Methods: Between January 2003 and April 2010, 19 patients (16 males, 3 females; mean age 76±45 days; range 11 to 174 days) who underwent surgery due to TA in our clinic were included. The mean weight of the patients was 3.5±1.8 kg (range 2.7-4.3 kg). Six patients (32%) were operated in neonatal period, while 13 patients (68%) were operated in early childhood. According to Van Praagh classification, 11 patients (58%) were type A1, six patients (32%) were type A2 and one patient (5%) were type A3. One patient with type A4 had accompanying type B-interrupted aortic arcus. Truncal valve was tricuspid in 15 patients (79%) and tetracuspid in four patients (21%). All patients underwent single complete surgical repair of TA. Xenografts were used for right ventricular-pulmonary artery connection. The most frequently used extracardiac conduit was No 14 bovine jugular vein graft (contegra).
Results: Postoperative early mortality rate was 21.1% (n=4). The mean follow-up period was 21.9±20.8 months. Truncal valve regurgitation was mild in nine patients (60%) and moderate in one patient (7%). During follow-up period, six patients (40%) developed pulmonary artery stenosis. Four patients (66%) underwent balloon angioplasty, while stent was implanted in two patients (33%). Reintervention-free survival was 100% at one year, 69±13% at three years and 23±15% at five years.
Conclusion: Complete surgical repair of truncus arteriosus results in good outcomes in neonatal and early childhood. Reintervention may be required for the right ventricular out flow obstructions.
Hastaların tanıları ekokardiyografik inceleme ile konuldu. Pulmoner arter basınçlarının değerlendirilmesi için 4, 5 ve 6 aylık olan üç hastaya kateter-anjiyografi yapıldı. Tanı hastaların altısında (%32) yenidoğan, 13'ünde (%68) erken çocukluk döneminde konuldu. Hastaların yaş, cinsiyet, kilo, KPB süresi, aortik krosklemp süresi, sirkülatuar arrest süresi, sağ ventrikül çıkım yolunda kullanılan konduitlerin özellikleri, mekanik solunum desteğine bağlı kalınan süre, yoğun bakım ve hastanede kalış süreleri, komplikasyonlar ve ölüm oranları kayıt altına alındı. Ameliyat sonrası rutin ekokardiyografik kontrolleri ilk yıl üç ayda bir, sonraki yıllarda altı ay aralıklarla yapıldı.
Cerrahi tamir
Aorta bikaval kanülasyon sonrası her iki pulmoner
arter askıya alınarak KPB'ye girildi ve hasta 28 °C'ye
soğutuldu. Miyokardiyal koruma kan kardiyoplejisi ile
sağlandı. Tip A1'de ana pulmoner arter trunkal arterden
çıkış yerinden ayrıldı, tip A2'de her iki pulmoner arter
orifisi konduite anastomoz edilebilecek genişlikte tek
bir buton olarak çıkarıldı. Tip A3'de her iki pulmoner
arter orifisi genişçe iki ayrı buton olarak trunkal
damardan ayrıldı. Ayrılan pulmoner arter orifisleri 7/0
propilen sütürle medial kenarları birleştirilerek konduit
anastomozuna uygun hale getirildi. Trunkal arterde
oluşan defektler 17 hastada gluteraldehit ile hazırlanmış
otolog perikard yama ile iki hastada ise primer olarak tamir edildi. Proksimal konduit anostomozu için
sağ ventrikül üzerine yapılan vertikal infundibulotomi
yolu ile ventriküler septal defektler polytetrafloraetilen
(Gore-tex) yama kullanılarak devamlı sütür tekniği ile
kapatıldı. Sağ ventrikül pulmoner arter devamlılığı için
ksenogreftler kullanıldı. İlk olarak distal pulmoner arter
anostomozu yapıldı, daha sonra konduitin proksimal ucu
geniş açılı kesilerek sağ ventriküle anastomoz edildi.
Kesintili arkus aortun (KAA) eşlik ettiği tip A4 trunkus arteriyozuslu olguda aortik kanülasyon innominate arterden yapıldı. Bikaval kanülasyonu takiben KPB'ye girildi. Her iki pulmoner arter askıya alınarak hasta 20 °C'ye soğutuldu ve dolaşım durduruldu. Duktal doku çıkartıldıktan sonra transvers arkusla inen aortun arka duvarları uç uca birleştirildi, ön kısım perikard yama ile genişletilerek aortun devamlılığı sağlandı. Dolaşım tekrar başlatılarak trunkus arteriyozusun tamiri tamamlandı.
