Methods: The study included 30 patients (23 males, 7 females; mean age 60±10 years; range 33 to 77 years) with stage I squamous cell carcinoma of the lung. None of the patients received chemotherapy or radiotherapy before or after surgery. The mean follow-up period was 48±11 months. The chi-square test was used for comparison of variables. The cumulative survival rates were calculated by the Kaplan-Meier method and the significance was assessed by the log-rank test. The effects of AMFR and clinical factors on survival were assessed by univariate and multivariate analyses using Coxs proportional hazard model.
Results: Six tumors (20%) showed positive staining for AMFR. The overall survival in patients with AMFR expression was significantly worse than those without AMFR expression (p=0.052). Multivariate analysis showed AMFR expression (p<0.016) and older age (p<0.015) as independent prognostic factors on poor survival.
Conclusion: Expression of AMFR can be a useful marker for the follow-up of patients with cancer and for metastatic potential of tumors. However, further studies are required to determine its value for adjuvant therapy.
Tümör hücrelerinin otokrin hareketi kanserin tekrarlamasında önemli bir rol oynamaktadır.[4,5] Özel bir hareket düzenleyicisi olan otokrin hareket faktörü (OHF) hücrelerin göçünü teşvik etme yeteneğinde ve invazyon- metastaz sırasında tümör hücrelerinin hareketini uyarmada rol oynamaktadır.[6] Otokrin hareket faktörü, otokrin hareket faktörü reseptörü (OHFR) yolu ile rastgele ve yönlendirilmiş olan hücrelerin hareketini uyarmaktadır.[7] Yakın geçmişte yapılmış olan çalışmalar, OHF ifadesindeki artışın, kolorektal, mesane, mide ve özofagus kanserli hastalarda, kanserin tekrarlama olasılığındaki artış ve hastanın yaşam süresindeki azalma ile kuvvetli bir ilişki gösterdiğini açıklamaktadır.[8-11]
Biz bu çalışmada, skuamöz hücreli karsinomlu 30 hastada OHFR varlığını, OHFR varlığı ile hastanın yaşam süresi arasında bir ilişki olup olmadığını ve OHFRnin tabakalanmış subgruplarda (hastanın yaşı, cinsiyeti, tümörün büyüklüğü ve farklılaşma derecesi) yaşam süresi üzerine bir etkisinin olup olmadığını araştırmayı planladık.
Çalışmamız ameliyat sonrası patolojisinin evre I olduğu kanıtlanan hastalarda yapılmıştır. Böylece uzak metastaz ve pozitif lenf nodu varlığının yaşam süresi üzerine etkisinin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Ameliyat sonrası hastaların takibi ortalama 48±11 aydır.
İmmünohistokimyasal evrelemede avidin-biyotinperoksidaz kompleksi (ABK) tekniği kullanıldı. Preparatlar anti-OHFR monoklonal antikor, 3F3A[8,10,13,14] ile gece 4 º C ısıda 1:200 dilüye fosfat tampon çözeltisi (FTÇ) içerisinde enkübe edildi. Fosfat tampon çözeltisi ile yıkandıktan sonra çözelti içinde beş dakika bekletildi. Bu işlem üç kez tekrarlandı. Preparatlar kurutulduktan sonra 20 dakika süre ile ve oda sıcaklığında biyotinlenmiş anti-rabbit IgG (Vectastain ABC Kit,Vector, Burlingame, CA) ile 20 dakika enkübe edildi. Sonra üç kez tekrar FTÇ ile yıkanarak beş dakika bekletildi. Ardından 20 dakika oda sıcaklığında streptoavidin-biyotin sistemi (DAKO) ile reaksiyona girdi. Bu aşamada %0.02 (w/v) 3.3 diaminobenzidin tetrahidroklorit ve %0.03 (v/v) hidrojen peroksit kapsayan FTÇ hazırlandı. Preparatlar üç dakika bu çözeltide bekletildi. Kahverengi boyanma görülenlerde boyamanın iyi olduğu kabul edildi.
Kontrol grubu olarak kolon karsinomlu hastaların parafin blokları kullanıldı.
