Bu konuda araştırma yapan merkezlerden biri olan, Penn State Tıp Fakültesi Pediyatrik Kardiyovasküler Araştırma Merkezi’nin ana hedeflerinden ilki, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde Sağlık Bakanlığı’ndan onay almış pediyatrik kardiyovasküler malzemelerin birebir karşılaştırılmalarını yapmaktır. İkincisi, elde edilen bilimsel sonuçlara göre yeni malzemeleri pediyatrik kalp cerrahisi hastalarında kullanmaktır. Aynı zamanda ulaşılabilen bilimsel çalışmaların sonuçlarını yayınlamak ve konferanslarda sunma yoluyla bilim dünyasıyla paylaşmaktır.[1]
Bu makaleyi yazmamızdaki amacımız:
1. Halen ameliyat olabilen çocukların ameliyatları sırasında kullanılan malzemelerin kalite kontrollerinin ve seçimlerinin bilimsel yönden nasıl yapılabileceğini göstermek.
2. Ameliyat sonrası oluşabilecek komplikasyon risklerini en aza indirgemek için denenmiş yeni yöntemleri paylaşmaktır.
KALİTELİ MALZEMELERİ BİLİMSEL
VERİLERİ KULLANARAK SEÇMEK İÇİN
YÖNTEMLER
Kardiyopulmoner baypas pompalarının seçimi
Yeni üretilen roller pompaların tamamı (Jostra
HL-20, Stockert S3 veya S5, Terumo System 1) pediyatrik
hastalar için uygundur. Bu pompaların aralarında
genel olarak fazla bir fark yoktur. Sadece satın alan
merkez araştırmaya yönelik projeler düşünüyor ise buna
uygun modüllerin seçimi yapılmalıdır. Bu sistemleri
alırken hasta güvenliği yönünden özellikle unutulmaması
gereken iki önemli özellik;
1. Bu sistemlerin hepsinde “bubble detector” olması gereklidir ve her olguda kardiyopulmoner baypas (KPB) süresince arteriyel hatta hava sensörünün takılması hastanın güvenliği açısından çok önemlidir. Bu detektörün görevi (sensörün seçiciliğine göre) eğer mikroembolinin çapı 200 mikrondan büyük ise arteriyel pompayı otomatik olarak durdurması, bu sayede havanın hastaya gitmesini önlemesidir.
2. Pompaların bakım ve kalibrasyonlarının belirli aralıklarla (en az yılda bir kere, merkezin yoğunluğuna göre de her altı ayda bir) düzenli olarak yapılması çok önemlidir.
Yeni olmayan (en az 8-10 yıllık) pompalar ile açık kalp ameliyatlarının güvenilir şekilde yapılması için elektronik kalibrasyonlarının her altı ayda bir tekrarlanması şarttır. Elektronik kalibrasyonun önemi hastaya giden kanın debisinin tam olarak doğru bilinmesidir. Özellikle yenidoğanlarda ve düşük debinin gerektiği olgularda pompa debisindeki %25 hata, hastada ameliyat sonrası ortaya çıkabilecek nörolojik, renal ve diğer sistemlerdeki komplikasyonların bir nedeni olabilir. Bunun gibi “önlenebilir” hataların olmaması için yapılması gereken düzenli elektronik kalibrasyon ve arteriyel hatta (arteriyel filtreden sonra) konacak bir akım (flow) sensörüdür.
Oksijenatörlerin seçimi
Hasta güvenliği yönünden oksijenatörün seçimi de
pompa kadar önemlidir. Oksijenatörün kanı oksijenlendirmesinin
yanı sıra kanı filtre etme görevi de vardır.
