Yazımızda anabilim dalımızda tip B disseksiyon nedeniyle endovasküler greft ile tedavileri yapılan iki farklı hastadaki, iki farklı tedavi yöntemi ve sonucunu literatür ışığında sunmayı amaçladık.
Olgu 2 Yetmiş altı yaşında erkek hasta ani başlayan sırt ve karın ağrısı yakınmalarıyla başvurdu. Fizik muayenesinde hipertansiyon (240/130 mmHg) dışında bir özellik saptanmadı. Öyküsünde hipertansiyon vardı ve hasta antihipertansif tedavisini düzenli uyguladığını ifade etmekteydi. Ön planda aort disseksiyonundan şüphelenilen hastaya kontrastlı torakoabdominal BT çekildi ve subklavyen arterin distalinden başlayıp iliyak arterlere kadar uzanan tip B (De Bakey tip 3B) aort disseksiyonu bulundu. Visseral organ perfüzyon bozukluğuna ait bulgu yoktu ancak BTde aortun birçok noktasında yeni girişler (re-entry) görülmekteydi. Yoğun bakımda izlenen hastanın ön planda tansiyonu kontrol altına alındı. Uygun analjeziklerle ağrısı dindirilmeye çalışıldı. Hastaya medikal takip ya da endovasküler greft ile tedavi seçenekleri sunuldu. Hastanın tercihinin endovasküler greft ile tedaviden yana olması üzerine hastaya epidural anestezi ve sedasyon ile sağ femoral yolla sol subklavyen arterin distalindeki disseksiyonun başlangıç yerini içine alacak şekilde tek bir adet endovasküler greft (Talent Thoracic Stent Graft, Medtronic AVE, Coil Track TDS) yerleştirildi (Şekil 2a). Yalancı lümenin tamamen kapatılabilmesi için tüm desendan aortun ve hatta abdominal aortun endovasküler greft ile kaplanması gerekmekteydi. Ancak bu işlemin spinal kord iskemisi ve dolayısıyla da parapleji, ayrıca visseral organ iskemisi riski taşıması nedeniyle girişim sonlandırıldı. Ameliyat sonrası dönemde herhangi bir sorunu olmayan hastaya erken dönemde kontrol BT anjiyografi çekildi ve disseksiyonun proksimal intima yırtığının olduğu bölümün endovasküler greft ile başarılı bir şekilde kapatıldığı ancak greft distalinde çift lümen oluşumunun devam ettiği görüldü (Şekil 2b). Herhangi bir sorunu kalmayan hasta beşinci günde taburcu edildi. Düzenli aralıklarla polikliniğe kontrole gelmekte olan hasta sorunsuz takip edilmektedir.
Her ne kadar tedavisi tartışmalı olsa da akut tip B disseksiyonlarında kesin tedavi tartışmasız desandan aortun bir şekilde replasmanıdır. Bu tür bir girişim uygulanmamış olgularda ileriki dönemlerde sıklıkla cerrahi tedavi gerektirecek disseksiyona sekonder anevrizma oluşumu, yalancı lümenin gerçek lümene bası uygulayarak tıkanmaya neden olması gibi sorunlar ortaya çıkabilmekte ve hastalara bu nedenle her ne kadar riski yüksek olsa da cerrahi ya da radyolojik girişimsel tedaviler gerekebilmektedir.