İstatistik
Çalışmada elde edilen tüm veriler Windows için
Statistical Package for the Social Sciences (SPSS Inc.,
Chicago, Illinois, USA) 15.0 versiyon bilgisayar programına
yüklendi. Niceliksel değişkenler ortalama ±
standart sapma (SS), niteliksel değişkenler ise frekans
dağılımı ve yüzde ile verildi. Takiplerinde yeniden
girişimsiz izlem süresi ve oranı Kaplan-Meier testi ile
değerlendirildi. Ameliyat öncesi ve sonrası ölçümlerin
karşılaştırılmasında Wilcoxon signed rank testi kullanıldı.
P değeri ölçümlerinde, p<0.05 değerleri istatistiksel
olarak anlamlı kabul edildi.
Tablo 1: Hastaların ameliyat öncesi demografik verileri
Erken dönemde dört hasta (%21.1) kaybedildi. Hastaların Kaplan-Meier sağkalım oranları Şekil 1'de gösterilmiştir. Kaybedilen hastalardan ikisi ameliyat öncesi kalp yetmezliği nedeniyle yoğun bakımda mekanik ventilatöre bağlı ve inotropik destek almakta olan 3 ve 5 aylık hastalardı. İlk hasta ameliyattan sonraki 1. gün ani gelişen hipotansiyon, hipoksi ve kardiyak arrest nedeniyle kaybedildi. İkinci hasta ameliyattan sonraki 3. gün düşük kalp debisi nedeniyle kaybedildi. Üçüncü hasta iki aylık iken ameliyat edilmişti. Klebsiella pneumoniae pnömonisi ve kandida albicans sepsisi gelişen hasta 28. gün çoklu organ yetmezliği nedeni ile kaybedildi. Dördüncü hasta serviste takip edilirken beslenme esnasında kusma sonucu gelişen trakeal aspirasyon nedeniyle kaybedildi.
Şekil 1: Kaplan-Meier testine göre ameliyat sonrası sağkalım oranı.
İki hasta ameliyattan sonraki 4. ve 12. saatte cerrahi kanama nedeniyle yeniden ameliyata alındı. Böbrek yetmezliği gelişen bir hastaya ameliyat sonrası 2. gün periton diyalizi başlandı ve beş gün devam edildi. Bir hastaya sternum infeksiyonu nedeniyle açık pansuman ve yara yeri debridmanı yapıldı.
Yoğun bakım ünitesine sternumu açık olarak getirilen 12 hastanın sternumları ortama 2.31±0.82 gün içinde kapatıldı.
Yeniden girişimler
Yaşayan 15 hastanın tümü pediatrik kardiyologlar
tarafından düzenli olarak takip edildi. Ortalama takip
süresi 21.94±20.84 ay idi. Ekokardiyografik kontrollerinde
sağ ventrikül çıkım yolunda sistolik ≥50 mmHg
gradient veya sağ ventrikül ∕aort basıncı ≥0.75 olan olgulara
girişimsel kateter-anjiyografi yapıldı.
Ameliyat sonrası altı hastada (%40) sağ ventrikül çıkım yolu darlığı gelişti. Darlıklar sağ ve sol pulmoner arter dallarında idi. Dört hastaya (%66) balon anjiyoplasti, iki hastaya (%33) ise stent konuldu. Yeniden girişim yapılan hastaların beşinde Contegra diğerinde Labcor konduit kullanılmıştı. Bu konduitlerin ortalama Z değeri 3.21±1.17 idi.
Ameliyat sonrası dönemde yeniden girişimsiz yaşam oranı ilk 1. yıl için %100, 2. yıl %94±64, 3. yıl %69±13, 5. yıl için %23±15 olarak bulundu (Şekil 2). Yeniden girişim yapılan hastaların 18 ve 24 aylık ekokardiyografik kontrollerinde anlamlı darlık saptanmadı. Trunkal kapak yetersizliği bir hastada (%7) orta, altı hastada (%40) hafif derecedeydi. Üç hastada (%20) hafif derecede triküspit kapak yetmezliği vardı. Ekokardiyografik kontrollerde tüm hastaların sağ ve sol ventrikül fonksiyonları normaldi.
Şekil 2: Kaplan-Meier testine göre ameliyat sonrası yeniden girişim gerektirmeme oranı.