Kaliteli bir oksijenatör yüksek basınç gradiyenti (oksijenatöre giren arter hat ile çıkan arter hat arasında) oluşturmamalıdır. Buna ilave olarak, mikroembolileri mümkün olduğunca tutarak geçirmemesi istenir. Yani düşük basınç farkı olan ve aynı zamanda daha çok emboliyi tutabilen oksijenatörler tercih edilmelidir. Yeni çıkan oksijenatörlerin bazılarının kendi içinde arteriyel filtresi bulunmaktadır (Capiox-FX veya Quadrox-id; Jostra, Hirrlingen, Germany gibi).[2,3] Her iki oksijenatör de Penn State Hershey Pediyatrik Kardiyovasküler Araştırma Merkezi’nde yapılan araştırmalar sonucunda yenidoğan hastalarda kullanıma uygun görülmüştür. Ne yazık ki ülkemizde oksijenatör seçimi bilimsel özelliklerinden daha çok fiyatına göre belirlenmektedir. Yapılan çalışmalar sonucunda görülmektedir ki, basınç gradiyenti çok fazla bulunan ve emboliyi de çok fazla geçiren oksijenatörler daha ucuz oldukları için tercih edilmektedir. Oysa ki 2-3 saatlik bir doğuştan kalp ameliyatı sırasında daha fazla emboliyi (onbinlerce partikül) hastaya geçiren bir oksijenatör uzun vadede o pediyatrik hastanın bütün geleceğinin tehlikeye girmesine neden olur. Hastaya giden embolinin sayısı ile ameliyat sonrası gelişebilen nörolojik bozukların bire bir ilişkili olduğu gösterilmiştir.[4]
Ameliyattaki bu etkilenme, erken dönemde nörolojik bulgu vermese de ileri dönemde yaşıtlarına göre çocuğun öğrenme yeteneğinin daha geride olmasına neden olmaktadır.[4]
Arteriyel filtrelerin seçimi
Kardiyopulmoner baypas sisteminin en son güvenlik
noktası olan pediyatrik arteriyel filtreler [mikroembolileri
tutarak arter hattına girmesine engel olarak,
tahliye hattı (purge line) ile tekrar venöz rezervuara
geri gönderen], 20 ile 38 mikron arası iki ayrı gözenek
büyüklüğüne göre değişik özelliklerde üretilmektedir.
Hastaların güvenliği açısından son derece önemli olan
bu arteriyel filtreler ne yazık ki ülkemizdeki birçok
pediyatrik merkez tarafından ek maliyetleri nedeniyle
rutin olarak kullanılamamaktadır. Yukarıdaki oksijenatör
bölümünde belirttiğimiz gibi yeni piyasaya
sürülen oksijenatörler (Capiox FX veya Quadrox-id,
gibi) arteriyel filtreyi de içine alacak şekilde tasarlanmış
ve klinik olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu tip
entegre oksijenatörlerde ayrıca devreye arteriyel filtre
eklemeye gerek yoktur. Eğer içerisinde arteriyel filtre
olduğu belirtilen oksijenatörler kullanılmayacaksa, her
pediyatrik olguda arteriyel filtrenin mutlaka rutin olarak
eklenmesi şarttır.
Arteriyel kanüllerin seçimi
Hangi büyüklükte olursa olsun, arteriyel kanüllerin
ucunun kalın olmamasına özen gösterilmelidir. Ayrıca
farklı tipteki kanüllerin hastaya giden toplam enerji ile
direkt bağlantısı olduğu gösterilmiştir.[5]
Hemen hemen bütün kanülleri üreten şirketlerin kanülleri test ederken kullandıkları sıvı (primining solution) “su” dur. Ayrıca kanüller test edilirken KPB devresi kullanılmayıp, sadece bir tüp setinin içine konularak ölçümler yapılmaktadır. Bunun sonucunda şirketlerin kanül ile ilgili verdikleri akım-basınç eğrilerinin “gerçek” değerler olmadığı görülmektedir. İnsan kanı kullanılarak yapılan deneyler, az sayıda olsa da, literatürde bildirilmiştir.[6] Son zamanlarda şirketlerin gliserin ve su ile insan kanına yakın viskozitede deneyler yaptıkları da gözlenmektedir.
KOMPLİKASYON RİSKLERİNİ EN
AZA İNDİRGEMEK İÇİN DENENMİŞ
YÖNTEMLERİ PAYLAŞMAK
(Bu bölümde makalenin yazarlarının deneyimleri ve
uygulaması kolay yöntemleri paylaşılacaktır).
Bir önceki bölümde anlattığımız gibi tek kullanımlık
aletlerin seçimi bilimsel veriler baz alınarak yapılırsa,
hasta KPB sisteminden en az hasar ile çıkar. Ameliyat
sırasında daha az emboli hastaya geçer. Sistemik enflamasyon
oranı yine diğer devrelere göre çok daha az olur.
