Methods: This prospective study included 150 patients who underwent coronary artery bypass grafting, of which 73 patients had metabolic syndrome according to the criteria of the National Cholesterol Education Program Adult Treatment Panel III. Patients with and without metabolic syndrome were compared with respect to demographic variables, morbidity and mortality in the early postoperative period.
Results: Patients with metabolic syndrome exhibited higher values of the following variables: body weight, waist circumference, arterial blood pressure, fasting glucose level, triglyceride level, high and low density lipoprotein levels, total cholesterol level, body mass index, involvement of the right and circumflex coronary arteries, female gender, and family history. Total perfusion and crossclamp times were longer in this group. The presence of metabolic syndrome was significantly associated with increased total postoperative drainage, need for fresh frozen plasma, ventilation time, need for insulin infusion, postoperative myocardial infarction, pneumonia, and other infections, the length of intensive care unit stay, hospital stay, and early mortality.
Conclusion: Patients with metabolic syndrome have increased risk for early postoperative morbidity and mortality after coronary artery bypass grafting operations.
Başlıca bileşenlerini hiperglisemi, hipertansiyon, dislipidemi, visseral obezite, hiperkoagulabilite oluşturmaktadır.[1] Fizyopatolojinin temelinde, hedef dokuların insülinin rol oynadığı glukoz kullanımına direnci yatmaktadır.[2] Çalışmamızda metabolik sendromun koroner bypass hastalarında erken dönem morbidite ve mortaliteye etkisi araştırıldı.
Tablo 1: Metabolik sendrom tanı kriterleri (NCEP ATPIII)
Ameliyat sonrası veriler
Medikal destek: İnotropik destek amacıyla dopamin ve/veya dobutamin kullanımı.
Hipertansiyon: Sistolik arter basıncının 140 mmHg üzerinde, diyastolik arter basıncının 90 mmHgnın üzerinde olması.
Revizyon (diğer): Akut gelişen düşük debi, hemodinamiyi bozan iskemi ve/veya kardiyak arrest gibi kanama dışı nedenler sonucu revizyon.
Renal yetmezlik: Ameliyat sonrası kreatinin değerinin %2.5in üzerine çıkması, hemodiyaliz gereksinimi.
Uzamış ventilasyon: Hastanın 12 saatten uzun süre entübe kalması.
GİS komplikasyonları: Gastrointestinal sistemi ilgilendiren tüm komplikasyonlar.
Diğer enfeksiyonlar: Cilt, ciltatı enfeksiyonları, mediastenit, idrar yolu enfeksiyonları.
Geçici iskemik atak: 24 saatte sekelsiz olarak düzelebilen bölgesel nörolojik disfonksiyonlar.
İstatistiksel analiz. Verilerin analizi SPSS 11.5 paket programında yapıldı. Tanımlayıcı istatistikler sürekli ölçümlü değişkenler için ortanca (minimum-maksimum) biçiminde gösterilirken, kategorik değişkenler gözlem sayısı yüzde (%) şeklinde ifade edildi. Gruplar arasında ölçüm yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olup olmadığı Mann-Whitney U-testiyle incelendi. Kategorik karşılaştırmalar için Ki-kare ve Fishers exact testi kullanıldı. P<0.05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Çalışmamızda MSli grupta kadın cinsiyet oranının daha yüksek olması bu konuda ülkemizde yapılan saha çalışmaları ile uyumludur.[9] Bununla birlikte MSli grup kendi içinde ele alındığında kadın cinsiyet oranının erkek cinsiyete göre daha az olduğu görülmektedir ki, bu da koroner bypass cerrahisi gerektirecek düzeyde ileri derecede koroner aterosklerozlu hastaların genel MSli hasta nüfusuna göre daha farklı bir dağılım gösterebileceği izlenimini uyandırmaktadır.
Bu hastalarda MS kriterlerinin yanı sıra düşük yoğunluklu lipoproteinler ve total kolesterol düzeyleri de diğer gruba oranla daha yüksek saptanmıştır. Hastalarda iskemik kalp hastalığı aile öyküsünün daha sık olması da tablonun kalıtımsal özelliğinin bir yansıması olarak kabul edilebilir. Bu hastaların demografik verilerinde dikkati çeken bir başka özellik de MSli hastalarda sol ön inen koroner artere ek olarak, sirkumfleks ve sağ koroner arter darlıklarının diğer gruba göre anlamlı derecede daha sık olmasıdır. Bu durum koroner bypass tedavisi gerektiren hasta grubunda MSnin daha yaygın koroner aterosklerozla birlikte seyrettiğini düşündürmektedir. Sigara içim sıklığının istatistiksel olarak anlamlı olmasa da MSli hastalarda daha fazla saptanması bu hastaların benimsedikleri yaşam tarzlarının ve alışkanlıklarının bir yansıması olabilir. Ülkemizde yapılan çok merkezli kesitsel bir çalışmada Baltalı ve ark.[10] ameliyat sonrası 1.0-2.2 yıl aralığındaki koroner bypass hastalarında MS sıklığını %44.8 oranında saptamışlar ve bu hastalara önerilen fizik aktiviteler ve aspirin kullanımına uyumun MS olmayan hastalara oranla daha düşük olduğunu bildirmişlerdir.