Ameliyatların ilk aylarda, pulmoner vasküler hastalığın kalıcı olmadan yapılması gereklidir.[4] Cerrahi düzeltme geç dönemde yapılan hastalarda yüksek olan pulmoner vasküler direnç düşmemekte ameliyat öncesi düzeyde kalmakta veya zamanla artmaktadır. İstirahatteki pulmoner vasküler dirençleri ameliyat öncesi değerde kalan hastaların eforla pulmoner vasküler dirençlerinde artış olmaktadır. Bu nedenlerle cerrahi tamirin erken dönemde yapılması pulmoner hipertansif hastalığın kontrolü açısından önemli bir faktördür.[11,12]
Bazı merkezler ameliyatların ilk üç ay içinde yapılması gerektiğini belirtirken diğerleri yenidoğan dönemini önermektedir.[13-15] Kliniğimizde, hastaları ilk haftalarda yüksek olan pulmoner vasküler dirençleri düştükten sonra, ilk üç ay içinde ameliyat etmeyi tercih etmekteyiz. Çalışmamızda 19 hastanın altısı (%32) yenidoğan döneminde ameliyat edildi. Üçüncü aydan sonra ameliyat olan hastalar ise kliniğimize geç dönemde başvurmuşlardı.
Ameliyat sonrası uzun dönemdeki yaşam kalitesini ve yeniden girişim oranını sağ ventrikül çıkım yolunda gelişen darlıklar belirlemektedir.[16] Kullanılmakta olan greftlerin büyümemesi ve dejenerasyonu nedeniyle yeniden girişim gerektirmesi en önemli dezavantajlarıdır.[17] Sağ ventrikül çıkım yolundaki darlıklar konduit öncesinde, konduit içinde veya pulmoner arter dallarında gelişebilmektedir. Bazı yayınlarda darlıkların en sık olarak pulmoner arter dallarında görüldüğü bildirilmektedir.[18] Neointimal proliferasyon, distal anastomoz hattında fibröz pannus gelişimi, aort basısı ve greft boyunun iyi ayarlanamaması darlıkların gelişmesinde etkili olmaktadır.[19] Pulmoner arter dallarında gelişen darlıkların nedeni ise çok açık değildir. Bazı olgularda distal anastomoz hattında fibröz pannus gelişmeden pulmoner arter dallarında daralma olması ‘‘greftin darlık yapıcı etkisi'' olarak belirtilmektedir.[20] Hickey ve ark.[21] homogreft ve Contegra kullanılan olgularda pulmoner arter dallarındaki darlıkların aynı sıklıkta geliştiğini ve kullanılan greft tipine bağlı olmadığını bildirmişlerdir. Çocuklardaki hızlı somatik büyüme nedeniyle hastalarımızda mediastende bası ve açılanma yapmadan sığabilen mümkün olduğunca geniş greftler kullanıldı. Greftlerin Z değeri ortalama 3.46±1.42 idi. Konduitlerin özellikleri ile darlık gelişiminin ilişkisini araştıran çalışmalardaki sonuçlar farklılık göstermektedir. Hinemann ve ark.[22] 12 mm'den küçük konduitlerde yeniden girişim oranının daha sık olduğunu bildirmişlerdir. Karamlou ve ark.[23] ise üç yaş altındaki çocuklarda Z değeri +1 ile +3 arasındaki konduitlerin en iyi performansı sağladığını, Z değeri +3'den büyük konduitlerin erken dejenere olduğunu belirtmişlerdir. Yeniden girişim yapılan hastalarımızın beşinde Contegra diğerinde ise Labcor konduit kullanılmıştı. Bu konduitlerin ortalama Z değeri 3.21±1.17 idi.
Bazı cerrahlar yeniden girişim oranını azaltmak için pulmoner arteri nativ dokularla sağ ventriküle anastomoz etmektedir, ancak pulmoner hipertansiyon ve uygun olmayan anatomi bu yöntemin uygulanmasını kısıtlamaktadır. Chen ve ark.[24] konduitli ve konduitsiz tamir yapılan olgularda yeniden girişim oranının değişmediğini bildirmişlerdir. Raisky ve ark.[25] ise konduitsiz tamir yapılan olgularda erken ve orta dönemde yeniden girişim oranının azaldığını ancak sonuçlarının daha geniş olgu serileriyle desteklenmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Günümüzdeki genel yaklaşım sağ ventrikül çıkım yolu tamirinin kapaklı konduitlerle yapılması şeklindedir.[3,26]
Girişimsel kardiyoloji uygulamaları yeniden cerrahi girişim gereksinimini azaltmakla birlikte tekrarlayan darlıklar ve trunkal kapak yetmezlikleri nedeniyle cerrahi girişim gerekebilmektedir. Tlaskal ve ark.nın[27] yaptıkları çalışmada ortalama 10.6 yıllık takip süresinde yeniden cerrahi girişim oranını %36 olarak bildirmişlerdir. Valvüloplastilerin kısa süreli etkili olması ve orta derecedeki trunkal kapak yetmezliklerinin genellikle iyi tolere edilmesi nedeniyle ileri derecede yetmezliği olmayan olgularda cerrahi girişim önerilmemektedir. Ameliyat öncesi bir hastamızda orta derecede trunkal kapak yetmezliği vardı. Cerrahi girişim yapılmayan hastanın takiplerinde kapak yetmezliğinde artış olmadı.