Bunlara ek olarak aşağıdaki yöntemlerin pediyatrik hastalara yararları olduğunu gösteren önemli bilimsel
kanıtlar elde edilmiştir.[1-14]
Pulsatil akım
Kardiyopulmoner baypas sırasında “Pulsatil akım
modu”nun kullanılmasının, KPB sırasında ve sonrasındaki
yararlarını gösteren önemli bilimsel kanıtlar
bulunmuştur. Bu konudaki bilimsel yayınların en geniş
serilerinden biri ülkemizdeki araştırmacılar tarafından
289 pediyatrik kalp hastası üzerinde yapılmıştır.[7] Bu
klinik çalışmada pulsatil akımın laktat, albümin ve tiroid
hormonlar üzerindeki pozitif etkilerine ilave olarak,
entübasyon zamanı, yoğun bakımda ve hastanede kalış
sürelerinde %50’ye varan oranda bir azalmaya yolaçtığı
bulunmuştur. Diğer başka bir klinik çalışmada da 111
pediyatrik hastada pulsatil akım kullanıldığı zaman
hastaların beyin oksijenizasyonunun daha iyi ve hastaların
serebral kan akımının daha fizyolojik olduğu saptanmıştır.[8] Yine ülkemizde 60 olguluk yeni bir çalışmada
pulsatil akım kullanıldığında splenik hipoksinin daha
az olduğu gösterilmiştir.[9]
Pulsatil akım uygulamak isteyen yeni merkezlere şu anda pulsatil akımı kullanan merkezlerle iletişim kurup onların deneyimlerinden yararlanmaları önerilebilir. Ayrıca pulsatil akım ile ilgili nelere dikkat edilmesi gerektiğini ayrıntılı olarak belirtilen makalelerden öğrenebilirler.[10]
Kardiyopulmoner Baypas Sisteminden
“Çalınan” Kan Akımının Debisi
Arteriyel filtre kullanılırken, tahliye hattı (purge
line) açık olduğu için önemli bir özellik birçok merkez
tarafından gözden kaçırılmaktadır. Kardiyopulmoner
baypasta arter hattının basıncına bağlı olarak hastaya
gitmesi gereken kan debisi, arteriyel filtrenin tahliye
hattı ile tekrar venöz rezervuara geri dönmektedir. Arter
hattının basıncı ne kadar fazla ise, tahliye hattı yolu ile
hastadan “çalınan kan debisi” de o kadar fazla olmaktadır.
Özellikle yenidoğan bebeklerin açık kalp ameliyatları
sırasında devrenin basıncının 160 mmHg ve pompa
debisi 200 ml/dk’da iken, debinin %76’sı, 300 ml/dk’da
%50’si, 400 ml/dk’da %38’i, 500 ml/dk’da %29’u ve
600 ml/dk’da %24’ü hastaya ulaşmamaktadır.[11] Hastaya
giden pompa debisinin doğru olduğundan emin olmanın
tek yolu, arteriyel filtreden sonra arter hattına bir akım
sensörü koyarak o debiyi pompa debisi ile karşılaştırmaktır.
İkinci Kardiyotomi Rezervuarı
Özellikle yenidoğan bebeklerin açık kalp ameliyatları
sırasında Penn State Tıp Fakültesi Çocuk
Hastanesi’nde rutin olarak ikinci kardiyotomi rezervuarı
kullanılmaktadır. Bu rezervuarın amacı, koroner emme (suction) ile çekilen kanı tekrar devreye vermek yerine
ikinci rezervuarda bekletip dinlendirildikten sonra kullanmanın
yanı sıra ameliyatın sonunda bu rezervuarda
kalan köpüklü ve bol bubble içeren az miktardaki kanı
sisteme dahil etmeden atmaktır. Aspiratör ile ameliyat
sahasından alınıp doğrudan dolaşıma eklenen kan çok
fazla mikro bubble içermekte ve sistemik enflamasyonu
önemli ölçüde tetiklemektedir.
Vakum yardımlı venöz drenaj sistemi
Vakum-destekli venöz drenaj (VAVD) sistemi, özellikle
yenidoğan kalp cerrahisi veya minimal invaziv
kalp cerrahisinde küçük venöz kanüllerin kullanılması
sırasında venöz dönüşün yeterli olmadığı zaman gerekli
olan bir sistemdir. Ancak sürekli olarak vakumu açık tutmak
ve özellikle yenidoğan bebeklerde -30 mmHg’den
daha fazla vakum uygulamak çok fazla mikroembolinin
devreye girmesi riskini taşır.[12] Vakum-destekli venöz
drenaj sırasında oksijenatörün serbest hava çıkışı kısmının
kapatılması gerekir. Vakum-destekli venöz drenaj
sonlandırıldığında bu kısım açılmazsa oksijenatöre
giren havanın sıkışması ile massif hava embolisi oluşabilir.
Penn State Hershey Çocuk Hastanesi’nde bu sistem
mümkün olduğunca kullanılmamakta ve kullanıldığı
zaman ise -20 mmHg’nin altına inilmemektedir.