Hastaların ameliyat sonrası verilerine bakıldığında yoğun bakımda inotropik ilaç desteği gereksinimi olan hasta sayıları yönünden iki grup arasında anlamlı fark gözlenmezken, intra-aortik balon pompası gerektirecek düzeyde kardiyak yetmezliğe MS grubunda anlamlı derecede daha sık rastlanmaktadır. Bu durumun nedeni MSde birden fazla kardiyovasküler risk faktörünün kümelenmesi olabilir. Yine MS hastalarında ameliyat sonrası EKG değişikliklerinin daha sık gözlenmesi, bu hastaların koroner arterlerindeki anstabil aterosklerotik plaklarla ilişkilendirilebilir. Zambon ve ark.[11] MS hastalarında gözlenen koroner ve karotis arterlerle ilgili iskemik olayların büyük çoğunluğunun nedeninin inflamatuvar hücrelerden zengin anstabil aterosklerotik plaklar olduğunu bildirmişlerdir. Bu hastalarda ameliyat sonrası geçici iskemik ataklarının sık olması da karotis arterlerdeki yaygın anstabil plaklarla ilişkilendirilebilir. Koren-Morag ve ark.[12] diyabet eşlik etmese bile MS hastalarında aterosklerotik vasküler hastalık olmasının, hastayı iskemik strok veya geçici iskemik atak riskine soktuğunu bildirmişlerdir.
Ameliyat sonrası dönemde kan şekerindeki yükselmeler nedeniyle dışarıdan insülin verilmesine MSli hastaların daha çok gereksinim duyması, hastalardaki insülin direncinin klinik tabloya etkisini düşündürmektedir. Aynı şekilde ameliyat sonrası dönemde MSli hastalarda hipertansiyon atakları daha sık saptanmıştır. Bu hastalarda insülin direncine bağlı hiperinsülineminin sempatik sinir sistemi aktivitesini artırarak, vasküler cevabı vazokonstriksiyon yönüne kaydırdığı ve sodyum tutulumuna yol açarak kan basıncı yüksekliğine neden olduğu bildirilmektedir.[6] Ayrıca insülin direnci ve hiperinsülineminin hipertansiyon hastalarında genel olarak artış gösterdiğini ve benzer değişikliklerin bu hastaların birinci derece akrabalarında da gözlendiğini bildiren çalışmalar vardır.[13,14]
Ameliyat sonrası enfeksiyonun MS grubunda daha sık olması, artmış diyabet ve artmış vücut kütle indeksi gibi predispozan faktörlerle ilişkili olabilir.[15] Bu hastalarda pnömoni ve uzamış ventilasyon sıklığı da daha fazladır. Kopelman ve ark.[16] vücut ağırlığında artışla birlikte ortaya çıkan solunum fonksiyonlarındaki gerilemenin nedeninin, vücuttaki torasik ve abdominal yağın solunum egzersizine karşı oluşturduğu direnç ve ventilasyon-perfüzyon uyumsuzluğu olduğunu bildirmişlerdir. Bu durum MSnin diğer bileşenlerinden bağımsız olarak abdominal yağ birikiminin ameliyat sonrası solunum fonksiyonuna negatif yönde etkisi olabileceğini düşündürmektedir.
İki hasta grubu arasında ameliyat sonrası revizyon sıklığı açısından farklılık saptanmazken MS grubunda drenaj miktarının daha fazla olduğu gözlenmiştir. Bu hastalarda ameliyat sonrası dönemde daha çok taze donmuş plazma verilmesi de drenaj miktarlarının daha fazla olması ve hemodinamik stabilite için daha çok kolloide ihtiyaç göstermelerinden kaynaklanmıştır. Metabolik sendrom grubunda artmış komplikasyonlarla birlikte hastane ve yoğun bakım kalış sürelerinin daha fazla olması, bu hasta grubunun ameliyat sonrası morbiditelerin yanı sıra tedavi maliyetleri açısından da dikkat çekici olabilir. Çalışmamızda MSli hastalarda ameliyat sonrası erken morbidite ve mortalite MS olmayan hasta grubuna göre daha yüksek saptanmıştır.