Trunkus arteriozus olgularına %15 oranında KAA eşlik etmektedir.[28] Literatürde bildirilen az sayıdaki yayın küçük hasta gruplarından oluşmaktadır. Bu hastalarda ameliyat zamanlaması, kalp ve beyin koruma teknikleri ve her iki patolojinin eş zamanlı tamiri konularındaki tartışmalar sürmektedir.[29] Konjenital kalp cerrahları birliğinin yaptığı çok merkezli çalışmada kesintili arkus aort'un varlığı erken dönem ölüm oranı ve yeniden girişim için risk faktörü olarak belirtilmektedir.[30] Çalışmamızdaki KAA ile birlikte olan olguda her iki patoloji tek ameliyatla düzeltildi. Yeniden girişim gerekmeyen hasta sorunsuz olarak takip edilmektedir.
Kanımızca, trunkus arteriozus'lu hastalar tanı konulduktan sonra kontrol altında tutularak kalp yetmezliği ve pulmoner hipertansiyonun olumsuz etkileri gelişmeden ilk üç ay içerisinde ameliyat edilmelidir. Sağ ventrikül çıkım yolunda kullanılan konduitlerin sıklıkla yeniden girişim gerektirmesi nedeniyle hastaların uzun süre düzenli olarak takip edilmesi gerekmektedir.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) McGoon DC, Rastelli GC, Ongley PA. An operation for the
correction of truncus arteriosus. JAMA 1968;205:69-73.
2) Langford Kidd BS. Persistent truncus arteriosus. In: Keith
JD, Rowe RD, Vlad P, editors. Heartdiseasein infancy and
childhood. New York: Macmillan; 1978. p. 457-69.
3) Thompson LD, McElhinney DB, Reddy M, Petrossian E,
Silverman NH, Hanley FL. Neonatal repair of truncus
arteriosus: continuing improvement in outcomes. Ann
Thorac Surg 2001;72:391-5.
4) Bove EL, Lupinetti FM, Pridjian AK, Beekman RH 3rd,
Callow LB, Snider AR, et al. Results of a policy of
primary repair of truncus arteriosus in the neonate. J Thorac
Cardiovasc Surg 1993;105:1057-65.
5) Klewer SE, Behrendt DM, Atkins DL. Truncus arteriosus.
In: Moller JH, editor. Surgery of congenital heart disease,
pediatric cardiac care consortium 1984-1995. Philadelphia:
Futura; 1998. p. 271-85.
6) Ebert PA, Turley K, Stanger P, Hoffman JI, Heymann MA,
Rudolph AM. Surgical treatment of truncus arteriosus in the
first 6 months of life. Ann Surg 1984;200:451-6.
7) Jahangiri M, Zurakowski D, Mayer JE, del Nido PJ, Jonas
RA. Repair of the truncal valve and associated interrupted
arch in neonates with truncus arteriosus. J Thorac Cardiovasc
Surg 2000;119:508-14.
8) Williams JM, de Leeuw M, Black MD, Freedom RM,
Williams WG, McCrindle BW. Factors associated with outcomes of persistent truncus arteriosus. J Am Coll Cardiol
1999;34:545-53.
9) Schreiber C, Eicken A, Balling G, Wottke M, Schumacher
G, Un Paek S, et al. Single centre experience on primary
correction of common arterial trunk: overall survival and
freedom from reoperation after more than 15 years. Eur J
Cardiothorac Surg 2000;18:68-73.
10) Brown JW, Ruzmetov M, Okada Y, Vijay P, Turrentine MW.
Truncus arteriosus repair: outcomes, risk factors, reoperation
and management. Eur J Cardiothorac Surg 2001;20:221-7.
11) Rajasinghe HA, McElhinney DB, Reddy VM, Mora BN,
Hanley FL. Long-term follow-up of truncus arteriosus
repaired in infancy: a twenty-year experience. J Thorac
Cardiovasc Surg 1997;113:869-78.