Ameliyat sırasında ve sonrasında serebral
monitörizasyon
Günümüzde gelişmiş pediyatrik kalp merkezlerinin
çoğunda ameliyat sırasında ve sonrasında nöromonitörizasyon
uygulanmaktadır. Özellikle kızılötesine
yakın spektroskopi (NIRS; near-infrared spectroscopy)
artık rutin olarak hemen hemen her merkezde kulanılmaktadır.
Penn State Hershey Tıp Fakültesi Çocuk
Hastanesi’nde NIRS’ye ilave olarak transkraniyal
Doppler ultrasound ve elektroensefalografi (EEG) her
olguda rutin olarak kullanılmaktadır.[13] Bunlara ilaveten
KPB sisteminin güvenliği açısından mikroemboli
miktarı özel bir ultrasound kullanılarak devamlı olarak
izlenmekte ve kayıt edilmektedir.[14] Bu sayede perfüzyonun
emniyeti artırılacağı gibi, serebral perfüzyonda
oluşabilecek sorunların anında tespiti ve giderilebilmesi
yönündeki önlemlerin ivedilikle alınması da mümkün
olabilmektedir. Aynı şekilde NIRS somatik probları
ile de renal ve mezenterik perfüzyon takibi de yapılabilmekte,
bu sayede distal perfüzyondan çalan majör
aortopulmoner kollateral arterler (MAPCA) varlığında
daha yüksek debilere çıkarak veya sistemik hipotermi
derecesi artırılarak distal perfüzyon korunabilmektedir.
Güvenlik Listeleri (Check lists)
Ameliyat öncesi ve sırasında kullanılması zorunlu
olan güvenlik listeleri, sadece perfüzyon için değil, aynı
zamanda cerrahi ve anestezi için de gereklidir.[15-22] Bu güvenlik listeleri hasta sağlığı açısından çok önemlidir.
Her birim kendi özel güvenlik listesini oluşturmalı ve
kullanmalıdır. Ülkemizde bu güvenlik listeleri ilgili
bilimsel dernekler tarafından yapılmalı ve kullanımı
önce teşvik edilmeli daha sonra da rutin hale getirilmelidir.
Hasta güvenliği ve kaliteli hizmetin bir parçası da
bu listelerdir.
Ekip içindeki koordinasyon
Pediyatrik açık kalp ameliyatlarının sonuçlarını ve
hastaların sağlıklarını doğrudan etkileyen en önemli
faktörlerden biri ekip içindeki koordinasyon ve birbirine
olan güvendir. Cerrahi, anestezi, perfüzyon, yoğun
bakım ve kardiyoloji ekipleri hep birlikte ve uyumlu bir
şekilde çalışmadığı zaman, ekip üyelerinden birinin hata
yapma riski çok fazladır. Bu durum, hastanın hayatının
riske atılmasına ve harcanan bütün emek ve kaynakların
(maddi ve manevi) boşa gitmesine neden olur. Her ekip
kendi içinde rutin olarak düzenli bir şekilde toplanmalı
ve sorunları yapıcı bir diyalog içerisinde çözmeye gayret
etmelidir. Eğer yeni bir teknik veya yöntem uygulanacaksa
önceden tüm ekibe eğitim vermek gereklidir.[23]
Miyokard Korunması
Pediyatrik kalp ile erişkin kalbi arasında fonksiyon,
metabolizma ve iskemiye tolerans açısından büyük
farklılıklar vardır. İmmatür miyokardiyumun iskemiye
toleransı daha fazla olmasına rağmen korunması daha
zordur. Günümüzde pediyatrik kalp ameliyatlarının
büyük kısmı kardiyoplejik arrest altında yapılmaktadır.
Son yıllarda kan kardiyoplejisinin kristaloid kardiyoplejiye
göre daha avantajlı olduğunun erişkin hastalarda
kesin olarak kanıtlanmasından sonra pediyatrik hastalarda
da avantajları gösterilmiştir.[24-27] Kan kardiyoplejisinin
avantajları; doku iskemisine karşı fizyolojik
bir taşıyıcı (eritrositler) ile oksijen taşınması, ATP
sentezi, fizyolojik tamponlama, onkotik basınç ortamı
sağlaması ve daha az hemodilüsyon oluşturmasıdır.
Kristaloid kardiyoplejinin avantajı ise ucuz ve basit
olması, pediyatrik hastalarda genellikle bir kere verilmesidir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde kalp ameliyatlarında
son yıllarda kan kardiyoplejisinin kullanımı
daha sıktır.[28] Kan kardiyoplejisinin dezavantajı ise çoğu
zaman ilave cihaz gerektirmesi ve kan kardiyoplejisi sisteminin
maliyetidir. Kan kardiyoplejisi tek kullanımlık
kardiyopleji sistemi kullanılmadan da mini kardiyopleji
sistemi ile veya torbaya alınarak da uygulanabilmektedir.