OHFRnin değerlendirilmesi. Tümör hücrelerinin %10undan fazlasının membran ve sitoplazmasında kahverengi boyanma görülmüşse monoklonal antikor reaksiyonunun gerçekleştiği kabul edildi.[9-11]
İstatistiksel analiz. İstatistiksel analizde SPSS 10.0 (Statistical Package for Social Sciences, Chicago, IL, USA) kullanıldı. Parametreler ki-kare testi ile kıyaslandı. Prognostik faktörlerin değerlendirilmesine OHFR ifadesi, yaş, cinsiyet, T-faktörü, histoloji ve farklılıklar katılarak hesaplandı. Yaş, medyan değere göre yüksek ve düşük gruplar olarak sınıflandı. Kansere özgü yaşam süresi, ameliyat ile son takip veya kansere bağlı ölüm arasındaki süre olarak hesaplandı. Sağkalım analizi Kaplan- Meier yöntemi ile yapıldı ve istatistiksel farklar Log-rank testi ile doğrulandı. Sağkalım üzerine OHFR ifadesi ve klinik özelliklerin etkisini ortaya çıkarmak için tekdeğişkenli ve çokdeğişkenli Cox regresyon analiz modeli uygulandı. P<0.05 anlamlı kabul edildi.
Aynı zamanda tüm yaşam süresi T-faktörünün alt gruplarında karşılaştırıldı. Prognozun tümör büyüklüğü 3 cmden büyük ve OHFR ifadesi pozitif olan hastalarda, tümör büyüklüğü 3 cmye eşit veya küçük ve OHFR ifadesi negatif olan hastalardan, önemli ölçüde daha kötü olduğu saptandı. Dört yıllık yaşam oranı OHFR negatif T1 tümörlerde 54.2 ay, OHFR pozitif T2 tümörlerde ise 17 ay olarak bulundu.
Yaşam süresi ile OHFR arasında önemli bir birliktelik gözlenmesine rağmen p değeri istatistiksel olarak anlamlılık sınırının hemen altındaydı. Tüm yaşam süresi OHFR pozitif olan hastalarda, negatif olanlara kıyasla daha kötü bulundu (p=0.052). Ortalama sağkalım oranları OHFR pozitif grupta 26.1 ay, negatif grupta ise 51.9 ay olarak saptandı (Tablo 1). Tümör farklılaşma derecesi ile yaşam süresi ve OHFR birlikteliği incelendiğinde; OHFR etkisinin iyi diferansiye grupta bile sağkalımı azaltığı gözlendi ancak istatistiksel değer anlamlılık sınırının altındaydı (p<0.06).
Tablo 1: Subgrup değişkenlerinde otokrin hareket faktörünün prognostik değeri
Tekdeğişkenli Cox regresyon analizinde sadece OHFR varlığının yaşam beklentisini azalttığı gözlendi ancak bu ilişki anlamlılık sınırının altındaydı (p=0.09) (Tablo 2). Çokdeğişkenli analizde ise OHFR pozitifliği (p<0.016) ve ileri yaş (p<0.015) sağkalım üzerine olumsuz etki yapan bağımsız prognostik faktörler olarak bulundu.
Tablo 2: Squamöz hücreli karsinomlu 30 hastada tekdeğişkenli analiz
Otokrin hareket faktörü reseptörü ifadesi in vitro şartlarda artmış migrasyon yeteneği ile ilişkilidir.[16,17] İnsanlarda görülen çeşitli kanser tiplerinde OHFR ifadesinin bulunması kanserin tekrarlama sıklığındaki artış ve yaşam süresindeki kısalma ile ilişkili bulunmuştur.[8-11]
Sınırlı sayıdaki küçük hücreli dışı akciğer kanserli olgularda uzun sağkalıma etkileri gösterilen faktörler tümör çapı, hücre tipi ve yerleşimidir. Bu faktörler arasında primer lezyonun (tümörün) büyüklüğü prognozda en önemli faktör olarak bulunmuştur. Read ve ark.[18] özellikle T1 lezyonlarında 2 ila 3 cm olanlara göre 2 cm ve daha küçük olan T1N0 olgularında sağkalımın daha iyi olduğunu bildirmişlerdir. Padilla ve ark.[19] pT1N0 tümörlerinin küçük boyutlarında belirgin olarak sağkalımın daha iyi olduğunu vurgulamışlardır. Bu oran 2 cm ve daha küçük olanlarda beş yıllık sağkalım %87, 10 yıllık sağkalım %74, 2-3 cmlik tümörlerde beş yıllık sağkalım %65, 10 yıllık sağkalım %49 bulunmuştur. Evre IA küçük hücreli dışı akciğer kanserinin (KHDAK) çokdeğişkenli analizinde tümör çapının artmasıyla sağkalımın azaldığı bildirilmiştir.[20,21]
Tümör çapı önemli olmasına rağmen bazı çalışmalarda hücre tipine dayalı sağkalımda farklılıklar olduğu tespit edildi. T1N0 skuamöz tümör tipi diğer hücre tiplerine göre daha iyi bulundu. T1N0 nedeniyle ameliyat edilen skuamöz hücreli kanserlerde, üç yıllık rekürenssizlik oranı %80, buna karşın skuamöz hücreli dışı olan tümörlerde %62 bulunmuştur.[20,22,23]