Cerrahi tedavinin yüksek mortalite oranları zaman içerisinde cerrahları alternatif tedavi yöntemleri aramaya yönlendirmiştir. Önceleri bu amaçla cerrahi ile kombine olarak çeşitli endovasküler girişimler denenmiş ve bu sayede sadece endovasküler tedavi ya da cerrahi ile birlikte endovasküler tedavinin uygulandığı çeşitli merkezlerin başarılı sonuçları sayesinde, akut tip B aort disseksiyonlarında girişimsel tedavilerin, yavaş yavaş medikal tedavinin önüne geçmeye başladığı görülmüştür.[1,3,4] Ayrıca, ilk kez Parodi ve ark.[2] tarafından abdominal aort anevrizmalarının ve Dake ve ark.[5] tarafından da desendan aort anevrizmalarının tedavisinde kullanılmaya başlanan endovasküler greftler zaman içerisinde akut ve kronik disseksiyonların tedavisinde de kullanılmaya başlanmıştır. Endovasküler greft ile tip B aort disseksiyonlarının tedavisinin uzun dönem sonuçları henüz belli olmasa da orta dönem sonuçlara bakıldığında bu işlemin başarısı göz ardı edilemez. Bu nedenle, son yıllarda endovasküler greft ile tip B aort disseksiyonu tedavisi açık cerrahiye bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır. Bundaki en önemli neden bu işlemin cerrahiye oranla çok daha az invaziv bir yöntem olması ve cerrahinin getirdiği stresi ve komplikasyonları önemli ölçüde azaltmasıdır.[1]
Endovasküler greft ile tip B aort disseksiyonu tedavisinin altında yatan mantık, primer intima yırtıklarının kapatılması ve yalancı lümene kaçan kanın gerçek lümene yönlenmesinin sağlanmasıdır. Bu sayede gerçek lümene yönlendirilen kan akımı ile ileride ortaya çıkması muhtemel yaşamı tehdit edebilecek organ malperfüzyonunun önüne geçilmektedir.
Tip B aort disseksiyonlarının subklavyen arterin hemen distalinden başlamasından ötürü endovasküler greft ile tedavisi sırasında sıklıkla sol subklavyen arter endovasküler greftin altında kalmaktadır. Genellikle bu durum hastalar tarafından iyi tolere edilmekte ve herhangi bir sorunla karşılaşılmamaktadır. Nadiren sol subklavyen arterin kapatılmasına bağlı vertebral arter bölgesinde infarkt ya da sol kolda kladikasyon görülebilir. Bu durumda bu bölgenin revaskülarizasyonu düşünülmelidir. Ayrıca internal mammaryan arter kullanılarak koroner arter bypass ameliyatı yapılmış olgularda, ya da sol kolundaki arteriyovenöz fistül sayesinde diyalize giren hastalarda endovasküler greft tedavisi öncesi sol subklavyen arterin revaskülarizasyonu şart olmaktadır. Subklavyen arterin kapatılmasına bağlı olarak erken dönemde ortaya çıkabilecek bir başka komplikasyon ise tip 2 kaçaktır. Genellikle karşı taraf vertebral sisteminden gelen kan ile dolan sol subklavyen arterden greftin arkasına az da olsa kan akımı geçebilmektedir. Bu durumda hasta kontrol BTleri ile takip edilmeli, nadiren de olsa, gerekirse balon anjiyoplasti ya da embolizasyon yöntemleri ile bu kaçağın giderilmesi yoluna gidilmelidir.[6] Hastalarımızdan birinde intima yırtığının greft ile güvenli bir şekilde örtülebilmesi için subklavyen arter kapatılmak durumunda kalındı; ancak subklavyen arter oklüzyonuna bağlı erken dönemde ve kontrollerde herhangi bir sorunla karşılaşılmadı. Diğer hastamızda ise subklavyen arter ile intima yırtığı arasında greftin güvenli bir şekilde oturabilmesi için yeterli mesafe bulunmasından dolayı endovasküler greft subklavyen arterin distaline yerleştirildi.
Greftin kapladığı aort segmenti ile ilgili ortaya çıkabilecek bir başka önemli komplikasyon da parapleji riskidir. Bu risk özellikle greftin boyu ve ardı ardına takılan greftlerin sayısı ile ilgilidir ve spinal kordun beslenmesinde sorun oluşması nedeniyle karşımıza çıkar. Bu nedenle bazı yazarlar akut dissekiyonda disseksiyonun proksimal intima yırtığının greft ile kapatılmasının yeterli olacağını savunmaktadır.[1,7] Aynı şekilde kronik disseksiyonlarda özellikle sol renal arter, iliyak arterler ve aortun torasik ve abdominal seviyeleri arasında re-entry intima yırtıkları sıklıkla görülebilmektedir. Bu durumda da sadece proksimal yırtığın endovasküler greft ile kapatılmasının tedavi için yeterli olacağı savunulmaktadır.[8] Ancak bu şekilde tedavinin uzun dönem sonuçları henüz bilinmemektedir. Bu yöntemle gerçek lümene yönlendirilen kan sayesinde yalancı lümendeki basınç düşürülmekte; bu sayede de uç organların beslenmesindeki azalmanın önüne geçilmekte ve aort içi kanamalar azaltılmaktadır.[7] Bizim uygulamalarımızda, De Bakey tip 3A disseksiyonu olan hastada intima flebi spinal kord beslenmesine zarar verilmeden güvenli bir şekilde tamamen örtülebildi. Fakat tüm desendan ve hatta abdominal aort boyunca birden çok re-entryleri olan, De Bakey tip 3B disseksiyonlu diğer hastada bu derece cesur davranmak yüksek parapleji riski taşıdığından, sadece intima yırtığının başlangıcını endovasküler greft ile kapatmayı tercih ettik. Bu hastada erken dönem kontrol BTlerde aort içerisinde intima flebi ve çift lümen görünümü, gerçek lümene yönlendirilen kan sayesinde yalancı lümen çapında azalma olarak devam etti.