Kan kardiyoplejisi uygulama yöntemleri klinikler
arasında büyük farklılıklar göstermektedir ve halen
dünyada da standart hale gelmemiştir. Kardiyoplejinin
ana komponenti potasyumdur (K+) ve kardiyopleji solüsyonu
içerdiği yüksek K+ ile diyastolik arrest oluşturur.
Potasyuma ilave olarak çeşitli substratlar (Magnezyum,
glukoz, aspartat, glutamat, bikarbonat veya THAM vs.) kardiyopleji solüsyonuna ilave edilebilir. Hipoterminin
kardiyopleji ile birlikte yıllarca rutin olarak kullanılmasına
rağmen son yıllarda ılık ve sıcak kan kardiyoplejisi
birçok merkez tarafından yaygın olarak başarıyla
kullanılmaktadır.[29] Kan kardiyoplejisi yıllar içerisinde
giderek daha az dilüe edilerek kullanılmaktadır.
Yenidoğan ve infant miyokardiyumunun korunmasında kardiyopleji prensipleri dışında ameliyat sonrası düşük kardiyak debinin diğer nedenleri; intrakardiyak ventin efektif kullanılmaması ile ventrikülün gerilmesi, ekartörlerin etkisi ile miyokardiyal hasar, ventrikülotominin etkisi veya koroner arter hasarları düşük kardiyak debiye yol açabilmektedir. Yenidoğan ve infant olgularında KPB’nin başlaması ile iyonize kalsiyum düzeyinin belirgin olarak düşmesi ve ilave olarak hipoterminin de etkisiyle kardiyak kontraksiyonlar süratle bozulabilir ve bradikardi oluşabilir. Eğer vent etkin olarak çalışmıyorsa, ventrikül ejeksiyonlarının azalması ile aort, sol ventrikül ve sol atrium basınçları eşitlenerek ventrikül gerilir (intrakaviter basınç artar). Ameliyatın başlangıç fazlarında miyokardiyal hasar ve akciğer hasarı oluşabilir. Yenidoğan ve infant miyokardiyumu, erişkin kalbine göre KPB sırasında çok daha kolay hasar görebilir.
Diğer bir miyokardiyal hasar nedeni de koroner arterler yolu ile koroner sisteme kaçan hava embolileridir. Bunun olmaması öncelikle koruma ile sağlanır ki bu da kardiyopleji verilmesi sırasında hava kaçırılmaması ve klemp kaldırılması öncesi uygun hava çıkarılması ile mümkündür. Burada uygulanabilecek bazı yöntemler vardır. Antegrad kardiyoplejinin idame dozlarını vermeden önce kalbin içerisinden gönderilecek olan kardiyoplejinin ilk kısmının bir açılı klemp ile aort kapak kompetensinin bozularak sol ventrikül içerisine akıtılması kullanışlı bir yöntemdir. Aort klempini açmadan önce tek doz, potasyumsuz ve 37 °C’de olan ılık kanın yine kardiyopleji hattı yolu ile koroner sinüsten retrograd olarak verilmesi ve koroner sistemin tersten yıkanması, aort kökünden hava çıkarılması diğer kullanışlı yöntemlerdir. Ayrıca klemp kaldırılmadan önce aort kökündeki kardiyopleji kateterinin vent olarak kulanılmadan çıkarılması ve kalan delikten havanın pasif olarak, hafif sol ventrikül kompresyonları ile çıkarılması da etkilidir. Vent olarak kullanılan aort kök kateterinin mevcut delikleri negatif basınç ile aort duvarına yapışık tüm havayı çekemeyebilir aynı zamanda klemp sonrası kontrolsüz bir çekiş ile debinin bir kısmını çalabilir. Tüm bunlara ilaveten klemp kalktıktan sonra aort kökünden hava çıkımı pasif olarak sürerken daha önce yerleştirilmiş olan transözofageal ekokardiyografi (TEE) probu ile sol ventrikül içerisindeki hava kabarcıkları görülüp, hava çıkarmanın erken sonlandırılması önlenebilir.