Primer lezyonun yerleşimi, ameliyat sonucunu etkileyebilir. Periferik T1N0 tümörlerin santral yerleşimli olanlara göre daha iyi prognozu vardır. Read ve ark.[18] skuamöz dışı kanserli T1N0 olguların sağkalımını, skuamöz hücreli olanlara göre daha kötü bulmalarına rağmen, farklılık santral yerleşimli tümörlerde büyük ölçüde azalmıştır. Tümörün segmental veya subsegmental bronş ile ilişkisi olmadığı zaman hücre tipinin etkisi göz ardı edilebilir. Tümör büyüklüğünün etkisi, santral yerleşimlilerde periferal yerleşenlere göre göz ardı edilebilmektedir. Subsegmental bronşları tutan T1N0 tümörlerde, 2-3 cm arasındaki lezyonlarda beş yıllık sağkalım %80, daha küçük tümörlerde %83 bulunmuştur.[24]
Yamamoto ve ark.[25] 2003te evre Ide 70 yaş üstü olgular ile genç olguların cerrahi sonuçlarını karşılaştırmış ve sağkalım üzerine istatistiksel olarak anlamlı fark bildirmemişlerdir. Tespit edilen en belirgin prognostik faktörün yaşlı olgularda tümörün boyutu olduğu saptanmıştır (p=0.0442). Evre IB için prognostik veriler evre IAdaki gibi açıkça değerlendirilememiştir. Çünkü bu alt grup yenidir.[20,22,23]
Kara ve ark.[26] 69u adenokarsinom, 28i skuamöz hücreli karsinom tanısı konan evre I küçük hücreli dışı akciğer kanserli toplam 97 olguda OHFR varlığının sağkalımı kısalttığını göstermişlerdir. Çalışmada OHFR ifadesi ile yaş, cinsiyet, tümör büyüklüğü ve farklılaşması arasında önemli bir birliktelik görülmemiştir. Beş yıllık yaşam analizinde OHFR ifadesinin, 65 yaş altı, kadın cinsiyeti, histolojik olarak adenokarsinomlar, orta-kötü derecede farklılaşma gösteren ve tümör büyüklüğü 3 cmden büyük olan subgruplarda önemli bir etkisinin olduğu gösterilmiştir. Aynı çalışmada skuamöz hücreli karsinom grubunda adenokarsinomlar kadar anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir. Bu olumsuz fark adenokarsinomlarda OHFR ifadesinin çok daha fazla gözlenmiş olmasına bağlanabilir. Bizim çalışmamız ise sadece evre I skuamöz hücreli karsinom tanısı konan 30 hastayı içermekteydi. Hastaların altısında (%20) OHFR ifadesi pozitif bulundu. Elde ettiğimiz sonuç Kara ve ark.nın çalışmasındaki skuamöz hücreli karsinom olgularındaki sonuçlarla paralellik göstermektedir. Yapılan yayınlarda da benzer oranlar bildirilmiştir. Dolayısı ile adenokarsinomlarda OHFR ifadesinin sağkalım üzerine etkisi daha belirgin, skuamöz hücreli karsinomlarda ise bu etki daha silik olarak gözlenmiştir.
Dört yıllık sağ kalım analizinde OHFR pozitifliğinin; tümörün farklılaşma derecesi ve büyüklüğü, hastanın yaşı ve kadın cinsiyeti ile anlamlı bir ilişkiye sahip olduğunu gördük. Otokrin hareket faktörü reseptörü pozitifliğinin tümör büyüklüğünün, 3 cmden büyük olduğu durumlarda sağkalım üzerine negatif etkisinin anlamlılık sınırı içerisinde olduğunu, ancak tümörün 3 cmden küçük ve eşit olduğu durumlarla tümörün farklılaşma derecesi üzerinde de sağkalımı azaltmakla beraber anlamlılık sınırı içerisine giremediğini saptadık. Ayrıca OHFR pozitif T1 olguların OHFR pozitif T2lere kıyasla çok daha az sayıda olması, T1lerde istatistiksel anlamlılığın saptanamamasında önemli bir neden olabileceğini düşündürmektedir. Sağkalımda istatistiksel anlamlılık saptamadığımız OHFR pozitif kötü diferansiye hücreye sahip olan hastaların yaş ortalamasının daha genç olması dikkat çekicidir. Kaplan Meier analizinde, OHFR pozitifliğinin her iki yaş grubunda da sağkalım üzerinde önemli bir negatif etkiye sahip olduğunu saptadık. Otokrin hareket faktörü reseptörü pozitifliğinin sağ kalımı azaltmasının sadece kadın cinsiyeti üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmasının nedeni, çalışmamızda OHFR pozitif olup yaşayan iki olgunun ikisinin de erkek olması ve bu nedenle erkek cinsiyetinde sağkalım hesaplanmasının yapılamamasıdır.