Tüm bu avantajlarına rağmen endovasküler greft ile tip B aort disseksiyonunun tedavisinde bir takım riskler de bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi işlem sırasında aortta rüptür görülebilme ihtimalidir. Hastaların yaklaşık %25inde kaçak oluşabilmektedir. Greftin aorta iyi tutunmaması nedeniyle yerinden oynaması aortun dallarında tıkanıklığa yol açabilmektedir. Hastaların %8inde aterosklerotik aort zemininden ötürü emboliler görülebilmekte ve spinal kord beslenmesinin bozulmasına bağlı parapleji gelişebilmektedir. Ayrıca endovasküler greftin tellerine bağlı yeni intima yırtıkları, greft tellerinde kırılma ve arteryel girişim için kullanılan bölgelerde çeşitli vasküler komplikasyonlar da oluşabilmektedir. Tüm bu komplikasyonlar kronik zemindeki tip B disseksiyonlardan çok özellikle akut disseksiyonlarda acil olarak girişim uygulanan hastalarda karşımıza çıkmaktadır.[1,9]
Sonuç olarak, her ne kadar akut tip B disseksiyonların tedavisi tartışmalı olsa da bir çok merkez medikal tedaviden ziyade erken dönemde girişimsel yöntemlerin daha faydalı olduğunu savunmaktadır. Hatta disseksiyona bağlı komplikasyonların varlığında gerek cerrahi, gerek endovasküler, gerekse de kombine yöntemlerin uygulanması şarttır ve hayat kurtarıcıdır. Açık cerrahi tedavinin riskleri göz önünde bulundurulduğunda, endovasküler greft ile tedavi yönteminin başarılı orta dönem sonuçları ile klasik açık cerrahiye ilgi çekici bir alternatif olduğu inancındayız.
1) Duebener LF, Lorenzen P, Richardt G, Misfeld M, Notzold A,
Hartmann F, et al. Emergency endovascular stent-grafting for
life-threatening acute type B aortic dissections. Ann Thorac
Surg 2004;78:1261-6.
2) Parodi JC, Palmaz JC, Barone HD. Transfemoral intraluminal
graft implantation for abdominal aortic aneurysms. Ann Vasc
Surg 1991;5:491-9.
3) Umana JP, Miller DC, Mitchell RS. What is the best treatment
for patients with acute type B aortic dissections-medical, surgical,
or endovascular stent-grafting? Ann Thorac Surg 2002;
74:S1840-3.
4) Lansman SL, Hagl C, Fink D, Galla JD, Spielvogel D, Ergin
MA, et al. Acute type B aortic dissection: surgical therapy.
Ann Thorac Surg 2002;74:S1833-5.
5) Dake MD, Miller DC, Semba CP, Mitchell RS, Walker PJ,Liddell RP. Transluminal placement of endovascular stentgrafts
for the treatment of descending thoracic aortic aneurysms.
N Engl J Med 1994;331:1729-34.
6) Alpagut U, Ugurlucan M, Kafali E, Surmen B, Sayin OA,
Guven K, et al. Endoluminal stenting of mycotic saccular
aneurysm at the aortic arch. Tex Heart Inst J 2006;33:371-5.
7) Dias NV, Sonesson B, Koul B, Malina M, Ivancev K.
Complicated acute type B dissections-an 8-years experience
of endovascular stent-graft repair in a single centre. Eur J
Vasc Endovasc Surg 2006;31:481-6.