Anestezideki yenilikler
Yüksek doz opioid tekniği pediyatrik kardiyak anestezide
en çok tercih edilen yöntemdir. Ancak son yıllarda
yeni kullanıma giren kısa etkili anestezik ajanların,
ideal doz ayarlarının teknik olarak daha kolay yapılabilmesi,
anestezi derinliğinin ve beyin satürasyonunun
sürekli monitörizasyonu ile erken ekstübasyon (fasttracking:
6-8 saat) ön plana çıkmıştır.[30] Bu yöntem,
erken mobilizasyon, erken taburculuk ve beraberinde
hem maliyetin hem de hasta morbiditesinin azalmasına
yardımcı olmaktadır. Özellikle yenidoğan ve infantlarda
noninvaziv sürekli veya bifazik pozitif hava yolu basınçlı
(CPAP/BIPAP) ventilasyon teknolojisinin gelişmesi
erken ekstübasyon sonrası hafif solunum yetmezliğinde
etkili olabilmektedir.[30] Kardiyopulmoner baypas
sırasında daha iyi doku perfüzyonu sağlamak amacıyla
yenidoğan ve infantlarında dünyada yaygın olarak
kullanılan bir alfa bloker olan fentolaminin Türkiyeye
ithalatında bazı sıkıntılar yaşanmaktadır.
Yine bu erken yaş grubunda pompa sonrası erken dönemde ve ameliyat sonrası yoğun bakımda ilk tercih olarak kabul edilen bir inotrop olan milrinone’da Sağlık Bakanlığı’nın çalışmaları neticesinde artık günümüzde sorunsuz olarak temin edilebilmektedir. Doğuştan kalp ameliyatı yapılacak olguların ameliyat sırası monitörizasyonunda NIRS ile serebral oksijen satürasyonunun sürekli izlenmesi standart haline gelmiştir. Günümüzde FDA (U.S. “Food and Drug Administration”) onayı olan üç noninvaziv serebral oksimetri cihazı mevcuttur.[31] (i) INVOS serebral oksimetri (Somanetics Corporation, Troy, MI). (ii) F ORE-SIGHT c erebral o ksimetri ( CAS Medical Systems, Branford, CT). (iii) NONIN bölgesel oksimetri (Nonin Medical Inc. Minnesota, MN). FDA onayı olmayan bir diğeri NIRO serisi NIRS (Hamamatsu, Photonic. Hamamatsu, Japan), Japonya’da ve Avrupa’da kullanılmaktadır. İnfant döneminde biventriküler tamire giden olgularda ameliyat sırası NIRS ile serebral satürasyonun uzun dönem düşük kalması ile beyin gelişiminin olumsuz yönde etkilendiği gösterilmiştir.[32] Bu çalışmada, özellikle ameliyat sırası serebral satürasyonu %45’in sürekli altında seyreden infantlarda, bir yaşında psikomotor gecikme ile patolojik beyin manyetik resonans görüntüleme arasında ilişki bulunmuştur.
Tüm dünyada değişen genel eğilimle birlikte ülkemizde de artık pek çok merkezde, ameliyat sırası ve erken ameliyat sonrası dönemde açık kalp ameliyatına alınan hastalara kan ve kan ürünlerinin minimal kullanımı ile bunlara ilişkin komplikasyonların azaltıldığı görülmüştür. Yoğun bakım ve hastane kalış sürelerinin azalmasıyla birlikte gerekli ek teknik ve laboratuvar desteklerine olan gereksinimler de azalmış ve böylece maliyet oranları aşağı çekilebilmiştir.[33]
Milli servetin israf edilmemesi
Hastanelerin kısıtlı maddi imkanlarının hastalar ve
hastane için en iyi şekilde kullanılması temel kuraldır.
Sadece ucuz olduğu için alınan (hasta için çok daha
riskli olan) bir kullanımlık aletler olduğu gibi, bunun
tam tersi de geçerlidir. Başka bir ifade ile ucuz olan bir
santrifugal pompa başının, 30 kat daha pahalı olan bir
santrifugal pompa başından çok daha kaliteli olduğu
bilimsel açıdan ispatlandığı halde, pahalı olan pompa
başını tercih eden hastaneler mevcuttur.[34] Buna yetişkin
kalp ameliyatlarını yapan merkezler de dahildir.
Yılda 2.000’in üzerinde açık kalp ameliyatı yapan bir
merkezde hergün kullanılan kalp-akciğer sistemlerinin
en yenisi en az 10 yıllık olduğu, en eskisinin ise 20
yılı aşan bir süredir kullanımda olduğu ve elektronik
kalibrasyonlarının hiç yapılmadığı bilinmektedir, bu
hastanelerde kaynak bulunduğu anda ivedi olarak yapılması
gereken, kullanım sürelerini doldurmuş olan pompaların
yenilenmesidir. Eğer bu kaynaklar hastaların
güvenliği açısından öncelikle bu amaçla kullanılmaz ise
ameliyat edilen tüm kalp hastaları bu nedenle gereksiz
bir şekilde riske atılmış olacaktır.
