Discussion
Günümüzde kalp cerrahları, rutin pratikleri içerisinde, sıklıkla aort kapak girişimini de gerektiren çıkan aorta anevrizmalarıyla karşılaşmaktadırlar. Aort kökü remodeling prosedürleri teknik olarak zor olup tüm olgulara uygulanamazlar ve henüz uzun süreli sonuçları bildirilmemiştir. Kapaklı konduitler, yani kompozit greftler daima protez kapağa bağlı olay riskini beraberlerinde taşırlar. Bunlar arasında tromboembolik komplikasyonlar, mekanik kapaklar için antikoagülan tedavi uygulama zorunluluğu ve bunun getireceği sorunlar, stentli biyoprotezler için de ömürlerinin sınırlı olması sayılabilir. Bunlara ek olarak, dar aortik annulusa sahip hastalarda kabul edilemeyecek kadar yüksek transvalvuler gradiyentlerin önlenmesi için komplike root genişletme işlemleri bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Seçilecek protez kapağın tipinin, elde edilecek sonuçlar üzerinde çok önemli etkisi olduğu giderek daha iyi anlaşılmaktadır [
5]. Stentli biyoprotezler, hazırlanış tekniklerine ve rijit iskeletlerinin ortaya çıkardığı streslere bağlı olarak erkenden dejenerasyona gitmeye fazlasıyla yatkındırlar. Stentsiz aortik biyoprotezler, mekanik ve stentli biyoprotez kapaklardaki non-fizyolojik akım profili ve rezidüel basınç gradiyentleri göz önüne alındığında, bu anlamda önemli hemodinamik avantajlara sahiptirler [
6]. Yaşlı hastalarda stentsiz ksenogreftlerle elde edilecek bu faydaların benzerleri genç grupta da homogreft veya pulmoner otogreft kullanımıyla elde edilebilir [
7]. Bunlar arasında oldukça düşük transvalvuler gradiyentler sayesinde sol ventrikül hipertrofisinin süratli rezolüsyonu ve fonksiyonel kapasite olarak NYHA class Ie dönüş, laminar akım paterni, kapağa bağlı olay insidansında önemli azalma ve antikoagülan tedaviyle gelecek komplikasyonların eliminasyonu sayılabilir [
8-
10]. Bu yeni stentsiz biyoprotezlerle olan deneyimler, şimdiden bunların küçük aortik annulusu olup aortik kökün genişletmesini gerektirecek hastalardaki kullanışlılığını ortaya koymuştur [
11]. Buna ilaveten egzersiz sırasında stentli biyoprotezlere göre daha iyi hemodinamik performans gösterdikleri iddia edilmektedir [
5]. Stentsiz biyoprotez domuz aort kökleri aort kapak hastalığının cerrahi tedavisinde geniş çapta denenmişlerse de, çıkan aortanın anevrizmatik hastalığının tedavisindeki yerleri henüz detaylı olarak değerlendirilmemiştir. Burada protez, sadece kapağı tutan bir tüp olmaktan öte, anevrizmatik aort duvarının da replasmanını mümkün kılan bir çeşit kompozit greft gibi kullanılmaktadır.
Stentsiz bir domuz aort kökü olan Medtronic Freestyle biyoprotezde, kapak yaprakcıkları strese maruz kalmadan fikse edilmiş ve çapraz bağlanma gluteraldehit ile sağlanmıştır. Kalsifikasyona meyli azaltmak için amino oleik asit ile muamele edilmiştir. Bütün bir aort kökü olarak aortik homogreftlerin bilinen kullanışlılığına sahiptir. Bundan başka, istenebilecek herhangi bir ölçüde her zaman elde hazır olarak bulunabilmesi gibi bir avantaj da taşımaktadır [
11]. Zaman içerisinde yaşlanan aortun remodelingi ile stentsiz biyoprotez arasındaki karşılıklı etkileşimin öğrenilmesi ve gerek cerrahi tekniğin adaptasyonu, gerekse uzun dönem takipte alınacak sonuçlarda önemli bir belirleyici olacaktır.
