Genel anestezi altında her iki femoral bölgeye yapılan insizyonlar ile femoral arterler ve enfekte greftler eksplore edildi. Orta hat göbek üstü ve altı insizyonla batına girildi, retroperitoneal bölgeye geçildi. Greftin enfekte olduğu görüldü. Enfekte olmayan bölümden aort diseke edildi ve dönüldü. İki taraflı süperfisyel femoral venlerin dalları bağlanarak hazırlandı (Şekil 1a). Distal uçları yeni bir kaf oluşturacak şekilde yan yana anastomoze edildi (Şekil 1b, c). Yeni tüneller açıldı. İntravenöz 5000 IU heparini takiben infrarenal olarak aorta klemp konuldu. Enfekte greft tümüyle çıkartıldı ve kültür için mikrobiyoloji laboratuvarına gönderildi. Süperfisyel femoral ven ile yapılan kaf 3/0 prolen ile aorta anastomoze edildi. Greftin her iki bacağı tünellerden femoral bölgelere geçirildikten sonra süperfisyel femoral arterlere 5/0 prolen ile anastomoze edildi. Klempler kaldırıldığında anastomoz distallerine kan akımının olduğu görüldü. Kanama kontrolünü takiben katlar anatomiye uygun olarak kapatılarak ameliyata son verildi.
Hasta önce yoğun bakım ünitesinde, daha sonra genel durumunun düzelmesiyle ameliyat sonrası birinci günde serviste takibe alındı. Ameliyat sonrası ikinci günde sol alt ekstremitede ani başlayan çap artışı ve baldır bölgesinde ağrı olması üzerine çekilen sol alt ekstremite venöz Doppler ultrasonografisinde popliteal vende ve süperfisyel femoral ven distalinde akut tromboz ve süperfisyel femoral venin 3/4 proksimal segmentinde kronik trombotik değişiklikler saptandı. Daha önce başlanmış olan düşük moleküler ağırlıklı heparin tedavisine ek olarak bacak elevasyonu ve elastik bandaj uygulandı. İki gün içinde yakınmalar geriledi. Ameliyat sonrası beşinci günde batın distansiyonu gelişmesi üzerine yapılan tüm batın ultrasonografisinde iki taraflı greft bacakları çevresindeki yumuşak dokuda 2 mmye varan inflamasyon ve eski akıntı yerlerinde inflamasyon izlendi. Belirgin kümeleşme saptanmadı. Hasta ameliyat sonrası 10. günde taburcu edildi. Altı aylık kontrollere gelen hastanın en son 2005 Nisan ayında yapılan kontrolünde iki taraflı femoral nabızların alındığı ve cerrahi tedaviyle ilgili bir komplikasyon olmadığı görüldü.
Sonuç olarak, aortofemoral yapay greft enfeksiyonlu olgularda amaç greftin çıkartılarak enfeksiyonun temizlenmesi ve güvenli bir teknikle alt ekstremitelerin revaskülarizasyonunun sağlanmasıdır. Olgumuzda, ameliyat süresinin uzun olması (8 saat) ve ameliyat sonrası erken dönemde ortaya çıkan venöz tromboz dışında, enfeksiyonun ortadan kaldırılması, aort ile femoral ven kafı anastomozunun uygunluğu, alt ekstremitelerde yeterli revaskülarizasyonla amputasyon gibi istenmeyen bir sonucun olmaması bu tedavi tekniğinin başarılı olduğunu göstermektedir. Ameliyatın uzaması genel durumu iyi olan hastalarda sorun olmasa da, özellikle kanamalı hastalarda iki ayrı ekiple çalışılarak bu süre de kısaltılabilir.
1) Daenens K, Fourneau I, Nevelsteen A. Ten-year experience in autogenous reconstruction with the femoral vein in the treatment of aortofemoral prosthetic infection. Eur J Vasc Endovasc Surg 2003;25:240-5.
2) Franke S, Voit R. The superficial femoral vein as arterial substitute in infections of the aortoiliac region. Ann Vasc Surg 1997;11:406-12.
3) Cardozo MA, Frankini AD, Bonamigo TP. Use of superficial femoral vein in the treatment of infected aortoiliofemoral prosthetic grafts. Cardiovasc Surg 2002;10:304-10.
4) Valentine RJ, Clagett GP. Aortic graft infections: replacement with autogenous vein. Cardiovasc Surg 2001;9:419-25.
5) Seeger JM, Pretus HA, Welborn MB, Ozaki CK, Flynn TC, Huber TS. Long-term outcome after treatment of aortic graft infection with staged extra-anatomic bypass grafting and aortic graft removal. J Vasc Surg. 2000;32:451-9.