Bir başka örnek ise batılı ülkelerde satılan ekstrakorporeal membran oksijenatör devrelerdir, bu devreler ülkemizde çeşitli nedenlerle (yüksek gümrük vergileri, tek üretici firma vb.) 3-4 kat daha fazla fiyatla satılabilmektedir. Bu konuda ivedi olarak bir çalışma yapılmalıdır.
Sonuçlar
Ülkemizde şu anda kullanılan KPB sistemlerinde
çok basit değişiklikler yaparak pediyatrik kalp hastalarının
ameliyat sonrası komplikasyonlarını azaltmak
mümkündür. Doğuştan kalp ameliyatları sırasında
kullanılan malzemelerin kalitelerinin ve seçimlerinin
bilimsel veriler baz alınarak yapılması hastaların
güvenlikleri açısından son derece önemlidir.
Bunun için en önemli şart eğitimdir ve bu eğitimlere ülkemizde başlamış bulunuyoruz.[23] Yeni teknolojiyi takip etmek ve pediyatrik kalp hastaları için ayrılmış milli servetin en uygun şekilde kullanılması ve israfın en düşük düzeye indirgenip (özellikle cihaz alımlarında) bu fonların hastalara ve hastaneye harcanması gereklidir.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir
1) Undar A. Penn State Hershey Pediatric Cardiovascular
Research Center: 2011 update. Artif Organs 2011;35:358-60.
2) Salavitabar A, Qiu F, Kunselman A, Ündar A. Evaluation of
the Quadrox-I neonatal oxygenator with an integrated arterial
filter. Perfusion 2010;25:409-15.
3) Qiu F, Peng S, Kunselman A, Ündar A. Evaluation of
Capiox FX05 oxygenator with an integrated arterial filter on
trapping gaseous microemboli and pressure drop with open
and closed purge line. Artif Organs 2010;34:1053-7.
4) Su XW, Undar A. Brain protection during pediatric
cardiopulmonary bypass. Artif Organs 2010;34:E91-102.
5) Rider AR, Ji B, Kunselman AR, Weiss WJ, Myers JL,
Undar A. A performance evaluation of eight geometrically
different 10 Fr pediatric arterial cannulae under pulsatile
and nonpulsatile perfusion conditions in an infant
cardiopulmonary bypass model. ASAIO J 2008;54:306-15.
6) Qiu F, Clark JB, Kunselman AR, Undar A, Myers JL.
Hemodynamic evaluation of arterial and venous cannulae
performance in a simulated neonatal extracorporeal life
support circuit. Perfusion 2011;26:276-83.
7) Akçevin A, Alkan-Bozkaya T, Qiu F, Undar A. Evaluation
of perfusion modes on vital organ recovery and thyroid
hormone homeostasis in pediatric patients undergoing
cardiopulmonary bypass. Artif Organs 2010;34:879-84.
8) Su XW, Guan Y, Barnes M, Clark JB, Myers JL,
Undar A. Improved cerebral oxygen saturation and blood
flow pulsatility with pulsatile perfusion during pediatric
cardiopulmonary bypass. Pediatr Res 2011;70:181-5.
9) Karaci AR, Sasmazel A, Aydemir NA, Saritas T, Harmandar
B, Tuncel Z, et al. Comparison of parameters for detection of
splanchnic hypoxia in children undergoing cardiopulmonary
bypass with pulsatile versus nonpulsatile normothermia or
hypothermia during congenital heart surgeries. Artif Organs
2011;35:1010-7.
10) Ündar A, Palanzo D, Qiu F, Alkan-Bozkaya T, Akcevin
A, Talor J, et al. Benefits of pulsatile flow in pediatric
cardiopulmonary bypass procedures: from conception to
conduction. Perfusion 2011;26 Suppl 1:35-9.
11) Wang S, Miller A, Myers JL, Undar A. “Stolen” blood flow:
effect of an open arterial filter purge line in a simulated
neonatal CPB model. ASAIO J 2008;54:432-5.
12) Wang S, Undar A. Vacuum-assisted venous drainage and
gaseous microemboli in cardiopulmonary bypass. J Extra
Corpor Technol 2008;40:249-56.