Çalışmamızdaki sınırlayıcı faktörlere baktığımızda kadın cinsiyet, yaygın koroner arter tutulumu ve artmış kros klemp süresi gibi koroner bypass ameliyatlarında mortaliteyi etkileyebilecek faktörlerin metabolik sendromlu hastalarda daha fazla olması, yalnız başına metabolik sendromun mortaliteye katkısını belirlemede kısıtlayıcı olabilir. Bununla birlikte bu faktörlerin MSnin doğası ile iç içe olması gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Sonuç olarak çok sayıdaki kardiyovasküler risk faktörününün birlikteliğinin MSli hastalarda ameliyat sonrası tabloyu negatif yönde etkilediği görülmektedir. Koroner bypass hastalarının ameliyat öncesi değerlendirilmesinde MS varlığının göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünmekteyiz.
1) Lakka HM, Laaksonen DE, Lakka TA, Niskanen LK, Kumpusalo E, Tuomilehto J, et al. The metabolic syndrome and total and cardiovascular disease mortality in middle-aged men. JAMA 2002;288:2709-16.
2) Florkowski CM. Management of co-existing diabetes mellitus and dyslipidemia: defining the role of thiazolidinediones. Am J Cardiovasc Drugs 2002;2:15-21.
3) Expert Panel on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Cholesterol in Adults. Executive summary of the third report of the National Cholesterol Education Program (NCEP) Expert Panel on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Cholesterol in Adults (Adult Treatment Panel III). JAMA 2001;285:2486-97.
4) Meigs JB. Epidemiology of the metabolic syndrome, 2002. Am J Manag Care 2002;8(11 Suppl):S283-92.
5) Işıldak M, Güven GS, Gürlek A. Metabolik sendrom ve insülin direnci. Hacettepe Tıp Dergisi 2004;35:96-9.
6) Özbakkaloğlu M, Demirci C. Yüzyılın salgını: Metabolik sendrom. SSK Tepecik Hast Derg 2003;13:121-7.
7) Sattar N, Gaw A, Scherbakova O, Ford I, OReilly DS, Haffner SM, et al. Metabolic syndrome with and without Creactive protein as a predictor of coronary heart disease and diabetes in the West of Scotland Coronary Prevention Study. Circulation 2003;108:414-9.
8) Ninomiya JK, LItalien G, Criqui MH, Whyte JL, Gamst A, Chen RS. Association of the metabolic syndrome with history of myocardial infarction and stroke in the Third National Health and Nutrition Examination Survey. Circulation 2004;109:42-6.
9) Onat A, Sansoy V. Halkımızda koroner hastalığın baş suçlusu metabolik sendrom: sıklığı, unsurları, koroner risk ile ilişkisi ve yüksek risk kriterleri. Türk Kardiyol Dern Arş 2002; 30:8-15.
10) Baltalı M, Kızıltan HT, Korkmaz ME, Topçu S, Demirtaş M, Müderrisoğlu H ve ark. Koroner baypas sonrası hastalarda metabolik sendrom sıklığı ve tedaviye uyum oranları. Anadolu Kardiyol Derg 2004;4:10-6.
11) Zambon A, Pauletto P, Crepaldi G. Review article: the metabolic syndrome-a chronic cardiovascular inflammatory condition. Aliment Pharmacol Ther 2005;22 Suppl 2:20-3.
12) Koren-Morag N, Goldbourt U, Tanne D. Relation between the metabolic syndrome and ischemic stroke or transient ischemic attack: a prospective cohort study in patients with atherosclerotic cardiovascular disease. Stroke. 2005;36:1366-71.
13) Kannel WB, Wilson PW, Zhang TJ. The epidemiology of impaired glucose tolerance and hypertension. Am Heart J 1991;121(4 Pt 2):1268-73.
14) Reaven GM. Insulin resistance/compensatory hyperinsulinemia, essential hypertension, and cardiovascular disease. J Clin Endocrinol Metab 2003;88:2399-403.
15) Bundy JK, Gonzalez VR, Barnard BM, Hardy RJ, DuPont HL. Gender risk differences for surgical site infections among a primary coronary artery bypass graft surgery cohort: 1995-1998. Am J Infect Control 2006;34:114-21.
16) Kopelman PG. Clinical complications of obesity. Clin Endocrinol Metab 1984;13:613-34.