanmasında, doku fleplerinin ve reemplante objektifleştirmesinde ekstre-mitelerin takibinde, yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca tcPO2 ölçümü aynı zamanda kritik yeni doğanların yoğun bakım takiplerinde uzun zamandan beri güvenle kullanılan bir yöntemdir [3].
Bunlara ilave olarak tcPO2 ölçümünün, bizim çalışmamızın sonucundan da anlaşılacağı üzere revaskülarizasyon ameliyatlarının sonucunun intraoperativ olarak değerlendirilmesinde, güvenilir, ucuz ve çabuk bir yöntem olarak kullanılabileceği görülmektedir.