13) Clark JB, Barnes ML, Undar A, Myers JL. Multimodality
neuromonitoring for pediatric cardiac surgery: our approach
and a critical appraisal of the available evidence. World Journal
for Pediatric and Congenital Heart Surgery 2012;3:87-95.
14) Clark JB, Qui F, Guan Y, Woitas KR, Myers JL, Ündar A.
Microemboli detection and classification during pediatric
cardiopulmonary bypass. World Journal for Pediatric and
Congenital Heart Surgery 2011;2:111-4.
15) Kurusz M. Perfusion safety: new initiatives and enduring
principles. Perfusion 2011;26 Suppl 1:6-14.
16) American Society of Extra-Corporeal Technology website
(2010). Available from: http://www.amsect.org/sections/
practice-articles/article1.html. [Retrieved Nov 2010]
17) International Organization for Standardization. Technical
specification. Cardiovascular implants and artificial
organs-checklist for preoperative extracorporeal circulation
equipment setup. Ref. no. ISO/TS 23810:2006(E), Jul 2006.
18) Weiser TG, Haynes AB, Lashoher A, Dziekan G, Boorman
DJ, Berry WR, et al. Perspectives in quality: designing the
WHO Surgical Safety Checklist. Int J Qual Health Care
2010;22:365-70.
19) Semel ME, Resch S, Haynes AB, Funk LM, Bader A, Berry
WR, et al. Adopting a surgical safety checklist could save
money and improve the quality of care in U.S. hospitals.
Health Aff (Millwood) 2010;29:1593-9.
20) Haynes AB, Weiser TG, Berry WR, Lipsitz SR, Breizat AH,
Dellinger EP, et al. A surgical safety checklist to reduce
morbidity and mortality in a global population. N Engl J Med
2009;360:491-9.
21) Weiser TG, Haynes AB, Dziekan G, Berry WR, Lipsitz
SR, Gawande AA, et al. Effect of a 19-item surgical
safety checklist during urgent operations in a global patient
population. Ann Surg 2010;251:976-80.
22) Society of Thoracic Surgeons Blood Conservation Guideline
Task Force, Ferraris VA, Ferraris SP, Saha SP, Hessel EA
2nd, Haan CK, Royston BD, et al. Perioperative blood
transfusion and blood conservation in cardiac surgery:
the Society of Thoracic Surgeons and The Society of
Cardiovascular Anesthesiologists clinical practice guideline.
Ann Thorac Surg 2007;83:S27-86.
23) Undar A, Haydin S, Yivli P, Weaver B, Pauliks L, Cicek AE,
et al. Istanbul Symposiums on Pediatric Extracorporeal Life
Support Systems. Artif Organs 2011;35:983-8.
24) Buckberg GD. A proposed “solution” to the cardioplegic
controversy. J Thorac Cardiovasc Surg 1979;77:803-15.
25) Catinella FP, Cunningham JN Jr, Spencer FC. Myocardial
protection during prolonged aortic cross-clamping.
Comparison of blood and crystalloid cardioplegia. J Thorac Cardiovasc Surg 1984;88:411-23.
26) Caputo M, Modi P, Imura H, Pawade A, Parry AJ, Suleiman
MS, et al. Cold blood versus cold crystalloid cardioplegia
for repair of ventricular septal defects in pediatric heart
surgery: a randomized controlled trial. Ann Thorac Surg
2002;74:530-4.
27) Amark K, Berggren H, Björk K, Ekroth A, Ekroth R, Nilsson
K, et al. Blood cardioplegia provides superior protection in
infant cardiac surgery. Ann Thorac Surg 2005;80:989-94.
28) Cecere G, Groom R, Forest R, Quinn R, Morton J. A 10-year
review of pediatric perfusion practice in North America.
Perfusion 2002;17:83-9.
29) Durandy YD, Younes M, Mahut B. Pediatric warm open
heart surgery and prolonged cross-clamp time. Ann Thorac
Surg 2008;86:1941-7.
30) Mittnacht AJ, Hollinger I. Fast-tracking in pediatric
cardiac surgery-the current standing. Ann Card Anaesth
2010;13:92-101.
31) Fischer GW, Silvay G. Cerebral oximetry in cardiac and
major vascular surgery. HSR Proceedings in intensive care
and cardiovascular. Anesthesia 2010;2:249-56.
32) Kussman BD, Wypij D, Laussen PC, Soul JS, Bellinger DC,
DiNardo JA, et al. Relationship of intraoperative cerebral
oxygen saturation to neurodevelopmental outcome and brain
magnetic resonance imaging at 1 year of age in infants
undergoing biventricular repair. Circulation 2010;122:245-54.