Çalışmamızda tekdeğişkenli analizde sadece OHFR varlığı (anlamlılık sınırına çok yakın olarak), çokdeğişkenli analizde ise ileri yaş ve OHFR varlığı bağımsız prognostik faktörler olarak saptandı. Olgu sayısının sınırlı olması nedeniyle istatistiksel olarak kurulan ilişkiler zayıflamış olabilir. Son zamanlarda evre I küçük hücreli dışı kanserlerde T faktörünün bağımsız bir prognostik faktör olduğu gösterilmiştir.[27-30] Bizim çalışmamızda çokdeğişkenli analizde T-faktör bağımsız prognostik faktör olarak bulunamamıştır.
Sonuç olarak, akciğerin evre I skuamöz hücreli karsinom olgularında tümör hücrelerindeki OHFR ifadesi ile hastanın yaşı, cinsiyeti, tümörün büyüklüğü ve farklılaşma derecesi arasında anlamlı bir ilişki görülmemesi ile beraber, yaşam süresi ile OHFR arasında bir birliktelik gözlemledik, ancak bununda istatistiksel olarak anlamlılık sınırının altında olduğunu gördük. Otokrin hareket faktörü reseptörü varlığı ile dört yıllık yaşam süresinin her alt grupta, kadın cinsiyeti ve tümör büyüklüğü yönünden anlamlı bir etkiye sahip olduğu ve sağkalımı negatif yönde etkilediği görülmüştür. Otokrin hareket faktörü reseptörü ifadesi kanser hastalarının takibinde yararlı bir rehber olarak görülebilir ve metastatik potansiyel için bir belirteç olabilir. Ancak bunun adjuvan terapiye bir kılavuz olması için ek çalışmalara ihtiyaç vardır.
1) Auerbach O, Stout Ap, Hammond Ec, Garfinkel L. Changes in bronchial epithelium in relation to cigarette smoking and in relation to lung cancer. N Engl J Med 1961;265:253-67.
2) Martini N, Bains MS, Burt ME, Zakowski MF, McCormack P, Rusch VW, et al. Incidence of local recurrence and second primary tumors in resected stage I lung cancer. J Thorac Cardiovasc Surg 1995;109:120-9.
3) Ichinose Y, Yano T, Yokoyama H, Inoue T, Asoh H, Tayama K, et al. Postrecurrent survival of patients with non-smallcell lung cancer undergoing a complete resection. J Thorac Cardiovasc Surg 1994;108:158-61.
4) Volk T, Geiger B, Raz A. Motility and adhesive properties of high- and low-metastatic murine neoplastic cells. Cancer Res 1984;44:811-24.
5) Partin AW, Schoeniger JS, Mohler JL, Coffey DS. Fourier analysis of cell motility: correlation of motility with metastatic potential. Proc Natl Acad Sci U S A 1989;86:1254-8.
6) Liotta LA, Mandler R, Murano G, Katz DA, Gordon RK, Chiang PK, et al. Tumor cell autocrine motility factor. Proc Natl Acad Sci USA 1986;83:3302-6.
7) Rosen EM, Goldberg ID. Protein factors which regulate cell motility. In Vitro Cell Dev Biol 1989;25:1079-87.
8) Nakamori S, Watanabe H, Kameyama M, Imaoka S, Furukawa H, Ishikawa O, et al. Expression of autocrine motility factor receptor in colorectal cancer as a predictor for disease recurrence. Cancer 1994;74:1855-62.
9) Otto T, Birchmeier W, Schmidt U, Hinke A, Schipper J, Rübben H, et al. Inverse relation of E-cadherin and autocrine motility factor receptor expression as a prognostic factor in patients with bladder carcinomas. Cancer Res 1994;54:3120-3.