Çalışmamızda, stentsiz domuz aort kökü biyoprotezlerinin, beraberinde aort kapak replasmanı da gerektiren çıkan aort anevrizmalarının tedavisinde orta vadede oldukça iyi sonuç verdiğini gözledik. Tüm mortalite prediktörleri, yani düşük ejeksiyon fraksiyonu (kontraktilite anlamında azalmış bir rezerv ifade eder), uzamış aortik klemp süreleri (genellikle zor onarımları ifade eder ve miyokard iskemisinde uzamayı beraberinde getirir) ve biküspid aort stenozu (konsantrik miyokard hipertrofisi nedeniyle iskemiye toleransın düşüklüğünü düşündürür) kalbin düşük debiye meyilini artırdığı düşünülen faktörlerdi. Ameliyat mortalitesi düşük olmamakla birlikte yaşayan hastalarda orta vadeli sonuçlar, gerek yaşam oranı gerekse komplikasyonsuz yaşam ve hayat kalitesi anlamında mükemmeldi. Aort anevrizmaları ile beraber olmayan sadece aort kapak replasmanı amacıyla bu protezi kullandığımız hastalarda da benzer şekilde tatminkar sonuçlar elde etmiş bulunmaktayız [
12]. Diğer araştırmacıların çalışmaları da bu sonuçları desteklemektedir [
13].
Stentsiz domuz biyoprotezleri, beklenen avantajları ile yakın geçmişte klinik uygulamaya büyük bir heves ile sokulmuştur. Ancak durabilitelerinin diğer biyoprotezlere göre önemli ölçüde üstün olmalarına karşın, bu protezlerin ömürlerinin de beklendiği şekilde çok uzun olamayabileceği düşüncesi ideal hasta popülasyonu olarak ileri yaş grubunu (65 yaş üzeri) ön plana çıkarmıştır. Bizim 1998 yılında başlayan serimizde ortalama yaş 52 olup, genç yaşta (25, 30 ve 40 yaşlarında) stentsiz biyoprotez takılma gerekçeleri yukarıda belirtilmiş olan 3 hastamız çıkartıldığında 56 yaş olarak karşımıza çıkmaktadır. Onbir hastamızın yaşı, batı literatüründe bu tip greftler için genelde tavsiye edilen 65 yaşın altında idi. Ülkemizdeki genel yaşam süresi beklentisinin batı toplumundan düşük olacağı düşünüldüğünde, serimizin çok genç hastalardan oluştuğu söylenemez. Örnek verilecek olursa, serimizin yarısını oluşturan 9 hastamız 55 yaşın üzerindeydi. Ancak, yine de bu tip protezlerin istisnai yaklaşım gerektiren küçük bir popülasyon dışında, genelde ileri yaştaki hastalara takılması gerektiğini düşünüyoruz ve serimizde de özellikle son olgularda bu prensibe uymaya gayret etmekteyiz. Nitekim son dönemdeki olgularımız ele alındığında, özellikle son 4 olguda yaş ortalamasının 66 olduğu görülmektedir. Değişik kapak seçeneklerinin durabilite de dahil olmak üzere birbirlerine göre avantaj ve dezavantajlarının operasyon öncesinde hastalara anlayabilecekleri bir dil ile anlatılması gerektiğine inanıyor ve kendi olgularımızda hastaların sosyokültürel düzeylerinin elverdiği ölçüde bilgilendirilmesine gayret ediyoruz.
Sonuç olarak, stentsiz domuz biyoprotezleri, özellikle yaşlı hastalarda ve antikoagülan uygulamasının istenmediği durumlarda, aort kökünün hastalıkları için makul ve güvenilir bir alternatif olarak cerrahi envanterde tutulması gereken bir yaklaşımdır. Bu protezler nispeten rahat yerleştirilirler, enfeksiyona dirençlidirler, antikoagülasyon gerektirmezler ve dolayısıyla bunun komplikasyonlarından uzaktırlar. Özellikle egzersiz sırasında belirginleşen hemodinamik üstünlükleri, miyokardial remodelingin süratle geri çevrilmesinde etkili olur. Bu konuda öğrenilmesi gereken ise durabiliteleri, yani uzun dönem kullanımlarında ne olacağıdır. Bu uzun dönem takip sonuçları elde edilene kadar diğer biyoprotez materyallerinin kullanımında uyulacak esaslara göre davranılması uygun olacaktır.