12) Riegel W, Spillner G, Schlosser V, Hörl WH. Plasma levels
of main granulocyte components during cardiopulmonary
bypass. J Thorac Cardiovasc Surg 1988;95:1014-9.
13) Hanley FL, Heinemann MK, Jonas RA, Mayer JE Jr, Cook
NR, Wessel DL, et al. Repair of truncus arteriosus in the
neonate. J Thorac Cardiovasc Surg 1993;105:1047-56.
14) Brizard CP, Cochrane A, Austin C, Nomura F, Karl TR.
Management strategy and long-term outcome for truncus
arteriosus. Eur J Cardiothorac Surg 1997;11:687-95.
15) Uğurlu ŞB, Kabakcı B, Sarıosmanoğlu O, Oto Ö, Hazan
E, Paytoncu Ş ve ark. Tip I-II trunkusn arteriozuslu
çocuklarda cerrahi uygulama sonuçlarımız. Yedi olgunun
değerlendirmesi. Turk Gogus Kalp Dama 2005;13:219-23.
16) Lacour-Gayet F, Serraf A, Komiya T, Sousa-Uva M, Bruniaux
J, Touchot A, et al. Truncus arteriosus repair: influence of
techniques of right ventricular outflow tract reconstruction. J
Thorac Cardiovasc Surg 1996;111:849-56.
17) Kirklin JW, Blackstone EH, Maehara T, Pacifico AD, Kirklin
JK, Pollock S, et al. Intermediate-term fate of cryopreserved
allograft and xenograft valved conduits. Ann Thorac Surg
1987;44:598-606.
18) Sinzobahamvya N, Boscheinen M, Blaschczok HC,
Kallenberg R, Photiadis J, Haun C, et al. Survival and
reintervention after neonatal repair of truncus arteriosus with
valved conduit. Eur J Cardiothorac Surg 2008;34:732-7.
19) Askovich B, Hawkins JA, Sower CT, Minich LL, Tani LY,
Stoddard G, et al. Right ventricle-to-pulmonary artery
conduit longevity: is it related to allograft size? Ann Thorac
Surg 2007;84:907-11.
20) Kobayashi J, Backer CL, Zales VR, Crawford SE, Muster AJ,
Mavroudis C. Failure of the Hemashield extension in right
ventricle-to-pulmonary artery conduits. Ann Thorac Surg
1993;56:277-81.
21) Hickey EJ, McCrindle BW, Blackstone EH, Yeh T Jr, Pigula
F, Clarke D, et al. Jugular venous valved conduit (Contegra)
matches allograft performance in infant truncus arteriosus
repair. Eur J Cardiothorac Surg 2008;33:890-8.
22) Heinemann MK, Hanley FL, Fenton KN, Jonas RA, Mayer JE,
Castaneda AR. Fate of small homograft conduits after early
repair of truncus arteriosus. Ann Thorac Surg 1993;55:1409-11.
23) Karamlou T, Ungerleider RM, Alsoufi B, Burch G, Silberbach
M, Reller M, et al. Oversizing pulmonary homograft conduits
does not significantly decrease allograft failure in children.
Eur J Cardiothorac Surg 2005;27:548-53.
24) Chen JM, Glickstein JS, Davies RR, Mercando ML,
Hellenbrand WE, Mosca RS, et al. The effect of repair
technique on postoperative right-sided obstruction in
patients with truncus arteriosus. J Thorac Cardiovasc Surg
2005;129:559-68.
25) Raisky O, Ali WB, Bajolle F, Marini D, Metton O, Bonnet D,
et al. Common arterial trunk repair: with conduit or without?
Eur J Cardiothorac Surg 2009;36:675-82.
26) Danton MH, Barron DJ, Stumper O, Wright JG, De Giovannni
J, Silove ED, et al. Repair of truncus arteriosus: a considered
approach to right ventricular outflow tract reconstruction.
Eur J Cardiothorac Surg 2001;20:95-103.
27) Tlaskal T, Chaloupecky V, Hucin B, Gebauer R, Krupickova
S, Reich O, et al. Long-term results after correction of persistent truncus arteriosus in 83 patients. Eur J Cardiothorac
Surg 2010;37:1278-84.
28) Van Praagh R, Van Praagh S. The anatomy of common
aorticopulmonary trunk (truncus arteriosus communis) and
its embryologic implications. A study of 57 necropsy cases.
Am J Cardiol 1965;16:406-25.