10) Maruyama K, Watanabe H, Shiozaki H, Takayama T, Gofuku J, Yano H, et al. Expression of autocrine motility factor receptor in human esophageal squamous cell carcinoma. Int J Cancer 1995;64:316-21.
11) Hirono Y, Fushida S, Yonemura Y, Yamamoto H, Watanabe H, Raz A. Expression of autocrine motility factor receptor correlates with disease progression in human gastric cancer. Br J Cancer 1996;74:2003-7.
12) Mountain CF. Revisions in the International System for Staging Lung Cancer. Chest 1997;111:1710-7.
13) Nabi IR, Watanabe H, Raz A. Identification of B16-F1 melanoma autocrine motility-like factor receptor. Cancer Res 1990;50:409-14.
14) Silletti S, Watanabe H, Hogan V, Nabi IR, Raz A. Purification of B16-F1 melanoma autocrine motility factor and its receptor. Cancer Res 1991;51:3507-11.
15) Watanabe H, Carmi P, Hogan V, Raz T, Silletti S, Nabi IR, et al. Purification of human tumor cell autocrine motility factor and molecular cloning of its receptor. J Biol Chem 1991; 266:13442-8.
16) Yelian FD, Liu A, Todt JC, Lei J, Qureshi F, Jacques SM, et al. Expression and function of autocrine motility factor receptor in human choriocarcinoma. Gynecol Oncol 1996;62:159-65.
17) Watanabe H, Shinozaki T, Raz A, Chigira M. Expression of autocrine motility factor receptor in serum- and protein-independent fibrosarcoma cells: implications for autonomy in tumor-cell motility and metastasis. Int J Cancer 1993;53:689-95.
18) Read RC, Yoder G, Schaeffer RC. Survival after conservative resection for T1 N0 M0 non-small cell lung cancer. Ann Thorac Surg 1990;49:391-8.
19) Padilla J, Calvo V, Penalver JC, Sales G, Morcillo A. Surgical results and prognostic factors in early non-small cell lung cancer. Ann Thorac Surg. 1997;63:324-6.
20) LoCicero III J, Ponn RB, Daly BDT. Surgical treatment of nonsmall cell lung cancer. In: Shields TW, LoCicero III J, Ponn RB, editors. General thoracic surgery. Vol. 1, 5th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2000. p. 1311-41.
21) Miller DL, Rowland CM, Deschamps C, Allen MS, Trastek VF, Pairolero PC. Surgical treatment of non-small cell lung cancer 1 cm or less in diameter. Ann Thorac Surg 2002; 73:1545-50.
22) Putnam Jr JB. Postresection follow-up for non-small cell lung cancer. In: Pearson FG, Cooper JD, Deslauriers J, Ginsberg RJ, Hiebert CA, Patterson GA, et al., editors. Thoracic surgery. 2nd ed. Philadelphia: Churchill Livingstone; 2002. p. 918-24.
23) Porrello C, Alifano M, Forti Parri SN, Sanna S, Lacava N, Corneli G, et al. Surgical treatment of stage I lung cancer. Results and prognostic factors. J Cardiovasc Surg 2002;43: 723-7.
24) Sagawa M, Saito Y, Takahashi S, Usuda K, Kamma K, Sato M, Ota S, Nagamoto N, Fujimura S, Nakada T, et al. Clinical and prognostic assessment of patients with resected small peripheral lung cancer lesions. Cancer 1990 15;66:2653-7.
25) Yamamoto K, Padilla Alarcón J, Calvo Medina V, García- Zarza A, Pastor Guillen J, Blasco Armengod E, et al. Surgical results of stage I non-small cell lung cancer: comparison between elderly and younger patients. Eur J Cardiothorac Surg 2003;23:21-5.
26) Kara M, Ohta Y, Tanaka Y, Oda M, Watanabe Y. Autocrine motility factor receptor expression in patients with stage-I non-small cell lung cancer. Ann Thorac Surg 2001;71:944-8.
27) Inoue K, Sato M, Fujimura S, Sakurada A, Takahashi S, Usuda K, et al. Prognostic assessment of 1310 patients with nonsmall- cell lung cancer who underwent complete resection from 1980 to 1993. J Thorac Cardiovasc Surg 1998;116: 407-11.
28) Goldstraw P: Meeting summary: report on the international workshop on intrathoracic staging. London, October 1996. Lung Cancer 1997;18:107-111.