Methods: Fifteen patients aged between 8 and 56 years were operated for arteriovenous fistulae between 1985 and 2000. Ten of them were male and the rest female. Trauma was the major cause (60%) of arteriovenous fistulae, where congenital (26.7%) and iatrogenic causes (13.3%) were the other etiologic factors. Nine of them originated from iliac or femoral arteries, four of them from subclavian artery or it's branches, one from carotid artery and the last from vertebral artery. All of them were diagnosed using arteriography or MRI-angio. An associated false aneurysm was detected in five patients. Primer closure was applied in six patients (40%), graft interposition in six patients (40%) and embolization in three patients (20%).
Results: There was no early or late mortality. We observed recurrence in two patients (13.3%), who were reoperated.
Conclusions: Embolization can be performed in the simple cases, but resection of the fistulae should be performed with/without graft interposition in complicated cases.
Sol süperfisiyal arterden kaynaklanan arteriyovenöz fistüle 6.5 x 3 cm ebadındaki psödoanevrizma eşlik etmekteydi. Hastanın renkli Doppler incelemesinde fistül bası nedeniyle görüntülenememişti. |
Periferik arteriyovenöz fistüller lokal veya santral değişikliklere yol açabilirler. Bu değişiklikler fistülün yerleşim yerine, büyüklüğüne ve süresine bağlıdır. Ekstremitelerdeki küçük çaplı fistüller klinik bulgu vermez iken, sadece ele gelen tiril ile tanınabilirler. Kronik fistüller ise venöz hipertansiyona yol açabildikleri gibi, valvuler yetmezliğe de neden olabilirler. Uzun süreden beri var olan fistüllerin besleyici arterinin dilatasyonu ve elongasyonu tipiktir [3]. Büyük fistüller ise belirgin şanta yol açarak periferik dolaşımın bozulmasına neden olabilirler. Fistülden geçen kan akımının kalp debisine oranı fistülün sistemik etkilerini belirler ve kardiyak yetmezlik bulgularını ortaya çıkarır.
Arteriyovenöz fistüllerin tedavisinde amaç fistülün tamamen kapatılmasıdır. Afferent yolların bağlanması genellikle başarısızlıkla sonlanır ve mümkünse kaçınılmalıdır. Bu olgularda rekürrens gelişmesi daha sıktır. Nitekim iki hastamızda arteriyel kaynağa ulaşılamamış olması ve greft interpozisyonu uygulanamayışı nedeniyle fistülün nüksü görüldü ve her iki hasta reoperasyona alınarak cerrahi olarak onarıldı. Tedaviye dirençli fistüllerde distal dokularda gelişen iskemi hastanın kondisyonunun hızla bozulmasına neden olur. Tanısı konan fistüllerin tedavisinde tüm olasılıklar (cerrahi, perkütan balon ile kapama, embolizasyon, greft stent kombinasyonu, vs.) gözden geçirilerek fistülün yerine, büyüklüğüne, etiyolojisine ve ulaşılabilirliğine göre en uygun seçenek tercih edilmelidir [3]. Eğer fistülün kaynağı arteriyel bir yan dal veya önemsiz bir arter ise, distal dokuların beslenmesi önemsenmeden fistülün ve arteriyel girişlerin kapatılması tercih edilebilir. Ancak arteriyel girişin tam kapatılamaması rekürrans gelişmesinin nedenidir. Küçük fistüllerin embolizasyon yöntemi ile kapatılması da bir diğer tedavi yöntemidir [7]. Ancak distal arter embolizasyonu periferik dokularda iskemiye yol açabilmektedir. Nitekim bir hastamızda radial artere yapılan embolizasyon sonrasında, ulnar akımın yeterliliği ameliyat öncesi test edilmiş olmasına rağmen, elde iskemik değişiklikler gelişmiş ve embolektomi ile radial kan akımı tekrar sağlanarak iskemi önlenebilmiştir.
Greft interpozisyonuna uygun daha büyük dalların arteriyovenöz fistüllerinin tedavisi hastalıklı arteriyel kısmın rezeksiyonu ve uç uca anastomozu, ya da araya bir greftin interpoze edilmesi şeklindedir. Ancak son yıllarda yaygınlaşan endolüminal greft-stent kombinasyonu ile de bu olgular rahatlıkla tedavi edilebilmektedir [8,9]. Bu tip stentlerin en büyük özelliği, açıldıkları vakit çevrelerindeki greft dolayısıyla fistül ve psödoanevrizmayı tamamen devre dışı bırakmalarıdır.
Arteriyovenöz fistüllerin yerleşimi ve büyüklüğü cerrahi onarımı zorlaştırsa da, geç dönem komplikasyonları önlemede ilk seçenek cerrahi girişim olmalıdır. Basit olgularda embolizasyon veya perkütan greft-stent yerleştirilmesi tercih edilmekle birlikte, komplike olgularda fistül mutlaka çıkarılmalı veya greft interpozisyonu ile arteriyel kaynk ortadan kaldırılmalıdır.
1) Brewser DC, Cambria RP, Moncure AC, et al. Aortocaval and iliac arteriovenous fistulas: Recognition and treatment. J Vasc Surg 1991;13:253-65.
2) Crawford ES, Turrell DJ, Alexander JK. Aorto-inferior vena caval fistula of neoplastic origin. Circulation 1963;27:414-7.
3) Riles TS, Rosen RJ, Berenstein A. Peripheral arteriovenous fistulae. In: Rutherford RB, ed. Vascular Surgery. Philadelphia: Saunders, 1995:1211-8.
4) Yılmaz M, Şenkaya I, Sağdıç K, Özkan H, Cengiz M. Travmatik arterio-venöz fistüllerde cerrahi tedavi. Damar Cerr Derg 1996;2:73-6.
5) Khoury G, Sfeir R, Nabbout G, et al. Traumatic arteriovenous fistulae: "The Lebanese War Experience". Eur J Vasc Surg 1994;8:171-3.
6) Böke E, Çınar M, Atasalihli A. Damar travmaları. 330 vakanın cerrahi tedavi sonuçları. Tıp Fak Mecm 1980;43: 98-107.
7) Peters FLM, Kromhout JG, Reekers JA, et al. Treatment of solitary arteriovenous fistulas. Surgery 1991;109:220-5.